"Girebilir miyim artık Eliz? Ayaklarım koptu da. Market alışverişinde bile bu kadar beklememişimdir."
Son kez aynaya bakıp kapıya döndüm ve "Gir." diye seslendim Aras'a. Odama normalde kapıyı çalarak dalmazdı ki soyunduğumu söylediğim için yapmış olmalıydı.
İçeri girdiğinde direkt masama ilerledi ve test kitaplarını yerleştirdi. Sandalyeme kurulduğunda ona ters ters baktım. "Ne yapıyorsun?"
"Oturuyorum."
"Orası benim yerim ama."
"E ne yapabilirim? Git kendine sandalye al."
"Aras," dedim bezgince nefesimi dışarı üfleyerek. "Sen beni çıldırtmak mı istiyorsun?"
"Sen zaten çılgınsın."
"Mal mısın amına koyayım? Kalk şuradan," diyerek sandalyeyi kendime çekmeye çalıştım. Kaç kiloydu lan bu?
Aras ellerini kafasının arkasında birleştirerek bana yan gözle bakarak sırıttı. "Hadi düşür beni bebeğim."
"Aras kalk ya! Zaman kaybediyoruz bak. Şu an binlerce kişi test çözüyordur, sen burada oyalanıyorsun."
"Biz." dedi üzerine basa basa.
"Ne?"
"İkimiz de oyalanıyoruz şu an. Yani kalkıp oyalanacak başka şeyler de bulabiliri—"
"Aklın fikrin sapkınlıkta," diyerek sözümü kestiğimde bana imalı bir bakış attı. "Ne o? Benimle ilgili sapık düşüncelerin mi var senin?"
"Ne?" diye sordum dehşetle. "Bunu nereden çıkardın?"
"Ben oyun oynamak ya da film izlemekten bahsetmiştim. Yoksa sen..." Gözlerini kısarak bana baktığında yutkundum, tutunacak bir yer aradım. Sandalyenin arkasını sıkı sıkıya kavramıştı avucum.
"Ne? Yoksa ben ne?"
"Sen öpüştüğümüzü mü düşünüyorsun?"
Görüntü gözlerimin önünde tekrar tekrar canlanırken gözlerimi kocaman açarak arkamı döndüm. "Ne diyorsun sen ya?! Öyle bir şey yok!"
Sesinin tınısından belli oluyordu sırıtması. "Tabi tabi."
"Ben senin gibi miyim ya! Azıcık saygı lütfen." dedim ellerimi kendime yelpazeleyerek. Niye aniden böyle sıcak basmıştı anlamamıştım.
"Niyeymiş? Seni öptüğüm için utanıyor musun?"
"Ne utanacağım be? Sen kendine bak asıl. Hem sen bu konuyu kapatalım demiştin. Niye kapatmıyoruz?"
Boğazını temizledi. "Tamam, kapatalım."
Daha sonra kendi odasındaki dönen sandalyesini getirdi ve yanıma koydu. "Eee?" dedi. "Ne çalışacağız?"
"En kötü olduğun ders ne? Ya da anlamadığın?"
"Matematik."
Ona suratımı buruşturarak baktım. "Anlatacak bir şey yok onda zaten. Soruyu çözüyorsun, bu kadar kolay."
Bana ellerini ağzına kapatarak baktı. "Oha! Ben nasıl bunu bilemem?" Sonra ellerini ağzından çekti ve düz düz baktı. "Salak. Çözebilsem çözerim zaten."
"Ya mantığını kavrasan—"
"Başlama şimdi matematik hocaları gibi sende," dedi homurdanarak. "Biyolojiye geçelim bari."
"E o da full ezber. Onda da anlatacak—"
"Lan hangi hücre nerede, organelleri ne, vitaminler ne işe yarıyor... Bir sürü şey var anasını satayım. Nasıl ezberleyeyim ben bunları amına koyayım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERT | Yarı Texting
Short StoryEliz Sarıdoğan ailesini Ankara'daki bir kazada kaybettikten sonra Sakarya'ya, teyzesinde mezun olana kadar kalmak için gider. Yeni okulu, yeni arkadaşları ve yeni sınıfı da vardır. Bir de başına bela olan bir üvey kuzeni... 16042023-220823 🌱 !!KÜFÜ...