Bölüm 31 | Sırta Saplanan Hançer

27.1K 2.6K 930
                                    

Model, Sarı Kurdeleler

Geçmiş, 2003

Evin ve Cüneyt arabadan indiklerinde önce eve sonra birbirlerine baktılar. Bugün gizli görevlerinin ilk günüydü ve iyi bir sonuç almak için daha titiz olmalılardı.

"Şu yüzündeki kaygıyı siler misin?"

Kocasının söylediğiyle mimiklerini değiştirdi, ona sokuldu. "Her görevde bir tedirginlik taşırdım; ama şu an içimde tarif edemediğim bir his var. Boğulacak gibiyim." Hissettikleri tam olarak dediği gibiydi, hatta biraz fazla bile olabilirdi.

"İçeriye girip onunla sohbete başladığımızda azalacağına eminim." Lakin Evin asla emin değildi. Çünkü bu his diğerlerinde olduğu gibi değil, daha baskındı. "Artık girelim mi?"

Evin, sesli bir nefes verdiğinde omuzlarını dikleştirdi. Yüzüne kendinden emin bir tavır yerleştirip kafasını salladı. Böylece kapıdaki korumaları katederek eve ilk girişlerini tamamladılar. İkisini de büyük bir salona yönlendirdiler. Çetin Kandemir henüz aralarına katılmamıştı.

Evin'in hareleri salonda dikkatle gezinirken antika bibloları, gösterişli tabloları bir bir aklına not etti. Koltuğun dibinde mavi bir araba vardı. Bu demek oluyorduk ki, torunları da bu evde yaşıyordu.

Bilerek içeride sessiz kalıyorlardı, çünkü onu çok iyi tanımıyorlardı. Bu odaya dinleme cihazı bile yerleştirmiş olabilirlerdi.

Tam bunu düşünüyorlarken adım sesleri işittiler. Önce Çetin Kandemir, sonra Haktan Kandemir geldi. İkisiyle el sıkıştıktan sonra ciddiyetle karşı koltuklara yerleştiler.

"Çok bekletmedik umarım."

"Hayır, yeni geldik." dedi, Cüneyt. İkisinin de burnu havada görünüyordu. Onlara sorulmadan ikram edilen kahveler eşliğinde bir süre sanki yasal olan bir iş yapıyorlarmış gibi normal hayattan konuştular. En azından şu ana kadar pot kırmamışlardı.

"Gelelim asıl meselemize, öyle değil mi?" dedi, Çetin yamuk bir şekilde gülerek. Lakin, içeriye koşarak giren çocukla gülümsemesi silindi, çocuğa ters bir bakış attı. Onun üzerine Haktan ayağa kalkıp, "İçeriye girme demedim mi?" diye çıkıştı çocuğa. Evin, çocuğun gözlerinde korkunun kırıntılarını gördüğünde güçlükle dilinin ucunu dudaklarında gezdirdi.

"A-arabamı alacaktım."

Haktan sağına soluna bakıp yerdeki arabayı gördüğünde bir hışımla aldı ve çocuğa vermeden hemen arkasında bir yere fırlattı. Arabanın parçaları her bir köşeye dağıldığında Cüneyt, yüzünde tiksinmiş bir ifade takınmamak için kendini tuttu. "Al şimdi arabanı!" Haktan çocuğu, daha doğrusu oğlunu eliyle omzundan ittirdi. "Çık şimdi!"

Çocuğun dolan gözleri Evin'in içine sıkıntı düşürürken, çocuk sırtını onlara çevirerek koştu ve parçalanmış arabasına hiç bakmadan odadan çıktı.

Haktan tekrar yerine oturduğunda az önce bir şey olmamış gibi, "Konumuza dönebiliriz." dedi.

"Bizim bir ortağımız bulunuyor." diyerek devam etti, Çetin. "Bugün gelmek istedi; fakat işleri yoğundu. Başka zaman tanıştıracağız."

Evin ve Cüneyt az önceki sahneyi unuttu. "Bildiğimiz biri mi?"

"Enver Kahveci."

Evin'in kaşları havalandı. "Şu an Türkiye'nin en iyi iş adamlarından biriydi sanırım."

"Benden iyi değil." deyip gözlerini kıstı, Çetin. Boğazını sesli bir şekilde temizledi. "Her neyse, sizlerle bazı aracılar sayesinde şu an buradayız. Duyduğumuza göre İngiltere'den Victoria dönemine ait eserler getiriyormuşsunuz."

ŞEYTAN TÜYÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin