29

823 55 106
                                    

Yirmi dokuzuncu bölüm

Her şey üstüne gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde, sakın vazgeçme! Çünkü orası gidişatın değişeceği yerdir.-Hz.Mevlana

***

19.07.2004

"Uf oldu, bak. Sen öpmezsen geçmez," dedi küçük Asaf yanağını Güneş'e doğru yaklaştırırken. "Ama olası uf olmamıs ki, bulası olmuş. Abim öyle dedi," diyerek Asaf'ın sünnet olduğu yeri gösterdi. Asaf duyduğu şeyle kızarırken, bakışlarını kaçırdı. O öyle demek istememişti, küçük kız saf saf yanlış anlamıştı.

"Öpeyim de deçsin mi, Köbbe Dudak?" diyerek Asaf'ın yaşına göre fazla dolgun olan dudaklarını eliyle büzüştürüp çekti. Asaf başını yukarı kaldırıp ofladı, bunu yapmasından nefret ediyordu. Annesinin dediğine göre çekiştirdikçe büyürmüş, harbiden de köfte dudak olmak istemiyordu.

"Yapma şunu dedim kaç kere," diye çıkıştı. Zaten canı acıyordu, üstelik daha tam iyileşemeden akşam babasının verdiği davet için giyinmesi de gerekiyordu. Ağlamak istiyordu ama bu cadının yanında ağlarsa, o da ağlamaya başlardı. Eğer çok ağlarsa da, hasta olurdu.

"Tamam, kızma. Hadi del, Tibiti izleyelim," diyerek elinden tuttu ve kalkması için çekiştirdi. Asaf üstündeki elbisenin eteğini tutarak kalkmaya çalıştı, Güneş zıplaya zıplaya onu içeri götürmeye çalışıyordu. Birlikte salona geçtiler, koltuklarına oturdular. Asaf kumandaya uzanmaya çalıştı, canının acıdığını görünce Güneş koltuktan aşağı zıpladı ve kumandayı ona verdi. Tekrarları verilen çizgi filmi açtı, daha reklam vardı ama yine de izlemeye başladılar.

Deniz ve Alin okuldalardı, genelde günün o saatleri Güneş için hep sıkıcı geçerdi ama artık Asaf vardı. Hastaydı, canı acıyordu ama yanındaydı işte.

"Asaf?" dediğinde kaşlarını çatarak baktı ona. "Bana öyle seslenirsen sana Güneş derim," diye tehtid etti. Güneş sinirle onun dudaklarına yapıştı tekrardan, canı acıdığı için mırıltı şeklinde inledi Asaf.

"Köbbe Dudak, sen Köbbe Dudak!" diye şakıdı. Asaf ellerini tutarak kendinden uzaklaştırmaya çalıştı ama yapıştı mı bırakmıyordu, bir gün gerçekten dudaklarını koparacak diye korkuyordu.

"Anne!" dedi Asaf. Güneş telaşla ellerini çekti, Gönül Teyze'sinin popoya vurma gibi kötü bir özelliği olduğundan ondan az biraz tırsıyordu. "Tamam, yapmıyom." dedikten sonra dudaklarını büzerek arkasına yaslandı. Asaf göz ucuyla baktı ona, kızınca aşırı tatlılaştığını düşündü.

"Küsme bana, tamam. Hadi, istersen otobüs tren yapabilirsin. İzin veriyorum," dediğinde Güneş heyecanla doğruldu. Dizlerinin üzerinde çıktı koltuğa, ona iyice yaklaştı. Asaf başını koltuğa yasladı, Güneş ona eğildi ve işaret parmağını sağ yanağına değdirdi.

"Otobüüs," dedi ve sol yanağına da dokundu. Asaf gözlerini kırpıştırarak onun mutluluğunu, heyecanını seyretmeye başladı. "Tleen," diye mırıldandı ve alnına dolundu. Ne zaman Asafla bozuşsalar bu oyunu oynarken buluyordu kendini, hemen barışıyorlardı.

"Taksiii," dedikten sonra çenesine de dokundu. Güneş'in dokunuşları içini gıdıklıyordu, istemsizce gülümsedi. "Ciibb," dedi Güneş ve iki eliyle de Asaf'ın dudaklarını çekiştirmeye başladı. "Biiib, biiib!" diyerek kahkahalara boğuldu. Güneş çok eğleniyordu bunu yaparken, ayrıca Asaf bu seferlik söylenmeden onun kahkahasını izlemeye karar vermişti.

Özgürlüğe Aşık GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin