Bölüm On Dokuz

435 37 0
                                    


Keyifli okumalar... ☁️☁️

" Unutma kızım güneş ne kadar parlak ve yenilmez olursa olsun bulutlar eğer gerçekten isterlerse onun hakimiyetinden kurtulabilirler.  Fark etmesen de sen  bir yıldızsın bu yüzden hayatın diğer yıldızların kaymasını izlemekle geçiyor...

O halde bu sefer Bulut olmaya ne dersin? "

Bu sözler benim belki de şuan bu kadar özgür olmamı sağlayan sözlerdi.

Bense karşılık olarak “ Ya tek başına hiç bir şey ifade etmeyen bir bulut olursam? “ diye sormuştum.

Gülmüştü ama bu bana oldukça hüzünlü görünen bir tebessümdü.

“ Ben oldukça uzun süre bu delilerin içinde kaldım. Her şeyini kaybetmiş bir adam olarak tek başına bir bulut oldum ve bugün olduğum yerdeyim. Belki de yanlış yaptığın şey başka bir şeydir. “

Andrew yani Simonun babası ile ilk ve son konuşmam böyleydi.

Ve ben bu konuşmadan önce İtalya da iken yaklaşık dört kez kaçmaya çalışmıştım.

Yakalandığımda Simonun söylediği şey şuydu.

‘ İstesen de istemesen de senin kafesin benim. Özgür olmayı unutsan iyi edersin prensesim..  '

Bense ona karşı durmuş olmama rağmen   garip bir şekilde boyun eğmeyi düşündüğüm ilk ve tek an o anı öyle yaşamıştım.

Kaçamıyor.. Yakalanınca yaka paça sürükleniyor.. Hakaretlere uğruyor ve en önemlisi de Ailemin canı ile tehdit ediliyordum..

O an Andrewin sözleri doldu zihnime ve aileme ulaşmak yerine İngiltere de yaşayan ve Oldukça güçlü bulduğum arkadaşım Elife haber vermeyi akıl edebilmiştim.

Elif diğer adıyla Elina ona haber verdikten tam bir hafta sonra tüm İtalyayı birbirine katarak kaçmamı sağlamıştı.

Ve Simonun başını o kadar çok Belaya sokmuştu ki peşimden gelmemişti bile.

Bugün eğer böyle yaşıyorsam bu Önce Elif’in sayesindeydi.

Ardından da Simonun babasının...

Çünkü çoktan ikimizin arkadaş olduğunu bilecek kadar zeki bir adamdı.

Ama şimdi bakıyordum da yanağıma çarpan tokadın eskiden hissettiğim kadar  acısı yoktu.

Bu benim sonunda bir bulut olabildiğimi mi gösteriyordu?

Bana vurduğu an dünyası başına yıkılmış gibi bir surette bürünen Simon ile içten içe şaşırmadım edemedim.

Öylesine zeki bir adamın nasıl böyle bir oğlu olabilirdi?

Lucasın ona çalıştığını zaten biliyordum kabul ama beni kaçırmak mı?

Nasıl buna inanabileceğimi düşünmüştü? 

Yüzümdeki şok ifadesini silmeden o fark etmeden elime kumları sıkıştırarak ayağa kalktım.

Gözlerimiz çakışırken yüzünde pişman bir ifade oluştu.

Grip selam vererek  geri dönerken kocaman bir hapşırık sesi ile umursamadığımı belli etmiş oldum.

Trafo patlaması bile adamı etkilemiyordu
.
“ Masal sana vurmak şu dünyada en nefret ettiğim şey .  Bu yüzden söylemeden önce düşün. İyi misin acıyor mu? “

Göz devirerek bana uzattığı eline vurdum.

Vurduğum elimi umursamadan tekrardan kolumu tuttuğunda bu sefer engel olmadım.

Küçük Yeşil Bulut Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin