Otuz üçüncü bölüm
Mesele sevmek değil azizim, kime sorsam herkes seviyor zaten. Mühim olan güzel sevebilmek; kırmadan, dökmeden, yormadan, acıtmadan... - Hikmet Anıl Öztekin
Arkadaşlar, lütfen bölümü okumadan önce beni engeller misiniz? Okurken ve okuduktan sonra bir müddet tanışmıyormuş gibi yapalım, tanımıyorsunuz siz beni anlaştık mı?
Ne dramlar yazdım, hiç böylesine zorlanmamıştım. Utana sıkıla, kıvrana kıvrana yazdığım bir bölüme hoşgeldiniz.
İyi okumalar...
***
Hayat, kaybedişler ve hayal kırıklıklarıyla doludur. Bazen kaybettim sanarsın, aslında kazanmışsındır. Ve bazen de, gerçekten kaybedersin.
Sevdim sanarsın, kaybedersin. Sevildim sanarsın, kırılırsın.
Hayat böyledir, kimse mutlu mesut yaşamaz. Elbet bir gün, herhangi bir şekilde kırılma yaşayabilirsin.
Ama önemli olan ne kadar kırıldığın değil, kırıklıklarını nasıl topladığındır. Savaşa karşı nasıl durduğundur, nasıl ayağa kalktığındır önemli olan.
Biz kendimizce büyük bir savaşın enkazından çıkmıştık, kaybettiğimiz şeyler ve kırıklıklarımız olmuştu bu süreçte. Ama o da ben de biliyorduk ki, biz yine bir şekilde ayağa kalkıp bakardık yolumuza.
Çığlığım havada kalırken kaşlarım çatıldı, sessizce koltuğa geri oturdum ve gözlerimi kapattım.
Bir süre ikimiz de sustuk, şarkı devam etti ama ben gözlerimi açmadan öylece durdum. Bana saatler gibi gelen dakikaların ardından araba tekrar çalıştı ve yola devam ettik, yine de duruşumu bozmadım.
Zaten çok kısa bir süre sonra tekrar durmuştuk, bu sefer gözlerimi açıp dışarıya baktım. Gelmiştik, Deniz'e istihbarat tarafından verilen özel evdeydik.
Bizim eve benziyordu, daha doğrusu Özgür'ün evine. Deniz kenarındaydı, hatta denize sıfırdı. Tek katlı, bahçeli ve şirin bir evdi. O an Özgür'ün evini özlediğimi fark ettim, büyüdüğüm evden daha çok yuva gibi hissettirmişti bana orası.
Özgür bir şey demeden indi arabadan, bagajdan bavulları alıp evin kapısına yöneldi. Kaşlarımı çatıp tepkisini sorguladım, ne yapmaya çalışıyordu?
Arabadan indim ve eve girip kapısını kapattım, o da en köşedeki odaya girmişti. Peşinden ilerleyip odaya girdiğimde etrafı inceledim, sade bir odaydı. Kocaman bir yatak ve dolap vardı sadece, yine de güzeldi.
"Bir şey demeyecek misin?" diye mırıldandım. O sırada valizleri dolabın içine bırakıyordu, konuşmamla bulunduğum yere baktı ama gözleri bana değmemişti, bana bakamıyordu.
Titreyen elimi yumruk yapıp o görmesin diye arkama sakladım, yaşanılanları hatırlayıp şu anımı mahvetmek istemiyordum ama travma yaşadığımın farkındaydım. Ne kadar olmamış gibi davranıp inkar etsek de, ikimiz de travmalarımızı kolay kolay atlatamayacaktık.
Bana doğru yaklaştı, tam yanımdan geçip gidecek sanarken arkamdaki kapıyı kapatıp kilitledi ve beni kapıya yasladı. Gözleri sonunda gözlerimle buluştuğunda dudaklarımı birbirine bastırdım gözlerimin dolmasını engellemek için, bu yüzleşmeye hazır olmadığımı fark etmiştim.
Gözlerini gözlerimden ayırmadan kapıya dayadığı elini, kolumdan sürterek aşağı indirdi ve belime geldiğinde parmakları tişörtümün ucundaydı. Sertçe yutkunduğum sırada tişörtümü yukarı sıyırdı ama birden vazgeçip alnını alnıma yasladı, elleri bedenimden uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlüğe Aşık Gökyüzü
Teen FictionHayatı kısıtlanmakla geçen Gökyüzü, nadir bir hastalığa yakalandığını öğrenir. Daha önce bir kez olsun yaşadığını hissetmemiştir, hapsedilmiş bir kuş gibidir ve Özgür, ona kanat çırpmayı öğretecektir. Fakat Gökyüzü, sırf özgür olabilmek için çıktığı...