Gripin, Nasılım Biliyor Musun?
Oğuz, bir sağa bir sola gidip ayakta volta atarken kimse ona bir şey demiyordu. Az önce Âlâ istedi diye Cesur'u apar topar çağırmışlardı ve şimdi haberi alır almaz henüz toparlanmadan hastaneye gelen Ali'yle baş başa kalmışlardı.
"Abi..." Ali'nin belli belirsiz sesini işittiğinde durup ona baktı Oğuz. "Bir şey olmaz değil mi? Valla sabahtan beri internetten bakıyorum, erken doğumun riskleri varmış; ama artık yaşamaları da kolaylaşmış diyorlar."
Ali'nin söyledikleri Oğuz'un içine oturduğunda yavaşça yutkundu, bir an dizlerinde derman bulamayıp onun yanındaki bekleme koltuğuna kendini bıraktı. Eğer birine bir şey olursa en büyük suçu kendinde görüyordu. Erken doğumun sebeplerinden biri stresti ve Âlâ o yanan evin içinde korktuğu için şimdi bu durumdaydı.
"Aptal Oğuz! Aptal!"
Dayanamayıp kendine hakaretler sıralarken birkaç damla da akıtmıştı.
"Abi... Yenge güçlüdür. Ben inanıyorum, ikisi de gayet sağlıklı olacak."
"Benim yüzümden bu durumdalar Ali!" diye kızdı Oğuz. Asıl kızgınlığı kendineydi. "Eğer ben konuşmaya dalmasaydım onunla birlikte eve gidebilirdim. Şimdi birine en ufak bir şey olsa ben nasıl rahat olayım?"
Ali, destek vermek amaçlı Oğuz'un omzunu sıkarken aklına Âlâ'nın arkadaşları ve Sevgi Hanımlar düşmüştü.
"Abi, kimseye haber vermedik." dediğinde Oğuz burnunu çekerek ani bir zihin açıklığıyla Ali'ye baktı. "Arkadaşları, Sevgi Hanım... Hiçbiri bilmiyor."
Oğuz, sesli bir nefes verip sırtını geriye yasladı. Boğuk bir sesle, "Haklısın." diye fısıldadıktan sonra telefonunu alıp ilk Sevgi Hanım'a durumu bildirdi. Fazlasıyla telaş yapmıştı; lakin Âlâ'nın ve Ahu'nun evde aylar öncesinden hazırlanan hastane çantasına da ihtiyacı vardı. Üstelik bunu biraz daha geç söyleseydi Sevgi Hanım kırılabilirdi.
Aradığı sıradaki kişi Emel oldu, sessizce bekledi açmasını. Telefon açıldığında konuşan insanların arasından güçlükle seçebildi onun sesini.
"Alo?"
Derin bir nefes vererek ayaklandı Oğuz. Bir eli belinde koridorda yine aynı şekilde gidip geldi.
"Emel... Müsait misin?"
"Evet, şimdi emniyete geldik." Emel, durakladı. Gözleri bir miktar kısılırken, "Kötü bir şey mi oldu?" diye sordu ve bu sorusuyla herkesin bakışı onu buldu.
"Emel..." Ağlamamak için dudaklarını bastırdı Oğuz. Bu zamana kadar hep vurdumduymaz biri olmuştu; lakin şimdi en duygusal anlarını yaşıyordu. "Âlâ şu an doğum yapıyor."
Emel, duyduklarıyla başta içinde saf bir heyecan yaşadı. "Doğum mu yapıyor?" Fakat yavaş yavaş düşündüğünde heyecanlı tebessümü yüzünden silindi. "Ama erken değil mi? Daha bir ay vardı Oğuz."
"Emel... Her şey o kadar kötü gitti ki." diyerek ağlamaya başladı Oğuz. Ali, bile onu bu halde görünce şaşırmıştı. "Âlâ'nın eski evinde o içerideyken yangın çıktı. Onu kurtarmayı başardım; ama stresten sanırım bir anda sancısı tuttu, hemen hastaneye getirdik. Sonra da doğuma aldılar."
Emel şaşkınca gözlerini kırparken Kerem ve Hülya Emel'in başında bekliyor, Nermin ve Tolga ondan gözlerini ayırmıyordu.
"Bana hemen hastanenin konumunu at! Geliyorum." deyip aramayı sonlandırdı. Gözleri diğerlerini bulduğunda "Âlâ doğum mu yapıyormuş?" diye sordu direkt Kerem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTAN TÜYÜ
Teen Fiction"Öyle güzelsin ki..." diye fısıldadı dolgun dudaklara doğru. Kadın, adamdan işittiği sözleri yutkunarak dinledi. Çünkü adamın sesindeki o boğuk tını, onu tekrar baştan çıkarmak için en basit sebepti. "Güzelliğini," Eliyle kadının terden yanağına ya...