Yorumlarda fikirlerinizi belirtirseniz çok seviniriimm, iyi okumalaarr muaah <333
Daha sabahın köründe aksilik üzerine aksilik yaşıyordum. Kapının önünde kucağımda uyuklayan Eren'le birlikte kreş servisinin gelmesini bekliyorduk. Normalde nadiren geciken servis, Atakan Bey'in toplantı yapacağı günü bulmuştu geç kalmak için. Ayrıca hava neden bu kadar soğuktu?
"Hadi gel artık." Diye mırıldandım sıkıntıyla nefes verirken. Birkaç dakika sonra sokağın başında görünen servisle beraber rahatladım. "Eren, uyan abicim." Biraz onu sarstıktan sonra büzüşmüş dudakları ve kızarmış yanaklarıyla zar zor araladı gözlerini. Kafasını omzumdan kaldırırken esniyordu.
"Geydi mi seyvis?"
"Hı-hı, geldi." Kaldırıma yanaşan servisle beraber Eren'le her sabah olduğu gibi vedalaştık. Tombul yanağını son kez sıkı sıkı öptükten sonra çantası ve beslenmesiyle beraber hostes ablaya teslim ettim.
"İyi günler abla." Diye konuştum gülümseyerek. O da aynı sıcakkanlılıkla gülümserken Eren'in kemerini bağlıyordu bir yandan. Diğer bütün çocuklar da Eren gibi uyukluyordu. Bu görüntü çok komikti.
"Sağol Can, sana da."
Servis ilerlerken saatime bakmamla durağa koşmam bir oldu. Yetişemeyecektim. Bu kadar aksilik yetmiyormuş gibi inceden yağmur çiseleyince ağlamamak için kendimi zor tuttum. Otobüs birkaç dakika içinde geldiğinde hemen bindim. Sağ salim şirkete geldiğimde merdivenleri hızla çıkıp ofise girdim. Bomboş olan ofisle beraber gözlerim toplantı odasındaki kalabalık, büyük masaya kayınca yutkundum sertçe. Tek bir sandalye boştu. Diğer herkes buradaydı. Aceleyle eşyalarımı masaya bırakırken masamdaki aynaya baktım göz ucuyla. İnce telli, açık kahve saçlarım dağılmış, alnıma tutamlar düşmüş ve biraz nemli duruyordu yağmur dolayısıyla. Beyaz yüzümde yanaklarımın kızarıklığı da baya bir belli oluyordu.
Apar topar ajandamı ve kalemimi alıp toplantı odasına girdim. Gözler bana dönerken sert ifadesiyle elindeki kalemi gerginlikle çeviren adama baktım. Koyu kahve gözleri beni delip geçerken kalbim çok hızlı atıyordu. Kapıyı kapatırken boğazımı temizledim konuşabilmek için.
"Kusura bakmayın Atakan Bey, biraz geciktim." Hafif kırık çıkmıştı sesim.
"Dün attığım mailde özellikle zamanında burada olmanızı istediğimi çok net hatırlıyorum." Sert gibi çıkan sesiyle beraber hala öylece ayakta dikilirken dudaklarımı birbirine bastırdım mahcup bir şekilde.
"Kardeşimin okul servisi geç geldi ve-"
"Bahanelere ihtiyacım yok. Burada bu kadar insan nasıl saatinde gelebiliyorsa, sen de pekala gelebilirsin diye düşünüyorum. Ayrıca sadece benden değil, iş arkadaşlarından da özür dilemen gerekiyor. Malum, onlar da uzun süredir toplantıya başlamak için burada bekliyor." Bütün gözler benim üzerimdeyken bütün kan yüzümde toplanmıştı. Utançtan yerin dibine girmek istiyordum.
"B-ben herkesten özür diliyorum, beklettiğim için." Sesimin titremesine engel olamazken herkesin yüzündeki o sert ifade kokuttu beni. Birinin azarlanması hoşlarına gidiyordu, bunu biliyorum. Elbette geç kalmamam gerekirdi ama o gözlerindeki alaycılığı görebiliyordum sanki. Özellikle masanın en başında oturan Atakan Bey'in çaprazında oturan Seren'in o dudağının kenarındaki sırıtmayı çok net görebiliyordum.
"Yerine geçebilirsin." Kalın, erkeksi sesiyle beraber ona en uzak, bana en yakın olan boş sandalyeye geçtim hızla. Ajandamı ve kalemimi masaya koyduğumda göz ucuyla Atakan Bey'e baktım. Siniri geçmemiş gibiydi. Kısık gözleriyle önündeki dokümanları karıştırırken keskin yüz hatlarından dişlerini sıktığını görebiliyordum. fakat buna zıt bir şekilde yüzü oldukça ifadesizdi. Kaşlarını bile çatmıyordu. Bundan olsa gerek yüzünde hiçbir mimik kırışıklığı yoktu. Yeni tıraş olduğu belli olan yüzü öyle pürüzsüz ve kusursuz duruyordu ki, bir heykeltıraşın elinden çıkmış gibiydi.
"Toplantıya geçmeden önce özellikle belirtmek istediğim birkaç konu var. Mesainiz sekizde başlıyorsa, bu saat sekizde bilgisayarınızı açıp işinize başlamış olmanız gerektiği anlamına gelir. Çok acil olmadıkça geç kalınmasına tahammülüm yoktur." Bunu söylerken gözler yine bana dönmüştü. Normalde çok nadir geç kalırdım fakat bugünün kurbanı ben olduğum çok açıktı.
"Yaptığınız işi titizlikle yapmanızı rica ediyorum. Dağınıklıktan hoşlanmam. Molalarınız hariç mesai saatlerinizde -acil durumlar hariç telefonunuzla veya başka gereksiz şeylerle ilgilenmenizi istemiyorum. Son olarak saygı benim için en önemlisi. Burada herkes birbirine saygılı olmak zorunda."
Bundan sonra toplantıya geçildi. Toplantı sırasında çokça başkalarının fikirlerini dinleyip not aldı. Kendi düşüncelerini ve projelerini de aksamadan bizle paylaşırken sadece onları dinledim. Hala ilk baştaki olaydan dolayı utanıyordum. Herkes bir şey söylerken benim ağzımı bile açmamam Atakan Bey'in gözünden kaçmamış olacak ki tekrar bana döndü koyu kahveleri.
"İsminiz neydi acaba?"
"Can." Kafasını sallarken kağıda kısaca bir şey yazıp tekrar bana döndü.
"Can Bey, siz ne düşünüyorsunuz?"
"Ben," Diye geveledim ağzımda. Bir şeyler düşünmüş olsam bile söyleyemeyecek kadar özgüvenli hissetmiyordum kendimi. Eski yöneticimizle tamamen farklı karaktere sahiptiler ve ben hiç çekinmeden konuşur, sunum yapar, fikirlerimi söyleyebilirdim. Sabahki olaydan olsa gerek tüm hevesim gitmişti. Elindeki kalemi tekrar uzun kemikli parmakları arasında hızlı hızlı çevirmeye başladı.
"Bir fikriniz vardır elbet." Bu adam neden sürekli benim üzerime oynuyordu? Kimseyle benimle konuştuğu şekilde konuşmamıştı toplantı boyunca. Daha doğru düzgün tanımadan neden bu kadar sert davranıyordu ki? Normalde ben de işimi oldukça iyi yapan biriydim. Bu adam geldiği ilk günden ayarlarımı bozmuştu.
"Genel olarak söylediklerinize katılıyorum Efendim, artı olarak söylemek istediğim bir şey yok." Dedim en sonunda. Söyleyecek bir şeyim olsa bile bu sert bakışlar karşısında söyleyemezdim zaten. Cevabımdan hiç de tatmin olmadığı belli olan bakışlarıyla göz temasımız devam ederken ela gözlerimin en derinine bakıyordu koyu kahveleri. Bu teması kesen ince sesle Seren'e döndü.
"Atakan Bey aslında bu son bahsedilen konuyla alaklı detayları set etmek isterim izniniz olursa. Oldukça ilgimi çekti ve bu projeye lead edebilirim diye düşünüyorum." Büyük bir özgüven ve ciddiyetle konuşurken yutkundum. Atakan Bey'in ilk defa dudağının ufacık, saliselik kıvrıldığını görmemle boğazıma bir yumru oturdu sanki. Her zamanki gibi Seren herkesin göz bebeği olma yolunda ilerlerken ben bir basamak daha düşmüştüm.
"Benim için öncelik sizlerin isteğidir her zaman. O zaman projeye sizin liderlik etmesine onay veriyorum Seren Hanım." ajandasına ifadesiz yüzüyle bir şeyler yazarken ben sadece boş boş izliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yönetici Kalp- BxB
General FictionYeni yöneticisinin gelmesiyle birlikte Can'ın iş hayatı oldukça zorlu geçecek.