Yirmi birinci bölüm
Ahlaksızlık, karanlıkların dostudur. -J.J.Rousseau
İyi Okumalar🕊
***
Ahlak denilince insanın aklına ilk din gelir, dine bağlarlar güzel ahlaklı olmayı. Fakat ahlak, insanın içindedir. Eğer bir insan güzel ahlaklıysa, bir dine mensup olmasa bile o insan iyilerdendir.
Ahlak, düşünce ve davranışlardan ibarettir. Kötü düşünenler, kötü şeyler yaparlar; iyi düşünenlerse iyi. Bir insanın ahlakının nasıl olduğunu ancak vicdan ile anlayabiliriz, vicdanlı insan ahlaklıdır.
Bu yola ilk adımımı attığımda karşıma tehlikeli insanların çıkacağını biliyordum ve onların kötü ahlaklı olduklarının farkındaydım. Fakat yine de her iyiliğin içinde bir kötülüğün, her kötülüğün içinde de bir iyiliğin olduğunu düşünenlerdenim.
Bu tehlikeli insanların içinde elbette vicdan muhasebesi yapabilenler olacaktı, kötünün iyisi olanlar vardı tabii ki. Ama şimdiye kadar karşıma hiç çıkmamıştı, belki ileride bu düşünceme uyan birileriyle tanışırdım çünkü kötüye zarar vermek insanı gitgide ona çevirebilir. Ben onlar gibi olmak istemiyorum, onlara dönüşmek benim cehennemim olur fakat içimdeki o tuhaf tarafın da farkındayım.
Şu an bunu sorguluyorum çünkü girdiğim karakter ve kendi kişiliğim arasında bir vicdan muhasebesi içerisindeyim. Georgina'nın sınırları yoktur, eğer o roldeyken birinin ölümüne sebep olursam bu kendi karakterimi nasıl etkiler? Bu amaç uğruna ne kadar ileri gidebilirim?
Kendimle girdiğim tartışmayı haklı bir sonuç çıkaramadan bitirmek zorunda kaldım çünkü başlıyorduk.
Şafak vaktine yakın Jacop eve gelip kadınları zorla arabasına bindirmişti, peşinden takibe almıştık. Arabanın içinde Özgür, ben ve Drake vardı. Ona hala güvenmiyorduk ve asla da güvenmeyecektik.
Kısa bir yolculuğun ardından Jacop ıssız bir yerde durmuştu, terk edilmiş bir fabrikaya benziyordu. Depo diye adlandırdıkları, kadınları esir ettikleri yer burasıydı.
Güneşin doğuşunu beklerken geçirdik, Jacop'ın beklediği kişi daha yeni gelmişti. Bizim arabanın ardında iki araba daha vardı, içerisindekiler Drake'in adamlarıydı. Muhtemelen çatışma çıkacaktı, silah kullanmayı bilmediğim için özgüvenim zedelenmişti biraz.
"Hadi," diyen Özgürle indik arabadan. Adamlar yanımıza geldiklerinde Drake onlardan fabrikanın etrafını çevrelemelerini istedi, onlar uzaklaşırken ikimiz de Özgür'e döndük. "İçeride nasıl bir ortam olduğunu bilmiyoruz, kaç kadın var ve durumları ne öğrenmemiz gerekiyor." dediğinde devreye ben girdim.
"O iş bende, hem öndeki adamları da etkisizleştiririm." dedim. Özgür tam itiraz edecekti ki kemerimin içine daha önceden sıkıştırdığım bıçağı çıkardım, sonrasında pantolonun iç cebinden küçük aleti çıkardım. Dışarıdan ufak bir şey gibi görünüyordu ama ortasındaki yere tırnağımı geçirdiğimde boyutu ikiye katlanmıştı, yan tarafındaki düğmeye bastığımdaysa elektrik veriyordu.
"Çüş, bunu ne ara yürüttün?" diye soran Özgür'e gülümsedim ve yaklaştım Drake duymasın diye. "Çember'e girmek benim için oldukça basit, içeridekiler dikkatimi çekti bir kere." dedim. Bakışları değişirken tehlikeli bir gülüş gönderdim ona, benden bunu beklemiyor olduğu kesindi.
Geçtiğimiz hafta antrenman ayağına bana işkence çektirdikleri bir günde, duşa gireceğim diyerek Çember'e gizlice giriş yapmıştım. Elbette ilk girdiğim şifre yanlış olduğu için Deniz beni yakalamıştı, fakat yine de beni kırmamış ve merak ettiğim bir şeyi anlatmak için içeri sokmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlüğe Aşık Gökyüzü
Teen FictionHayatı kısıtlanmakla geçen Gökyüzü, nadir bir hastalığa yakalandığını öğrenir. Daha önce bir kez olsun yaşadığını hissetmemiştir, hapsedilmiş bir kuş gibidir ve Özgür, ona kanat çırpmayı öğretecektir. Fakat Gökyüzü, sırf özgür olabilmek için çıktığı...