28

647 44 101
                                    

Yirmi Sekizinci Bölüm

Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içerisinde fazla şeyler yapabilmektir. -Deniz Gezmiş

***

20.01.2023, saat:23.27

Özgür'den...

İnsan zihni tuhaf, karmakarışık. Kontrol edilemez bir güç gibi, tehlikeli.

Şu an asla kontrol bende değildi, mantıklı düşünemiyordum. Oysa adım gibi emindim, yemin ederim ki onu kanlı canlı görmüştüm. Gözlerime perde mi indi, şizofren mi oldum bilmiyorum ama adeta bir kuğu gibi salındığına şahit olmuştum.

O, yıllar sonra hiç beklemediğim bir anda karşıma çıkmıştı ve ben ne yapacağımı bilememiştim. Sürekli çalışan mantığım bile ortadan kaybolmuştu, öylece peşinden gittim. Dokunmak istedim, bazen rüyalarıma girerdi ve dokununca birden yok olurdu. Yine öyle sandım, rüya sandım.

Ama gerçekti.

Onun için her şeyimi ortaya koyduğum, kendimden vazgeçtiğim canım kardeşim capcanlı bir şekilde buradaydı.

Daha on dördündeyken nefesi kesilen, kalbi duran kardeşim...

İşte, on yıl sonra her şeyiyle karşımdaydı.

"Sakin olmalısın, kardeşim. Tuzak bu, düşme." diye bir ses geldi kulağıma ama ben onu bile sonradan idrak etmiştim. Tuzaksa, tuzaktı. O yaşıyordu ya...

"O olmayabilir, Özgür. Duyuyor musun beni?" dese de ayaklarım onun peşinden gitti. İlerideki sapaktan dönecekti, biliyordum. Adımlarım hızlandı, ona yetişmeye çalıştım.

Tam sapaktan döneceği anda kolundan tutup kendime çevirdim, beni görünce hiç şaşırmadı ve hatta tehlikeli bir gülüş vardı dudaklarında. Diğer eliyle gözlüğünü çıkardı, kolunu tutan elim boşluğa düşmüştü çünkü bu kardeşim Alin değildi.

"Merhaba, yakışıklı." dedi kız. Yüz yapısı, saçları bile bire bir aynıydı kardeşimle ama gözleri başkaydı. Masum bakmıyordu bir kere, üstelik mavi gözlüydü ve Alin maviden nefret ederdi.

Etrafıma bakındım, üç beş adam toplandı ellerinde sopalarla. Gülmeye başladım ben de, sinirlerim bozulmuştu. Kabul ediyorum, karşıma Alin'in çıkmasını beklemiyordum. Bu, planlarım dahilinde değildi. Ama elbette ben de boş gelmemiştim, ava giderken avlamak için buradaydım.

"İtsiz gezemiyor musunuz, hanımefendi?" dedim kibarca. Kızın kim olduğu umurumda değildi, benim için sadece bir piyondan ibaretti. Beni burada, Gökyüzü'nden uzakta tutmak için tutulmuş herhangi biriydi.

"Başım ağrıyor, konuşmaya gerek yok." dediğinde dalga geçer gibi güldüm bir kez daha. Başıyla arka tarafa doğru işaret ettiğinde kafamı eğdim gülmeye devam ederek, arkamdan bana saldırmak için yaklaştıklarında adım seslerine kulak kesildim.

"Yumruklar konuşsun o zaman," dedim ve birden arkamdaki adamın çenesine geçirdim dirseğimi. Aniden iki kişi bana doğru atıldı, eğilerek saldırılarından kaçtım ve birinin dizine tekme attım. Diğeri de boş durmamış, yumruk atmıştı.

Ani bir atakla birisinin boğazına kollarımı sararak kendime çektim ve boğmaya başladım, çırpınıyordu. Elinde sopayla yaklaşan herifi görünce boğazını sıktığım adamı onun üzerine fırlattım, sendeler gibi oldu. Tekme attığım adam da ayaklandı, ikisi de aynı anda yaklaştı bana.

"Uykusuzum," diye mırıldandım ve elinde sopalı bana yaklaşanın elindekini tutup kendime çektim. Sopayı tersine çevirip adamın malum yerine tekme attığımda, tutuşu gevşemişti. Birden yumruğu karın boşluğuna geçirdiğimde el mahkum, bırakıvermişti. Elimdeki sopaya gülümsedim ve eğilip nefes almaya çalışan herifin yüzüne geçirdim, yere yığılıverdi.

Özgürlüğe Aşık GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin