Bölüm 7 | Zamansız Düşler Vedası

55.7K 3.3K 1.1K
                                    

Mabel Matiz, Fırtınadayım
26 Haziran, Bugün,
00.49

Odanın loş ışığı altında kafamdan birçok düşünce geçerken dinlenmek için bavulumdan ellerimi çekerek tamamen halının üzerine oturdum. Kollarımı dizlerime sararak gözlerimi ağır ağır odanın içinde gezdirdiğimde her bir noktasında hafızamdan silinmeyecek görüntüler zihnime hücum etmeye başlamıştı. O görüntülerin başrolünde ben ve Cesur vardı. Farklı pozisyonlarda, terlemiş vücutlarımızla ve duvarların şahit olduğu zevk dolu çığlıklarımızla tek başrol ikimizdik.

Cesur'la yaşadığımız tartışmadan sonra artık gitmek için oyalanmamam gerektiğini çok iyi biliyordum. Onun planları, kesinlikle artık beni aşıyordu, bana uymuyordu. Bana ettiği teklifi hâlâ kulaklarımdan silemiyordum.

Küçükken annem bana, 'Her şeyin fazlası zarar.' derdi. Şekerin, çikolatanın, yemeğin.

Kuralsızlığın da fazlası zararmış, bunu şimdi görüyordum.

Bana yaklaşımı, dokunuşları, ses tonu... Gittikçe daha farklı olmaya başlamıştı ve ben bunu da yeni görüyordum. Etkilenmek ya da bağlanmaktı bunun adı. Ya da gerçekten bağlanmaktı.

Bedenlerimiz birbiriyle uyumluydu, iyi anlaşıyorlardı ve belki de bunu kaybetmek istemiyordu.

"Ben şirketi size emanet edip arkamı dönmeyeceksem, siz orada niye çalışıyorsunuz?!"

Cesur'un bağırışını duyduğum zaman o karamsar dünyamdan çıktım. Odanın bir yerindeydi, göremiyordum; fakat neredeyse yarım saattir sürekli birilerini azarlıyordu.

Ateş gibiydi. Çok öfkeliydi. Bu kez volkan gibi patlayan öfkesinin sebebinin kim olduğunu da çok emin bir şekilde artık biliyordum.

Ben.

Duştan çıktığım zaman odaya dönmüştü ve kaşlarının ortası neredeyse çattığı için birleşecekti. O tartışmadan sonra benimle henüz konuşmamıştı. Bir yanım böyle olmasının daha iyi olduğunu söylüyordu.

Daha fazla zorlaştırırsa güzel geçirdiğimi söylediğim o bir hafta da zehir olacaktı. Bunun o da farkında olmalıydı. Olması gerekiyordu.

Bileğimi gözlerime doğru uzatıp saati kontrol ettiğimde yeniden toparlamaya çalıştığım bavuluma döndüm. Her ne kadar çoğu zaman buradaki kıyafetleri kullansam da yine de eşyamın bir kısmı bavuldan çıkmıştı.

"Pelin, ben sana bir ay orada olmayacağımı söylemedim mi?"

Cesur'un yine sesi duyulduğunda bu kez daha yakından geliyordu. Buraya geldiğini anlayarak dikkatimi bavula verdim.

"O zaman neden haftaya Çarşamba günü için toplantı koyuyorsun?"

Şimdi de Pelin diye birini tersliyordu. Acaba daha kaç kişi bugün onun öfkesinden nasibini alıp azarından geçecekti merak ediyordum.
Teo, bu adamı görse bana muhtemelen melek olduğumu söylerdi.

"Bir daha böyle bir hata görmeyeceğim."

Sesi şimdi bulunduğum odanın içinde geldiğinde bavulumun fermuarını kapattım. Gözlerimi ona değdirmeden odaya bir tur bakıp bir şeyleri unutmadığımı kontrol ettim.

ŞEYTAN TÜYÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin