Bölüm 16 | Ateş Hattı

53.1K 4.1K 1K
                                    

Ufuk Beydemir, Derdini Bana Anlat

Sessizlik, çoğu zaman insana iyi gelen, kafasının çok daha iyi dinlenmesini sağlayan güzel bir şeydi.

Ben de sessizliği çok severdim, çünkü gürültü başımı daima ağrıtırdı. Ancak bugün, bu saatlerde yaşanan sessizlikti asıl başımı ağrıtan. Oldukça huzursuzdum ve aynı zamanda gergin.

Elalarım, amirimi bulduğunda Cesur'a hala bakmayı sürdürüyordu. Adını duyduğu andan asla sıyrılmamış gibi tanışma faslından sonra konuşmamıştı. Herkes koltuklara yerleşmiş, kimse sesini çıkarmıyordu. Tolga, bile Cesur'a öldürücü bakışlar atmakla meşguldü. Red Club'ta karşı karşıya geldiğimizi amirime ifşalayacak diye bir de onun için gerginlik yaşıyordum.

Bir ara Emel ile göz göze geldiğimizde gergin ortamı işaret etti. Anlam veremediğimi gösterecek bir mimik sergiledim. Gözlerini tekrar benden çektiğinde boğazını sesli bir şekilde temizleyip odanın içindekilerin dikkatini çekmek istedi; fakat bir tek Oğuz, Emel'e baktı. Oturduğu yerde kızı, daha önce hiç görmemiş gibi inceledi.

Doğru ya! Oğuz sarışınlardan hoşlanırdı.

Artık, gözümde avına bakan avcı olarak canlanmaya başladığında bu durumdan memnun olmadım. Emel'i üzmesini asla istemezdim.

Kimsenin konuşmaya yeltenmeyeceğini anladığımda omuzlarımı dikleştirdim. Gözlerimin hedefinde karşı koltukta oturan amirim vardı.

"Ünal amca," Sesimi duyduğunda nihayet Cesur'dan gözlerini çekebildi. Cesur da aynı şekilde Tolga'dan çekip dikkatini tamamen bana verdi. "Bir sorun mu var?"

Gözlerini kırpıştırdı. Böyle görünmesini istemiyormuş gibi oturduğu koltukta kendini silkeledi. "Yok. Neden sordun?"

Zorla gülümsemeye çalışarak, "Geldiğinizden beri susuyorsunuz." dedim.

Tolga, koltukta öne doğru kaydı. "Amirim muhtemelen kalabalığın dağılmasını istiyordur." dedi, alttan alttan laf sokarak. Hedefindeki kişi kesinlikle Cesur'du ve Cesur aptal bir adam değildi. Tolga'nın sokmaya çalıştığı lafla oturuşunu biraz daha düzelterek gözlerini bir miktar kıstı.

"Muhtemelen öyledir." dedi, tok bir sesle. "Daha fazla kalabalık olmaması için sen git o zaman." Tolga'nın rahat yüz ifadesi, Cesur'dan işittiği lafla bozulurken Oğuz elini ensesine götürüp başını sola çevirerek gülümsemesini gizledi. "Amirin rahatsız olmasın değil mi?"

"Burada yabancı olan kişi biz değiliz."

"Biz de değiliz." deyip daha da koltukta yayıldı, Cesur. "Âlâ'nın yanında yabancı olacak," Gözleri kısa bir bana döndüğünde nefesimi tuttum. Alayla kıvrılan dudakları eşliğinde yeniden Tolga'ya döndü. "Son kişi bile değiliz."

Tolga, kaşlarını çatmamak için çaba verirken Emel kulağıma doğru biraz yaklaşarak, "Sessiz kalmaları daha mı iyiydi acaba?" diye kısık sesle mırıldandı. Ona şu an hak veriyordum.

"Yeni tanışmışsanız, nasıl yabancı olmuyorsun?" diye ona ilk defa soru yöneltti o sırada, Ünal amca. "Âlâ benim kızımdır, ben de onun amcası. Saklamaz benden böyle şeyleri."

ŞEYTAN TÜYÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin