Kırk BİR

167 20 1
                                    


Bu yazdığım en uzun bölüm oldu 🥳

Keyifli okumalar dilerim ☁️

..

Komiser  bana son kez bir kaç belge imzalatırken ters ters bakmayı ihmal etmedim.

İmzalamayı bitirdikten sonra “ Sonunda  Serbest bırakma emrini Özümlerden alabildiğinize sevindim. “ dediğimde benzer bakışlarla karşılık verdi.

“ Sizde onlara istedikleri şeyi vermiş olmalısınız ki serbestsiniz. “

Pişkin sözleri yüzünden onu dava etmek istesem de kendimi tuttum. Abimin ne halde olduğu belli değilken bir de görev başındaki memura hakaretten ceza alamazdım.

Yanındaki polis  bir şey demek ister gibi bana baktığın da  ağzındaki baklayı çıkarması düşündüğümden daha kısa sürdü.

“ Özümler sizden ne istemiş olabilir ki? “  

Dudaklarım titrerken  Gülmemek için kendimi sıkarak oturduğum yerden kalktım.

Soruyu soran polis yerine Çaktırmasa da alttan alttan merakla bakan komisere bakarak “ Çok bir şey değil. Santorini de bir otel . “ dediğimde açık kalmış ağızlarına karşın dudaklarımın kıvrılmasına engel olamadım.

Bir de bunun benim istediğim şey olduğunu öğrenselerdi ne tepki verirlerdi merak etsem de içeriye giren Serdar ile yerinden kalktım.

Serdar abi buradaki işleri halledeceğini söyleyerek beni gönderdi.

Dışarıya çıkmamla Araf abimin bana sarılması aynı anda olurken gözlerim kocaman açıldı.

Araf abim ve yengem şuan bir seminer için Amerika da olmalıydılar.

Öyleyse abimin burada ne işi vardı?

Ona karşılık vermememi umursamadan geri çekilerek yanaklarımı tuttuğun da  kahve rengi gözleri ini benim kıpkırmızı olmuş Gözlerimden pek bir farkı olmadığını gördüm.

“ Abi iyi misin? Ne zaman geldin? “

“ Orada hiç uyuyamadın mı Masalım? Mahvolmuş gözlerin? “

Aynı anda sorduğumuz sorulardan sonra ikimizden Yüzünde ufak bir tebessüm oluştu.

Abimin elini tutarak “ İyiyim ben ya. Farklı ortamlar farklı kültürler. “ dediğimde kötü kötü baktı

“ Farklı ortamları da kültürleri de külahıma anlat sen. Kırk yılın başı bir seminere gittim biriniz hastanelik oldu. Diğeriniz de karakollarda sürünüyor.  “

Doğru söze hiç bir ley diyemediğimden yeni fark ettim Jonothana da sarılmak için Abimden hafifçe uzaklaştım.

Onunla da kısaca sarılırken efkarlı efkarlı “ Asaf abim... Canım abim beni hatırlamıyor. Beni beni... ” Dediğinde şakasına takılmadan gözlerim ciddiyetle İkisinin arasında gidip geldi.

“ Harbiden abim hafızasını mı kaybetti? Özümlerin manyak avukatı doğru mu söyledi? “

Jonothan başını sallarken “ Doğru Asaf abi şuan on altı yaşına geri dönmüş durumda.  Ada’yla evlendiğini duyduğunda az kalsın kalp krizi geçiriyordu. Adam hafızayı resetlemiş resmen. Ayrıca garip bir şekilde Arslan da hafızasını kaybetti. “ dediğinde gözlerim daha da büyük açıldı.

Abim ölürdü de unutmazdı ya.

Nasıl olabilirdi böyle bir şey?

Ayrıca Arslan? O da mı hafızasını kaybetmişti?

Küçük Yeşil Bulut Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin