✧7✧

36.3K 2.5K 434
                                    

Vee 1k oldu kitap. Yorumlarınız beni aşırı mutlu ediyor teşekkür ederim <33

Bir önceki bölümü atlamayıınn

Medya Eren ve köpüşşş  ♡^▽^♡ 

Geçen akşam karşılaştığım durum ile şuanlık elimden bir şey gelmiyordu. Elimde bir kanıt yoktu ve durup dururken yanına gidip 'Bunları yapan sen misin?' demek saçmaydı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Tek bildiğim Seren'i suç üstü yakalayıp sormaktı. 

"Abi?" Bacaklarımın üstüne kafasını koymuş televizyon izleyen Eren'in sesiyle on döndüm.

"Efendim?"

"Biz de köpüş ayayım mı?" Bu soruyu bir gün soracağını tahmin ediyordum. Kreşte kedi köpek yavrularıyla tanıştıkları gün Eren'in çıldırdığını söylemişti öğretmeni. Bazı çocuklar korkarken Eren ve diğer çocuklar bütün gün onlarla oynayıp vakit geçirmiş, ayrılma vakti geldiğinde de ağlamışlardı. Kreşe Eren'i almaya gittiğimde gözleri kıpkızarıktı.

"Çok mu sevdin köpekleri?" Saçlarını okşamaya başlamamla sırt üstü dönüp yüzüme baktı gülümseyerek. 

"Evet, çok tatyıyaydı." 

"Ama onların da ailesi var ve biz alırsak üzülebilirler." Düşünüyormuş gibi yaptıktan sonra aklına bir şey gelmiş gibi parmağını havaya kaldırdı.

"O zaman aiyeşi oymayan biy tane ayıyız, bizim de yok zaten. Mutyu oymaz mı o zaman?" Duyduklarımla sertçe yutkunurken boğazımdaki yumru kendini belli etti anında. Karnıma bir ağrı saplanırken gülümsemeye devam ettim. Kendimi çok kötü hissettim ama bunu ona çaktırmamalıydım.

"Niye öyle diyorsun abicim, biz bir aileyiz." 

"Anne baba oymadan aiye oyunuyo mu ki?" Yüzünde üzgün bir ifade yoktu. Tam tersine meraktan soruyordu bunları. Kreşte biri bir şey mi demişti acaba?

"Tabii ki olunur, arkadaşların bunun hakkında bir şey mi dediler sana?" Sakince sorduğum soruyla dudağı büzüldü hatırlamak ister gibi.

"Biz aiye yeşmi çizdik okuyda, sonya ben şeni ve Eyen'i çizdim." Mutlu mutlu anlatmaya devam etti, "Sonya Kaan yesmimi göydü, anne baba oymadan aiye yeşmi oymaz ki dedi." Ayaklarını havada sallarken anlatımını bitirdi. Yumuşak, uzun saçlarını okşamaya devam ederken kafamı salladım. 

"O yanlış biliyormuş o zaman. Öğretmen bir şey dedi mi peki?" Kafasını aşağı yukarı salladı.

"Senin dediğini dedi." Anne baba olmadan da aile olunabileceğini söylemiş olmalı. Bu konu zaten bozuk olan moralimi daha da bozmuştu. Şimdi, kreştekiler de küçük çocuktu ve Eren'in durumun anlayamazlardı. Kaan'ın annesine bu konu hakkında yazmak yersiz olurdu. Küçücük çocuğa ne söyleyeceklerdi ki? Eren'in anne babasızlığı, okul hayatı boyunca sürekli karşısına çıkacak olması inkar edilemeyecek bir gerçekti, her ne kadar bu durum beni mahvetse de. Konuyu değiştirmek için konuşacakken Eren benden önce davrandı.

"Abi çocukyay gününde geyecek misin?" Hafif kıkırdayarak sorduğu soruya bende güldüm. 23 Nisan'dan bahsediyordu. Öğretmenleri gösteri yaptıracaktı sınıfa ve çocuklar bunun ailelerine sürpriz olacağını düşünüyordu. Yani Eren benim bilmediğimi sanıyordu. Gösteri detaylarını bilmesem de Eren'in bu sabırsız ve heyecanlı halleri komiğime gidiyordu.

"Geleceğim tabii ki bebeyim." Daha da gülmeye başlayınca onu yan döndürüp poposuna vurdum ufakça. "Ne gülüyorsun bakalım?" Kahkahalarla gülmeye başladı.

"Söyyemem ki, süpyüüüz (sürpriz)." Şaşırmış ve alınmış gibi yapıp gıdıklamaya başladım onu.

"Demek süpyüz he." Çığlıkla karışık kahkahalar atarken ben de kendimi tutamayıp seslice gülmeye başladım. Bir süre ikimiz de böyle debelendikten sonra Eren kızarmış yanaklarıyla esnemeye başlayınca televizyonu kapatıp yatağa götürdüm onu. Çift kişilik yatağıma yatırdıktan sonra pijamalarını giydirip üstünü örttüm. Gözleri kapanırken hızla mutfağa gittim ve süt ılıttım biraz. Biberon, suluk tarzı içme kabına doldurduktan sonra yatakta yarı açık yarı kapalı gözlerle bekleyen Eren'in eline sütü verdiğim gibi ağzına aldı ve şapırdatarak içmeye başladı. Yeme ve içme alışkanlıklarına çok önem veriyordum ve Eren de buna alışmıştı artık. Anne sütü gereğinden çok az almıştı ne yazık ki, bu yüzden her gece süt içiriyordum.

Gözleri kapalı içmeye devam ederken gece lambasının ışığını açtım karanlıktan korkmaması için. Mutfaktaki ve oturma odasındaki işlerimi bitirip, Eren'in beslenmesini hazırladıktan sonra ben de yatmak için odaya gittim. Bitmiş sütünü alıp komodine koyduktan sonra giyinip yanına uzandım Eren'in. Kendi odası vardı ama benimle uyumak istediğinden birlikte yatıyorduk. Eren yattığımı anlamış gibi uyku halindeyken elini saçlarıma getirdi ve tutamlarımı parmaklarının arasında gezdirip öylece uyumaya devam etti. Bunun çocuklarda olan bir alışkanlık olduğunu okumuştum internette. Kendi kendime güldüm. 

Bir anda aşağı kattan amcamın yüksek desibelli kahkaha seslerini işitince istemsizce kalbim hızlandı korkuyla. Yüzümdeki gülümseme soldu. Her sabah kapısında dizili boş alkol şişelerini görmek beni endişelendiriyordu. İçmeye başlamıştı ve kafayı yemek üzereydi sanki. Aşağı katta şuan sadece o vardı ama neden böyle kahkahalarla gülüyordu ki? Uzun zamandır da bana bulaşmamıştı. Umarım bu durum fırtına öncesi sessizliği değildi. 

Gerginlikle uyumaya çalışırken yarın ki iş gününde neler olacağını düşünüyordum bir yandan.

***

Kahvemden bir yudum alıp sabahın köründe, dün karıştırılmış ve değiştirilmiş dosyaları en baştan düzenliyordum. Umarım Atakan Bey henüz fark etmemiştir. Kendi bilgisayarından bunları görebildiği için aceleyle yapmaya çalışıyordum.

Neyse ki kimse fark etmeden bitirebildiğimde derin bir nefes almıştım. Boş ofiste ayağa kalktım. Öğle arasıydı ve herkes yemeğe inmişti. Bilgisayarı kapattıktan sonra ince ceketimi alarak üzerime giydim ve ofisten çıktım. Henüz internetten aldığım gömlek gelmediğinden söküğü dikmiştim fakat yine de belli olduğu için ceket giyerek kamufle ediyordum. Bir daha Seren'in laflarını dinlemek istemiyordum.

Yemekhaneye geldiğimde kalabalık olduğunu gördüm. Yemeğimi alıp etrafta göz gezdirirken bizim ofistekilerin bir masada oturup yemek yediklerini gördüm. Atakan Bey karşılıklı sandalyelerde ortada otururken yüzündeki hafif gülümsemeyle baştaki Murat abinin anlattığı bir şeyi dinliyordu. Onu ilk defa böyle gülerken görmek garip bir şekilde heyecanlandırmıştı beni. Demek böyle mimikler de yapabiliyordu. Düzgün, beyaz dişleri, hafif dolgun dudaklarının arasında parlarken karnımdaki o garip kasılmayı görmezden geldim. Kafamı iki yana sallayıp aynı masaya ilerleyecektim ki yer olmadığını gördüm. 

Seren, Merve, Cemre, Murat abi ve Atakan Bey beraber ekipçe oturmuş sohbet ediyorlardı. Benim olmadığım masada Atakan Bey'in ilk defa güldüğünü gördüm. Benden hoşlanmıyor muydu acaba? Çünkü ben ne zaman etrafında olsam sinirli ve sert gözüküyordu sanki. Benden haz etmiyordu herhalde. Bu düşünce beni bir tık üzmüş olabilir.

Gözlerimi Seren'in yüzüne çevirdiğimde, anlam veremediğim bakışlarla Atakan Bey'e bakıyordu gözünü kırpmadan. Elini çenesinin altına koymuş öylece izliyordu hafif gülümsemeyle.

Yine o dışlanmışlık hissiyle kötü hissettim ve kenardaki masaya geçtim. Neden böyle olmuştum bilmiyorum, eski yöneticimiz buradayken böyle değildim. Daha bir aktif ve enerjiktim. Şuan onların yaptığı gibi hep beraber yemek yer, sohbet ederdik. Her türlü konudan bahseder, gülerdik.

Deminden beri aynı masaya baktığımdan mıdır bilmiyorum ama hissetmiş gibi koyu kahve gözlerini kısaca etrafta dolaştırdıktan sonra bana dönmesiyle irkildim. Elalarıma kilitlenen gözleri ifadesizce öyle bakarken hafif kaşları çatılmıştı. Neden onlardan ayrı oturduğumu anlamaya çalışıyordu sanki, şaşırmış olmalıydı. Kalbim hızla atarken gülümseyip başımı eğerek selam verip önüme döndüm ve yemeğimi yemeye başladım. O benim yöneticimdi, iş arkadaşım değil. Onla çok anlaşamamış olsak bile saygımı korumam lazımdı. Aklıma Atakan Bey'in ilk geldiği gün onunla iyi anlaşacağımızı düşünmem geldi. Kendi kendime gülerken bir yandan üzüldüm. İyi anlaşmak mı? İyiyi bırak, daha doğru düzgün sohbetimiz olmamıştı. Anlaşmanın a sı bile yoktu ortada.

Eren'in dediklerini anlıyorsunuz dimi hsadhashd 

L, R ve bazen de S'leri söyleyemiyor daha bebek çünkü uwu

Yönetici Kalp- BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin