Otuz birinci bölüm
Sevmek, sevdiğin kişiyle birlikte olmak değildir unutma. Çünkü aşk; onunla yaşamak değil, onu yaşamaktır aslında. - Nazım Hikmet
Kızlaar, en son bomba gibi bölüm diyorduk... Bu sefer alev alev bir bölüm diyorum ve sizi şööyle cehennem misali alevlerin arasına davet ediyorum
20.01.2023, saat:23.27
Bahtiyar Kandemir'in planı tıkır tıkır işlemişti, tahmin ettiği gibi oğlu ona tuzak içinde tuzak hazırlıyordu ve o da ona aynı şekilde karşılık vermişti. Sergide Gökyüzü'nü görünce tüm planları değişmiş, yeni oyunlar kurmuştu.
Önce ölen kızına benzeyen bir kadınla oğlunun aklını karıştırmış ve sevdiği kızı yalnız bırakmasını sağlamıştı, şimdi de kızı esir edip oğluna karşı bir koz olarak kullanacaktı. Eninde sonunda isteği olacaktı, Asaf o dünyaya girecekti.
"Baba!" diye seslenen Didar'ı fark edince nefesini içine çekti ve gözünü kırpmadan Gökyüzü'ne doğrulttuğu silahını ateşledi. Genç kız, vücuduna saplanan kurşun ile ilk önce sendelemiş ve ardından dizleri üstüne çökmüştü. Didar koşarak ona geldiği sırada ise kanlar içinde yere yığılmıştı, saniyeler içinde de bilinci kapanmıştı bile.
Didar hemen yere çöktü, titreyen elleriyle Gökyüzü'nün nereden vurulduğunu anlamak için kana bürünmüş vücudunu aradı. Karanlıktı, yarasını göremiyordu ama kanın yoğun olduğu yere dokununca anlamıştı neresinden vurulduğunu. Omzuyla göğsünün arasından çıkıyordu o kadar kan, yarası ağırdı ve üstelik Gökyüzü'nün bedeni titremeye başlamıştı.
Vakit kaybetmeden kucağına aldı kızın bedenini, tam gidecekti ki Kandemir'in işaretiyle adamlar Didar'ı durdurdu. Ecel, Gökyüzü'nün bedenini kendi kucağına aldı ve önceden ayarladıkları küçük minibüse doğru götürdü.
Didar zorluk çıkardı, adamlardan sıyrılmaya çalıştı ama o da biliyordu ki Kandemir ne isterse o olurdu.
"Yaşat onu, baba. Yalvarırım sana," dedi boğuk bir sesle. Kandemir onun bu haline sadece ruhsuz bir bakış atmakla yetindi, oğullarının en büyük zaafları duygularıydı ve bunu yok etmeyi öğretecekti onlara.
"Yalvarmak mı? Zaaflar, duygular... Evlat, derslerimizi unutma sakın." dedi ürkütücü bir sesle. Didar kendini tutabilmek için dişlerini sıktı, çenesi gerilmişti. Yeri ve zamanı değildi, karşısındaki insana karşı kendini tutamamazlık yapamazdı.
"Unutamıyorum zaten, baba. Merak etmeyin siz, izninizle." dedikten sonra son kez Gökyüzü'nün götürüldüğü minibüse baktı ve geldiği sokağın başına geri döndü. Adımları gittikçe sarsaklaşırken zihninden geçenleri durduramıyordu, az önce dokunduğu bedende nabız olmadığını çıkaramıyordu aklından.
O sırada Kandemir başını arkasına çevirdi ve Ecel'e işaret verdi gitmeleri için, beklediği işareti alan Ecel bir robot misali minibüse bindi.
Kandemir'in bakışları tekrar Didar'a çevrildi, sokağın başındaydı. Dudağı kıvrıldı Kandemir'in, her şey daha yeni başlıyordu. Yaşanılanlar daha hiçbir şeydi, yaşanılacaklar ağzından çıkacak kelimelere bakıyordu.
21.01.2023- saat:02.17
Ecel yaslandığı duvardan doğrulup göz ucuyla hastabaşı monitörüne baktı, nabız hala aynıydı. Daha yarım saat önce büyük bir atak geçirmişti, ölmemesi gerektiği için doktorlarla birlikte o da bekliyordu başında.
Yoldayken Gökyüzü'nün titreyen bedeni köşkteki o odaya geldiklerinde şişmeye başlamıştı, bu demek oluyordu ki durumu kötüydü. Minibüsün içindeki doktorun yapacakları sınırlıydı ama o odada her şey vardı, genç kızın hastalığı için özel infüzyonlar bile getirtilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlüğe Aşık Gökyüzü
Teen FictionHayatı kısıtlanmakla geçen Gökyüzü, nadir bir hastalığa yakalandığını öğrenir. Daha önce bir kez olsun yaşadığını hissetmemiştir, hapsedilmiş bir kuş gibidir ve Özgür, ona kanat çırpmayı öğretecektir. Fakat Gökyüzü, sırf özgür olabilmek için çıktığı...