Kayahan, Odalarda Işıksızım
Kademsiz hava İstanbul'u esir aldığında büyük minibüsün içinde işler pek yolunda gitmiyordu.
"Bunlar hala neden çıkmadı? Kamber bir yerde çok durmadıklarını söylemişti." dedi, Tolga çatık kaşlarıyla camdan dışarısına bakarken. İçi huzursuzdu. Âlâ içerideydi ve kendini koruyabileceği hiçbir şey yoktu. "Amirim, girsek mi?"
Ünal, Tolga'ya ters bir bakış atıp, "O zaman neden bu operasyonu gerçekleştiriyoruz?" diye sordu. "Amaç asıl lideri ele geçirmek değil mi Tolga?"
Tolga, huzursuzca amirine döndü. "Ama sizce de bu kadar fazla sakinlik normal mi?"
"Açıkçası ben de huylandım, amirim." dedi, Emel. Aralarında en çok tedirgin olan kesinlikle oydu. Hamile haliyle Âlâ'nın başarısız olma ihtimali onu tedirgin ediyordu. "Bir etrafı kolaçan mı etsek?"
Ünal, sıkıntıyla nefes verip Kerem'e baktı. "Âlâ'nın konumu hala burada gözüküyor değil mi?"
Ünal, tam bu soruyu sorduğunda Kerem'in ekrandan ayrılmayan gözleri kırpıştı. İçine doğru derin bir korku sızmaya başlıyordu ve bunun getirisiyle vücudundaki tüm tüyler adeta ayağa kalktı.
Kerem'in yüz ifadesi ilk önce Emel'in dikkatini çekmişti. Kaşları yavaşça çatılırken koltukta öne doğru kayıp, "Kerem?" diye adını mırıldandı. "Bir şey mi oldu? Betin benzin attı."
Kerem, yutkunarak laptoptan başını kaldırdığında artık herkes onun yüz ifadesini görmüş, ciddi bir problem olduğunu kavrayabilmişti.
Ünal, gözlerini kısarak ondan bir cevap beklerken, Kerem emin olmak adına yüzünü cama yaklaştırıp geldikleri yere baktı.
"Ne oluyor?"
"Amirim..." Kerem, endişeyle yüzünü ona merakla bakan ekibe çevirdi. Ünal, onun dilinden henüz dökülmeyen kelimelerin hayra alamet olmayacağını şimdiden anladı. Tıpkı Emel gibi öne doğru kayarken Tolga da oturduğu koltukta rahatsızca kıpırdandı. "Amirim sinyal koptu. Âlâ'nın izini göremiyorum."
Minibüsün içini önce derin bir sessizlik sardı; ancak sessizliğin ardından herkesin kanına çoktan endişe duygusu karışmaya başlamıştı.
Emel, kalbi ağzında atarken, "Ne?" diye soludu. "Kerem ne demek sinyal koptu? Kontrol etmedin mi sen bunu?"
Kerem tuşlara basarak durumu çözmeye çabalıyordu. "Ettim. Hem de defalarca kez." Uğraşmanın verdiği bir yanıt olmadığını artık kabullendiğinde bilgisayarın ekranını kapattı. "Amirim, yolunda gitmeyen başka şeyler var. Sinyal kesintisi nadir de olsa olabilir ama ondan hiçbir şekilde iz alamıyorum."
Emel ve Tolga aynı anda amirlerinden henüz almadığı talimatla bellerinden silahlarını çıkardılar.
"Ne yapıyoruz amirim?"
Ünal, düşünmeye başladı. O düşündükçe Emel oturduğu koltukta sığamaz hale geliyordu.
"Peşimizdeki ekip araçlarına talimat göndereyim mi?" diye sordu Tolga. Hala neyi beklediklerini anlamış değildi. Özellikle Ünal amirin, Âlâ'ya verdiği değeri hesaba katınca en önce o inmeliydi bu araçtan. "Amirim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTAN TÜYÜ
Teen Fiction"Öyle güzelsin ki..." diye fısıldadı dolgun dudaklara doğru. Kadın, adamdan işittiği sözleri yutkunarak dinledi. Çünkü adamın sesindeki o boğuk tını, onu tekrar baştan çıkarmak için en basit sebepti. "Güzelliğini," Eliyle kadının terden yanağına ya...