2.7

29.8K 1.1K 416
                                    

You're like the sun, you wake me up,
but you drain me out if I get too much.
I might need you or I'll break...

Yut. Ku. Na. Ma. Dım. Bi. Le.

Kalbim küt küt atıyor, ellerim iki yanımda durmuş gözlerim sonuna kadar açık bir şekilde Aras'ın beni karşılıksız öpmesini hazmetmeye çalışıyordum. Tüm sinirim uçmuş, yerini anlamlandıramadığım bir duygu bırakmıştı.

Ellerim göğsüne çıktı, ittiremedim. Beynim anbean yanlış olduğunu haykırırken ben kulaklarımı ilk kez beynime kapatmış ve kalbimin sesini dinlemiştim.

Ona karşılık vermeye başlamıştım.

Ellerim hızlıca yanaklarına tırmandı. Dudaklarımı araladığım sırada iki dudağı alt dudağımı dudaklarının arasına çekti ve beni deli gibi öpmeye başladı.

Boyum ona göre fazla kısaydı bu yüzden beni kalçalarımdan tutarak kucağına aldı. Kollarımı boynuna doladım. Tek eliyle beni tutmaya devam ederken diğer eliyle boynumu tuttu. Sanki karşılık verdiğim sırada daha da sertleşmişti öpüşmesi.

Alt dudağımı dişleriyle çekiştirdiği sırada dişlerimiz birbirime çarptı. Bunu umursamadı ve başını yana eğerek öpüşmemizi unutulmaz kıldı ve derinleştirdi.

Dili, sanki artık dayanamıyormuş gibi bana karıştı. Sıcak dili dilime değdiği an bedenimi irkilmekten farklı, oldukça garip bir titreme esir aldı. Kucağında zıplatarak beni daha rahat bir şekilde tutmaya devam etti ve üzerime daha da abandı.

Dilini bu sefer dudaklarımın üzerinde gezdirdi. Dudaklarıyla dudaklarımı yer değiştirip bu sefer ben onun alt dudağına yöneldim. Bu onu derince, boğazından gelen inlemeyle karışık bir ses çıkarttırdı.

Dişlerimi dudaklarına geçirdiğim sırada kan tadı aldım. Kimin dudağının kanadığını bilmiyordum ama umursamıyordum da. Onun yerine öpüşmeye devam ettik.

Tüm ipleri benim elime vermekten hoşlanmamış gibi ağzından homurdanır gibi bir ses çıkardı ve tekrardan dili dilime karıştı. Onu derinden hissetmek bana iyi gelmemişti aksine kalbimi dinletecek kadar kötü gelmişti.

Dilimi ısırdığında bu sefer inleme sırası bana geçmişti. Bu onu durdurmamış, aksine dudaklarımı hissedemeyecek kadar sert davranmaya başlamıştı.

Dili dilime, tadı tadıma karışmıştı.

Nefes alamadım, bir anlık nefes almayı unuttum ve geri çekildim. İsteğime karşı koymadı. Onun da nefes almaya ihtiyacı vardı. Gözlerim kapalı, alınlarımız birbirine yaslı şekilde nefeslerimiz birbirine karıştı, birbirimizde nefes aldık.

Birbirimizde hayat bulduk.

Aras "Yetmedi," diye mırıldanarak az önceki öpüşmemizin aksine yumuşakça dudaklarını dudaklarıma bastırdı ve alt dudağımı emdi. Sonra aynı hareketi birkaç kez daha yaptı. Gözlerim sıkı sıkıya kapanmış, kendimi ona teslim etmiştim.

"Eliz?"

Yüzüne bakamıyordum.

Çok, çok utanıyordum şu an. İlk öpücüğüm değildi ama en sertiydi. En hissedilebilir, en unutulamayanıydı.

Yutkundum. Boğazımdan tadı geçti. "Efendim?" diye fısıldadım. Nefesim dudaklarına çarptı, geri yüzüme geldi.

"Bir şey demeyecek misin?"

Durdum. Bir şey demem mi gerekiyordu.

"Düşündüğün." dedim sadece. "Ya sen?"

Elleri, sanki kalçalarımdaki yerini bir anlık unutmuş gibi kalçalarımı sıktığında boğazımdan derin bir mırıltı çıktı. Lanet olsun.

İkimizde afalladığımızda utançtan yerin dibine girecektim. Boğazımı temizlediğim sırada o da konuyu değiştirdi.

"Enes'ten bahsediyorum." dedi eğlenen bir sesle. Şaşkınlıkla ona baktım. Aptal kafam! Aptal, aptal, aptal!

Öpüşmemizden bahsettiğini sanmıştım!

Yutkundum. "Bende ondan bahsediyorum zaten..."

Dersin başlamasına az kalmıştı ya da çoktan başlamıştı. Devam ettim konuşmaya. "Zil çalacak... İnsanların öpüşme ihtiyaçları var. Tuvalete girecek ve öpüşecekler Ar—"

Ne?

Bir saniye, tekrarlıyorum.

Ne? Ne, ne, ne, ne, ne?!

Utançtan pancara dönüşecektim!

Aras'ın kucağından hızlıca inerek kabinin kilidini açtım ve kozlar tuvaletinin kapısını hızlıca ittirerek sınıfa doğru koşmaya başladım. Kapı arkamdan sertçe duvara girmişti ama umurumda değildi. O kadar utanıyordum ki tek sorun buydu!

Sınıfta hoca vardı ama umursayacak yiz yoktu. Tek umursadığım şey utancımdı. Hoca ismimi söyledi çantamı toplarken. Yüzüne bakmadım. "Efendim?"

Yüzüm utançlıktan patlıcan evresine geçiyor olmalıydı.

"Nereye Eliz?"

"Annemler gelmiş hocam. Benim hızlıca eve gidip öpüş— Yani öğürmem lazım. Pardon yani annemin öğürmesi—" Derin bir nefes aldım. "Kusmuşlar, mideleri kötüymüş o yüzden hızlıca gitmem gerek hocam. Görüşürüz!"

Sınıftan çıktığım gibi sertçe bir bedene tosladım. Gözlerimi açarak karşımda bana bakan gözledi gördüğümde bir adım geriye gittim. Bir saniye, bir saniye...

Bugün yaşadığım kaçıncı şoktu?

"Sen..." dedim gözlerimi koyu gözlerinden ayırmadan. "Ne işin var burada?"

"Eliz?" dedi o da şaşkınca. "Asıl senin ne işin var burada?"

Hayır, hayır. Bu soruyu ona cidden benim sormam gerekiyordu.

Ankara'daki eski sevgilimin Sakarya'da ne işi vardı?

———————————

bende merak ediyorum doğrusu. ne işin var senin burada canım??

he bir de canlarım kitabın başından beri Aras ve Eliz'in libidosu zaten çok yüksekti, kiss sahnesinden rahatsız olduysanız özür dilerim ama Aras'tan daha hafifi beklenemezdi ÖCMSÖDNWKF

DERT | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin