On üçüncü bölümSınırsız özgürlükle yola koyulmak, o yolu sınırsız zorbalıkla bitirmek demektir.
~Dostoyevski
İyi Okumalar
***
Biz insanız, hissederek yaşarız. Bazılarımız öğrenim ihtiyacını bile hissederek tamamlar, düşünerek bulurlar. Elimiz ateşe temas ettiğinde, yanma hissederiz. Bunun can acıtıcı olduğunu düşünür ve kavrarız.
Hissetmek, kalbin işi; düşünmek ise aklın. Bazen hissettiklerimizle düşündüklerimiz, bildiklerimiz kesişir. Beynimiz ve aklımız arasında kalırız, bir savaş veririz. Canımız o ateşe yaklaşmak ister, acıyacağını bildiğimiz için kendimizi deneriz. Aşk da böyledir, canının acıyacağını bile bile yürürsün o yolda.
Uyandığımda gözlerimi açmak istemedim, içimde öyle bir his vardı ki hiç uyanmamayı dilerdim. Hiç uyanmasam, öylece kalsam belki göğsümde sıkışıp duran bu sıcaklık zamanla geçerdi.
Ama yoğun ışık nedeniyle aralamak zorunda kaldım gözlerimi, gün ışığı direkt yüzüme vuruyordu. Kirpiklerimi kırpıştırarak bakınmaya çalıştım ama sanırım boynum tutulmuştu, hareket edemedim.
Tamamen kendime geldiğimde mevzuyu kavramıştım, hareket edemememin sebebi bir yerlerimin tutulması değil, bana sıkıca sarılan bir bedendi.
Boştaki elimi alnıma dayayıp gün ışığını gölgelemeye çalıştım, çatıda olduğumuzu yeni idrak ediyordum. Özgür'ün göğsündeydi kafam, sağ kulağım kalbine denk geldiğinden düzenli atışlarını duyabiliyordum.
Bir eli belimde, diğer eli ise bacağımdaydı. Bacağım ise onun bedeninin üzerindeydi, uykumda peluş oyuncağa sarılır gibi sarılmıştım resmen.
Gülümsedim neden olduğunu bilmeden, içimden gülmek gelmişti sadece. O hissin sebebini bulmuştum, göğsümdeki sıcaklığın... Çok yabancıydım ama biliyordum, tahmin edebiliyordum ne olduğunu. Huzurdu, ilk defa gözlerimi bu kadar huzurlu bir güne açmıştım.
Ellerimi göğsüne geri yaslayıp gözlerimi kapadım, tekrar uykuya dalmak istiyordum ama bu çok zordu. Kıpırdanıp onu uyandırmak istemedim, muhtemelen uyandığında benden uzaklaşacaktı. Neden bilmiyordum ama bunu istemiyordum, hep böyle kalsak olmaz mıydı?
Fakat bugün yapmamız gerekenler geldi aklıma, gözlerimi tekrar açtım. Kafamı kaldırmaya çalışarak ona baktım, alttan bir bakış atabilmiştim sadece. Uzun kirpikleri gözleri kapalı olduğu için asıl boyutunu göstermişti, benden daha güzel kirpiklere, göz yapısına sahip olması gerçekten haksızlıktı.
Rüyasında ne görüyorsa gülümser gibi bir ifadesi vardı, bu beni gülümsetti.
Onu izliyor gibi görünmemek için doğrulmaya çalıştım, artık uyanması gerekiyordu. Fakat benim kıpırdanmam pek hoşuna gitmemiş olacak ki, belimdeki eliyle beni tekrar kendine yapıştırmıştı. Bacağımdaki eli ise, daha yukarı çıkmıştı.
Gözlerim kocaman açılırken midemde bir kramp hissettim, açlıktan olduğunu kendime inandırmaya çalıştım ama kendi kendime bile inanmamıştım.
"Özgür?" diye seslendim ona. Mırıldanarak cevap vermeye çalıştı, uyku sersemliğindeydi. Tekrar seslendim ona, bu sefer de uyanmadı. Benden günah gitti diye düşünerek bacağımı kendime çekmeye çalıştım ama bu hareketim, onu uyandırmıştı.
Küfrederek gözlerini araladı, tıpkı benim yaptığım gibi kirpiklerini kırpıştırarak ne olduğunu kavramaya çalıştı. Güneşin vurduğu kirpiklerinin gölgesi, yanaklarına yansımıştı ve bu onu daha güzel gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlüğe Aşık Gökyüzü
Genç KurguHayatı kısıtlanmakla geçen Gökyüzü, nadir bir hastalığa yakalandığını öğrenir. Daha önce bir kez olsun yaşadığını hissetmemiştir, hapsedilmiş bir kuş gibidir ve Özgür, ona kanat çırpmayı öğretecektir. Fakat Gökyüzü, sırf özgür olabilmek için çıktığı...