Bölüm 8 | Ansızın ve Yeniden

53.9K 3.2K 1.2K
                                    

Ceylan Ertem & Melek Mosso, Beni Hatırla

Zaman doluyordu. Her saniye şimdi daha da kıymetliydi. Adımlarım geri geri giderken gözlerim etrafımı kolaçan ediyordu. Parmaklarımı sardığım ve avuç içimde tuttuğum siyah silah, ellerimi terletiyordu.

"Benim talimatımla aynı anda içeriye gireceğiz. Anlaşıldı mı?"

Bir metre uzağımda kalan Tolga'ya yani başkomiserime bakıp başımı sallarken Tolga yakındakilere de aynı talimatta bulunarak uygun anı kolladı.

Bir çökertme operasyonunun içindeydik. Elimizde çok iyi kullanmayı bildiğimiz silahlarla bir talimat bekliyor, enselerine çökmek için sabırsızlanıyorduk.

"İçeride tutulan çocuklar yanlarında olabilir. Bu yüzden ateş açarken kurşunun nereye isabet edeceğine dikkat edeceksiniz."

Tolga bir kez daha fısıldayarak konuştuğunda aynı anda başımızı sallayarak silahımı daha iyi kavradım. Emniyet kilidi açıktı. Parmağım olması gerektiği yerde, tetikteydi.

"Üç," Tolga geriye doğru saymaya başladığında ciddileştim. Omuzlarım, silahın duruşunu daha iyi karşıladı. "İki," Gözlerim ahşap evin, kendisi gibi ahşap olan kapısındaydı. "Bir, ilerliyoruz!"

Tolga önden ilerlemeye başladığında peşinden Kerem takip etti. Onun peşinden de ben ve Emel.

Yerdeki çimenlere basarak dikkatle dört basamağı tırmandık. Evin pencerelerine yaklaşarak gizlenirken Emel görünmemeye çalışarak içeriyi kontrol etti.

"Burası temiz." Parmaklarını pencereye değdirdiğinde işler daha da iyi gitti ve pencerenin kapısı ileriye doğru açıldı. Hepimizin gözünde bir ışık belirirken Emel içeriye doğru girdi. "Âlâ geç." Tolga'nın talimatıyla Emel'i ben takip ettim. Silahı tutan elimi duvara bastırıp diğer elimle pencerenin pervazını kavradım. Dizimi mermere yerleştirerek içeriye girmeyi başardım. İkimiz de odanın çıkış kapısına doğru duvara sinip karşılıklı birbirimize bakarken Tolga ve Kerem de içeriye girdi.

Ekibin geri kalanı evin öteki tarafında olacaklardı ve kaçmaya kalkarlarsa en azından önlerini kesebileceklerdi.

Odanın dışından gelen boğuk sesler kulağıma ulaştığında içeriye giren Tolga ve Kerem'e baktım. "Seslerini duyuyoruz, başkomiserim." Bir saniye dikkat kesilip sesleri işittiğinde benim önüme geçerek elini kapı kulpuna yerleştirdi. Tolga'nın alışık gelen o parfüm kokusu ciğerlerimi doldurduğunda istemsizce rahatsız olup geriye doğru bir adım attım ve o kokudan uzaklaştım. Emel'in dikkatini birkaç saniye çeksem de, Tolga kapının açılmasını sağladığında yeniden olması gereken yere baktı ve silahını daha sağlam tuttu.

"Odanın dışı uzun bir koridor." dedi, Tolga gördüğü kadarıyla. "Âlâ ve ben sağ tarafa, sizler sol tarafa. Anlaşıldı mı?"

"Anlaşıldı başkomiserim!" Odanın içi fısıltılarımızla dolduğunda artık beklemeyi bırakıp harekete geçtik. Tolga, kapıyı açtığında peşinden onu takip ettim. Dediği gibi sağ yöne doğru dönerek ilerlemeye başlamıştık.

"Etrafını kontrol etmeyi unutma Âlâ."

Bıkkınlıkla nefes alıp verdim. "İkidir bu işi bilmiyormuşum gibi konuşuyorsunuz." Durakladı. Omzunun üzerinden bana baktığında gözlerine kitlendim. O da öyleydi; fakat bir an bakışları yakında olan dudaklarıma kaydığında odağı sendeler gibi oldu ve zorla gözlerime bakabildi.

"Çünkü son zamanlarda oldukça dalgınsın." Gözleri bir miktar kısıldı. "Gürcistan tatili sana pek iyi gelmemiş."

Gürcistan'ı duyduğumda kalbime koca bir kütle oturmuş gibiydi. O önüne dönüp adımlamaya devam etse de hemen odağımı toparlayamadım.

ŞEYTAN TÜYÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin