ilahi ağızdan. keyifli okumalar <3
.
Aras salonda bir ileri bir geri giderken annesi de polis ile konuşuyorlardı. Saat gecenin 11'i olmuştu ve Eliz hala eve gelememişti. Aras sinirden çıldıracaktı.
Eren "Oğlum," dedi omuzuna dokunarak. "Sakin ol tamam. Bir şey olmayacak ona."
Aras hızlıca kendi etrafında salonda turlamaya başladı yeniden. "Nasıl bir şey olmayacak lan! Kaç saat olmuş amına koyayım kaç saat! Nerede bu kız? Ya bir gün okula gitmedim, bir gün! Bir gün gitmedim amı—"
"Tamam oğlum," dedi Şeyma da küfürlerden rahatsız olarak. "Küfür etme."
"Anne!" dedi dişlerini sıkarak. "Polisler bir bok yapmıyor, boşuna arayıp durma. 24 saat geçmeden bir iş bile yapmıyorlar lan! O saate kadar ölürse ne olacak?!"
"Ölmez oğlum. Sen onunla konuştun mu?"
Aniden Aras'ın adımları durdu. Sinirden dolayı aklından uçup giden bu bilgi saniyesinde aklına gelmişti. "Melis..." dedi dişlerini sıkarak. Salondan hızlıca çıkıp telefonunu almak için odasına gitti. Yatağının üzerindeki telefonunu alıp sinirden titreyen elleriyle şifreyi girdi ve numaralardan Mert'in üzerine tıklayıp aradı. Çok geçmeden Mert telefonu açmıştı ama Aras ondan önce konuştu. "Mert! Melis'in numarası var mı sende?"
"Yok oğlum. Ne işi var onun numarası bende?"
"Çabuk numarasını bul. Çabuk onun numarasını bulup bana at Mert. Çabuk!"
"Tamam bekl—"
Aras telefonu suratına kapatıp odadan çıktı ve kapının yanındaki askılıktan montunu alıp giydi. Kapıyı açıp çıkacağı esnada Şeyma "Nereye oğlum?" diye sordu.
Aras "Okula." dedi. "Okula bakmaya gideceğim anne. Haber ederim seni. Görüşürüz."
Aras çoktan asansörü beklemeden merdivenleri inmeye başladığında annesi arkasından "Telefonunu açık tut!" diye bağırmıştı.
Aras bir yandan telefonuna bakarken diğer yandan koşarak okula doğru gidiyordu. Yarım saatlik yolu öyle hızlı koşmuştu ki 12 dakikada varmıştı. Telefonuna baktığında Mert'in onu 5 dakika önce aradığını fark etmiş ve hemen geri dönüş yapmıştı. "Mert?"
"Melis'in numarasını attım." dedi kısaca.
"Tamam abi sağol. Ben sonra ararım seni." diyerek hızlıca telefonu suratına kapattı Aras. Okulun arka tarafındaki demirlerden tutunup vücudunu kendisiyle birlikte yukardı doğru çekip ayaklarını betona bastı. Ardından diğer tarafa atladı ve okulun içine girmiş oldu böylece.
Karanlıktan dolayı gözleri görmüyordu bu yüzden telefonunun fenerini açtı. Etrafta hızlıca soluk alıp vererek gezerken telefonunu bir yere yöneltti. Bir karaltı vardı ama umursamadan hızlı adımlarla diğer yöne ilerlemeye başladı. Sonra durdu. Bir karaltı vardı, diye tekrar etti cümleyi içinden ve o yöne koşmaya başladı.
Telefon fenerini yere tuttuğunda birisinin yerde yatmış olduğunu fark etti Aras. Dehşetle gözleri kocaman açıldı. Eliz'di bu. Telefonu zeminin üzerine bırakarak Eliz'i sarstı. "Eliz?! Eliz uyan!"
Ellerini sırtının altından geçirdiğinde Eliz'in iniltisi kulaklarına ulaşmıştı. Kaşlarını çattı ve telefonun ışığını sırtına tuttu. Gördükleriyle nefesi hızlandı ve gözleri kocaman açıldı. Eliz'in beyaz okul gömleği... kandı.
"Eliz? Eliz cevap ver bana!" dedi hızlıca. Ellerini kollarına götürdü Eliz'in. Buz gibiydi. Sırtına dokunmadan ince belinden tuttu Eliz'i ve kucağına aldı. Ne kadar hafif yapmış olursa olsun Eliz'in iniltisi yine kulaklarına ulaşmıştı.
Aras istemeye istemeye sırtından destek alamadığı için eliyle kalçasına dokunmak zorunda kaldı. Yerdeki telefonuyla önü için ışık tutarken diğer eliyle Eliz'in kalçasından destek alıp onu kucağında tutmaya çalışıyordu.
Az önce okula girdiği yerin önüne geldiğinde telefonunu cebine koydu ve cebinin fermuarını çekti telefonun düşmemesi için. Sokak lambasının aydınlattığı yeri gördüğü kadarıyla tek eliyle demirleri tuttu tekrardan ve bu sefer hem kendisini hem de Eliz'i yukarı çıkarttı. Kasları bir işe yaramıştı.
Diğer tarafa atlayıp okuldan tamamen çıktığında koşmak yerine hızlı adımlarla yürüyordu. Telefonunu yeniden cebinden çıkartıp annesini aradı. Şeyma çok geçmeden telefonu açtığında Aras ondan önce söze atladı. "Eliz'i buldum anne."
"Neredeymiş?" dedi Şeyma hızlıca. Diğer taraftan eşi Eren'de telefonu dinliyordu.
"Okulun arka bahçesinde. Anne... çok kanı var. Hastaneye götüreceğim."
"Tamam oğlum. Hastanenin adını söyle biz de gelelim hemen. Veya nerede olduğunu söyle sen. Evden çıkıyoruz biz şimdi."
Şeyma hemen kafasını örtüp Eren ile birlikte dışarı çıktığında Aras kısaca nerede olduğunu söylemişti. Çok geçmeden annesi ile babası arabaya binmiş ve okulun yakınlarında bekleyen Aras'ın yanına varmışlardı.
Aras kucağında Eliz ile arabaya bindiğinde Eren hastanenin konumuna bakarak en yakındakine doğru sürmeye başlamıştı. O sırada arabada sadece Eliz'in acıyla karışık inleme sesleri vardı.
"Eliz?" diye sordu Aras. "Eliz? Beni duyuyor musun?"
"Sırtım..." diyerek doğrulmaya çalıştı Eliz. "Sırtım çok acıyor Aras."
"Tamam," dedi Aras hızlıca. "Hastaneye gidiyoruz şimdi. Biraz daha sabret olur mu?"
"Tamam." diye mırıldandı Eliz ve gözlerini kapatıp başını Aras'ın göğsüne yasladı. Aras derin bir nefes çekti kendisine kalbinin hızını normale çevirmek için. Ama bu iyi bir fikir değildi çünkü burun deliklerinden içeriye sadece nefes değil Eliz'in de kokusu girmişti.
Eren arabayı durdurduğunda Aras hızlıca inmiş ve acile doğru koşmaya başlamıştı. Arkasından Şeyma ve Eren'de hızlı yürüyorlardı.
Acile girdiğinde Aras hemşirelerden birisine seslenmiş ve kısaca Eliz'in durumundan bahsetmişti. Hemşire kayıt yapmalarını söylese de olaya Eren müdahale etmiş ve doktorla görüşmüşlerdi zar zor. Çok kolay olmamıştı lakin sonunda doktorun odasındaydılar.
Doktor Eliz'in yaralarına baktı. Kanlarını temizledi. Kalp atışını dinledi. Neresinin acıyıp acımadığını öğrendi ve ilaç yazmaktan başka bir şey yapmadı. Aras sinirlendi ama o da teşekkür etmekten başka bir şey yapamadı. Eczaneye gidip kendisi de ilaç alabilirdi sonuçta.
Tekrar arabaya bindiklerinde Eliz yine Aras'ın kucağındaydı ama bu sefer yan bir şekilde oturmuş, kafası yine göğsüne yaslıydı. "Aras?" diye mırıldandı uyumaya yakın çıkan sesiyle.
"Efendim?"
"Nasıl buldun beni?" dedi gözleri kapanırken.
"Okulun arka bahçesine geldim. Oradaymışsın."
"Dövdüler beni," diye mırıldandı. Uykuyla uyanıklık arasında gidip geliyordu ve ne dediğinin farkında değildi Eliz.
"Kim dövdü seni?" dedi çenesini sıkarak. Fazlasıyla sinirlenmişti.
"Melis ve arkadaşları..."
"Piç." diye homurdandı Aras. Melis tam bir orospuydu. Arkadaşları da öyleydi. Melis'in götünde kuyruk gibi takılıyorlardı.
"Ellerimi tuttular. Karşılık veremedim..."
Aras düşünmeden dudaklarını Eliz'in saçlarına bastırdı. Gözlerini kapatıp kokusunu derince soludu. Eliz bunu rüya sandı. O da burnunu Aras'ın boynuna sürttü. İkisi de gerçek değil sandı çünkü ikisi de çok huzurlu hissettiler. Gerçek olamayacak kadar huzurlu.
"Canımı çok yaktılar mı?" diye fısıldadı Aras.
"Canımı çok yaktılar Aras," dedi Eliz. "Canım çok yandı ama ağlayamadım bile."
Aras o an, o saniye kendisine bir söz verdi. Ne olursa olsun Eliz'in bir daha canı yanmayacaktı.
•
wiiiiii çok güzel bir bölüm olduuuu
en sevdiğiniz sahne???
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERT | Yarı Texting
Short StoryEliz Sarıdoğan ailesini Ankara'daki bir kazada kaybettikten sonra Sakarya'ya, teyzesinde mezun olana kadar kalmak için gider. Yeni okulu, yeni arkadaşları ve yeni sınıfı da vardır. Bir de başına bela olan bir üvey kuzeni... 16042023-220823 🌱 !!KÜFÜ...