KÖFN, Al Aramızdan
Çelik kapıyı anahtarla açtığımda her zamanki gibi beni ilk karşılayan Rex oldu. Çıplak bacaklarıma sürtünerek kendini sevdirmeye çabalarken koridorun ışığını açmadan kapı ağzında sakince başını okşadım.
"Güzel oğlum..." Pürüzlü bir sesle adını fısıldadım. "Sen hâlâ uyumadın mı?" Mırıltılar çıkararak bana daha çok yaslanınca yorgun bir şekilde önünde diz çöktüm. Temiz kokusu içimi sararken bir an olsun iyi hissetmiştim.
"Âlâ?" Teo'nun sesi oturma odasından geldiğinde başımı kaldırıp yanımıza gelen bedene baktım. Gözleri kısıldı. Karanlık olan holü, arkasında kalan düğmeye basarak aydınlatıp beni daha iyi gördü ve bu kez kaşları çatıldı. "Ağladın mı sen?"
Ben ondan gözlerimi kaçırırken bir hışımla yanıma ulaştı. "Ne ağlaması Teo?"
"Sen yüzüne hiç mi bakmadın?" Yüzümü buruşturarak Rex'i sevmeye odaklandım.
Gelirken ağlamıştım ve makyajım tabii ki akmıştı.
Sanırım en kısa zamanda MV markalı makyaj malzemeleri satın almam gerekiyordu.
"Baksana sen bir yüzüme ya! Saklama şunu." Benim çevirmeme gerek kalmadan çenemden tutup yüzüne bakmamı sağladı. "Yüzün haritaya dönmüş." dedi, bir solukla.
"Sağ ol ya." Sızlanarak çenemi elinden kurtardım ve ayağa kalktım. Rex, okşanmayı bıraktığı için biraz huysuzluk etse de peşimden beni takip edip oturma odasına geldi. Onun takındığı bu tavır bile bana birini hatırlatıyordu. Neyse. "Kanepe temiz, değil mi?"
"Hay senin kanepene!" Burnumu çekerek kanepeye yerleştim. Öne doğru eğilip zar zor topuklu ayakkabılarımı çıkararak düzgünce ayaklarımın dibine bıraktım. Teo hâlâ oturmamış, karşımda dikilerek benden bir cevap bekliyordu. Derin bir nefes alarak sırtımı koltuğa yasladım.
"Görev berbat geçti." Çatılan kaşları bu kez havaya kalktı.
"Senin bulunduğun görev berbat geçti öyle mi?" Kıkırdayarak kafasını iki yana salladı. "Dalga geçme benimle. Hadi. Asıl sebebi söyle."
"Teo gerçekten görev kötü geçti ve," Yutkunarak amirimle olan son konuşmalarımı hatırladım. "Çok pis azarlandım."
Kaşları daha da yukarı kalktı ve, "Sen?" dedi. Hızla yanıma yerleşti. "Şunu düzgünce anlatsana."
Cesur detayına girersem anlatma süremin ne kadar uzayıp gideceğini tarttım. Anlattığım kişi Teo olduğu için bu süre fazlasıyla uzun olacaktı.
"Teo, başka zaman anlatsam? Şu an gerçekten başım çatlıyor." Gözleri yüzümü inceledi ve anlayışla, "Pekâlâ." dedi. "Nasıl istersen..."
Sanırım gerçekten berbat görünüyordum. Yoksa Teo bu kadar kolay bir şekilde yakamı bırakmazdı.
"Git yüzünü yıka ya da duş al. Sonra da güzelce uyu."
Başımı yavaşça sallayıp ayaklandım. Rex'in başına öpücük bırakıp doğrulurken Teo'ya bakış attım.
"Sen niye uyumadın? Oyun mu oynuyordun?" En son oturma odasından çıktığı için ve bilgisayarı odasında olduğundan dolayı söylediğim şey değil gibiydi.
"Seni bekledim be kızım." Gözlerimi kırpıştırarak elimi Rex'in başından çektim. "Bazen şerefsiz olabiliyorum; ama sen böyle görevlere gittiğinde aklım sende kalıyor." Samimiyetle dudaklarından dökülen kelimeler, kulaklarımının en duyması gerektiği zamanda dudaklarından dökülmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTAN TÜYÜ
Teen Fiction"Öyle güzelsin ki..." diye fısıldadı dolgun dudaklara doğru. Kadın, adamdan işittiği sözleri yutkunarak dinledi. Çünkü adamın sesindeki o boğuk tını, onu tekrar baştan çıkarmak için en basit sebepti. "Güzelliğini," Eliyle kadının terden yanağına ya...