Mazhar Alanson, Yandım
Gözlerimi, şaşkınca bana bakan adamdan bir saniye ayırmadım, o da bana karşı öyleydi. Son zamanlarda olduğu gibi yine onu bir şekilde şaşırtmıştım ve bana şaşkınca bakmasını sağlamıştım. Koyu mavi gözlerinin, kısıldığından dolayı neredeyse kaybolmasına ramak kalmıştı. Bana bakarak yutkunduğunda âdem elması yerinde hareket ederek gözlerimi ondan çekmemi sağladı.
Harelerimin yansımasında bu kez Cesur'un dedesi vardı. Bir yanı öfkeyle dolup taşıyorken kaşlarını çatmış, bana bakıyordu. Eminim içten içe kim olduğumu sorguluyordu. Saçları bembeyaz, tek bir koyu renk yoktu. Yüzündeki kırışıklarla fazlasıyla görüp geçirdiğini belli ederken bu adamdan anında hoşlanmadığımı hissettim. Bende uyandırdığı tek his, onun sevimsiz olmasıydı.
Odanın içinde kesilen sesler, orta yaşlı kadının iki adımla bize yaklaşmasıyla son bulurken tekerlekli sandalyenin saplarını daha iyi sıkma ihtiyacı hissettim.
"Başak!"
O, seslendiği zaman diğer ikisi verdikleri tepkiden sıyrılabildi. Cesur'un dedesi, sanki kaşlarını az çatmış gibi biraz daha aşağıya indirerek gür bir sesle, "Neredesin sen?" diye seslendi ya da bağırdı.
"B-ben..." Başak'ın titreyen sesi, beni huzursuz ediyordu. Ailesinden bu kadar korkması, emniyetteyken dikkatimi çeken ilk şey olmuştu. Gözlerimi aşağıya indirdiğimde onun yüzünü göremedim; fakat stresle oynadığı parmakları, görüş açımdaydı. "Ben hava almak için dışarıya çıkmışt—"
"Bize haber vermeden!" diye bağırdı, yaşlı adam. Kızın lafını tamamlamasına bile müsaade etmedi.
"Haber versem ne olacaktı? İzin vermiyorsunuz ki..." dedi, cılız bir sesle. Oysa, bunu daha sert söylemesini isterdim.
"Bana bak!" Yaşlı adam, hiddetle kızın üzerine doğru yürümeye başlayınca Cesur harekete geçti ve elini onun koluna sararak bize yaklaşmasına müsaade etmedi.
"Dede!" Parmaklarını Çetin Kandemir'in koluna iyice gömerken ona sertçe bakıyordu. "Ona bağırmayı bırak. Korkutuyorsun."
"Korksun!" dedi, Çetin. Bu tavrı beni bile çileden çıkarmıştı. "Korksun da aklı başına gelsin!"
Orta yaşlardaki açık kumral saçlara sahip kadın, gözleri dolu dolu kızının yanına çöküp, "Sen sakin ol." diye fısıldadı.
Başak'ın, "Ama anne..." diye sızlanışı, özgürlüğü için küçük bir başkaldırıştan ibaretti; ama eminim ki, Çetin Kandemir'in hükmünde oldukça geçersizdi.
"Onun aklı gayet başında!"
Çetin, kolunu torunundan kurtararak alayla bakmaya başladı. "Sen nereden bileceksin ki?" dedi, kışkırtıcı bir ses ile. "Buraya gelip gittiğin mi var? Anla artık," deyip işaret parmağını Cesur'un göğüs kafesine bastırdı. "Bu evde, benim kurallarım geçer."
Cesur'un kasılan çenesi, beni bile rahatsız ederken hemen dibimde olan iki kadının çekinerek onları izlemesi daha çok canımı sıktı. Bu yüzden beni unutan o insana kendimi belli etmek adına boğazımı sesli bir şekilde temizledim.
Cesur ve Çetin'in gözleri aynı anda bana döndü, lakin bu duruma şahit olduğumdan sanırım, Cesur gözlerini kısa bir süre sonra benden kaçırdı.
"Başak, eğer şarjı bitmeseydi size haber verecekti." dedim. Gözleri kısıldı. Beni şöyle bir süzdü ve ben de onu taklit ettim. Ancak gözlerim sağ -olmayan- eline kaydığında bakışlarım bir saniye tökezledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTAN TÜYÜ
Teen Fiction"Öyle güzelsin ki..." diye fısıldadı dolgun dudaklara doğru. Kadın, adamdan işittiği sözleri yutkunarak dinledi. Çünkü adamın sesindeki o boğuk tını, onu tekrar baştan çıkarmak için en basit sebepti. "Güzelliğini," Eliyle kadının terden yanağına ya...