Otuz dördüncü bölüm
Özgürlük neye yarar, yaşarsa bir arada özgürlerle tutsaklar?
-Bertolt BrechtKısa (!) bir aranın ardından tekrardan beraberiz, bundan sonra da hep beraber olacağız merak etmeyin.
Öte yandan yeni yıl yaklaşıyor, 2023 bazılarınız için iyi bazılarınız için kötü geçmiş olabilir. Benim 2023'üm her şeye rağmen ayakta durabildiğimi gösterdi bana ama yine de çok güzel bir seneydi çünkü sizler gibi mükemmel okurlara sahip oldum...
Beni sabırla beklediğiniz ve anlayışla karşıladığınız için çok teşekkür ederim:)
İyi Okumalar.
***
Özgür A. Kandemir
Soğuk.
Yüzüme çarpan ayazın sert rüzgarı, bana hala yaşıyor olduğumu hatırlatmıştı. Kulağımda çınlayan o tiz ses, patlayan bombaların sonucuydu.
Gözlerimin içindeki yangınlara inat, kalbim buz gibiydi.
Bakışlarımı gri bulutlarla kaplı gökyüzünden yeryüzüne çevirdim, karların üzerinde yarı çıplak yatıyordum. Soğuk, içime işlemişti.
Yavaşça doğrulmaya çalıştım, tüm kemiklerim kırılmış gibi hissediyordum.
"Asaf?" diye bir ses duyduğumda irkilerek bakışlarımı sesin geldiği yöne çevirdim. "Güneş..." dedim gördüğüme inanamazken, tam karşımda duruyordu. Sapsarı dağınık saçları, soğuktan kızarmış minik burnu ve elinden asla düşürmediği oyuncak civcivi ile öylece bana bakıyordu.
"Bul beni," dediğinde ayaklanmaya çalıştım. Gözümü saniyelik ondan ayırmıştım sadece, birden yok oluvermişti.
Etrafıma bakındım, az önce bulunduğu yere koştum ve ağaçların arasına baktım. Birden nasıl yok olmuştu?
Kaşlarımı çattım ve ellerimi kaldırarak kendimi incelemeye başladım, ben Özgür'düm. Güneş aynı kalamazdı, bu hiç mantıklı değildi.
"Ne oluyor amına koyayım?" dedim kendi kendime.
O sırada bir patlama sesi yankılandı ormanda, kuşlar kanat çırparak kaçmıştı. Patlama sesinin geldiği yöne doğru ilerlemeye başladım, gerçeklikten çok uzaktım.
"Üşüdüm üşüdüm, daldan elma düşürdüm." diye bir çocuk sesi duydum birden. Olduğum yerde kalakaldım çünkü bu ses, bana aitti. Çocuk olan bana, Asaf olan bana...
"Elmamı yediley, bana cücü dediley." diyen küçük Güneş'in sesi, tam arkamdan geliyordu. İrkilerek arkamı döndüm, dönmemle geriye sendelemem bir olmuştu.
Çünkü karşımda gördüğüm manzaranın gerçek olması, imkansızdı.
"Cücülükten çıktım, Asaf'a vaydım. Asaf'ım hasta, çorbası tasta." diyerek kıkırdadı Güneş. Eli küçük Asaf'ın ellerindeydi, oyun oynuyorlardı. Tek sorun, bunu ben de izleyebiliyordum.
"İçirsin çorbayı, Güneş'i. İyileşsin Asaf azıcık," diye devam ettirdi küçük Asaf. O sırada esen soğuk rüzgar, çıplak bedenime bir dalgakıran misali sertçe vurmuştu.
"Alçık balçık, sen bu..." diyen Güneş'in minik parmağı önce kendisini, ardından Asaf'ı göstermişti.
"Oyundan çık," diyerek birden bulunduğum yere döndü ve o minik parmağını suçlarcasına bana çevirdi. Küfrederek birkaç adım daha geriledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlüğe Aşık Gökyüzü
Teen FictionHayatı kısıtlanmakla geçen Gökyüzü, nadir bir hastalığa yakalandığını öğrenir. Daha önce bir kez olsun yaşadığını hissetmemiştir, hapsedilmiş bir kuş gibidir ve Özgür, ona kanat çırpmayı öğretecektir. Fakat Gökyüzü, sırf özgür olabilmek için çıktığı...