✧53✧

24.6K 1.6K 335
                                    

Uzun bir bölüm oldu, o yüzden geç atıyorum biraz hüüğğ 

Bir de Smut yazdığım bölümlerde çok az yorum geliyor. Biliyorum soluksuz okuyorsunuz ama benim de yorumlarınızı en merak ettiğim bölümler bunlar oluyor sdhajds

Yanlışlar olabilirr iyi okumalar muahh ;** 


Dirseğini şirketin mutfak tezgahına yaslamış, çenesi ise avcunda öylece dururken telefondaki kapkek oyununu oynamaya devam etti. Kahvesi olana kadar bir iki el daha oynayabilirdi. 

"Temmuz, Ağustos, Eylül her mevsimde durma gül, hayat inan çok kısa belllki çıkmayız yaza,"

Sabah arabada çalan nostaljik bir şarkı dilindeydi saatlerdir. Severdi bu tarz şarkıları ve dolanıp duruyordu zihninde. 

"Boşvermişim, boşvermişim, boşvermişim dünyaya, ağlamak istemiyorsan sen de boşver dünyaya."

Bu sırada koridorda yürüyordu Atakan tüm çekiciliğiyle. Uzun bacaklarıyla attığı büyük adım sesleri hafif yankı yapıyordu boş koridorda. Beyaz bir gömlek vardı üzerinde, vücudunu enfesçe saran, ve tabi gevşetmemek için kendini zor tuttuğu kravatı. Boynunu saran sert, şardonlu kumaş hoşuna gitmemişti bu sefer. Kaşları çatılmış, her zamanki o sert ifadesini takınmıştı istemsizce. Gerginliğinden kaynaklanıyordu elbette. Çalışmaya ufak bir ara vermek ve Can'la tatile çıkmak bugünlerde sürekli aklındaydı. Ne yorgunluk kalırdı, ne de gerginlik, şayet ela gözlü antibiyotikti onun için. 

Mutfağın önünden geçmek üzereyken içeriden gelen tanıdık sesle duraksadı, baktı göz ucuyla. Can bir şarkı mırıldanıyordu ağzının içinde, kelimeler çok net anlaşılmıyordu. Atakan böyle zamanlarda mır mır ettiğini söylerdi ela gözlüye. Kelimeleri yuvarlar, tatlı ince sesi daha da incelir ve ne dediği anlaşılmazdı. Şuanda tam bu anlardan birindeydi.

Atakan kapının pervazında dururken kaşları daha da çatıldı arkası dönük oğlanın duruşuyla. Kendisi farkında değildi muhtemelen. Tezgaha doğru eğilip dirseklerini koymuş, bunu yapmasıyla da kumaş pantolonun sardığı dolgunlukları nefes kesici bir şekilde gözler önüne serilmişti. Söylediği şarkıyla eş zamanlı çok hafif hareket etmesi de cabası. Yutkunurken kısaca koridora göz attı. Yemek vakti olduğundan kimsecikler yoktu neyse ki, bu güzelliği başkasının görmesine dayanamazdı.

İçeri girdi ve kapıyı küçücük bir aralık bırakana kadar kapattı ardından. Sessiz ve yavaş adımlarla yaklaşırken hemen önündeki kalçalardaydı koyu kahveleri, yüzünde muzip bir sırıtma oluştu. 

Kendisini tam o dolgunluklara yasladı ve hareket etmesine engel olarak tezgahla arasına aldı oğlanı. Ellerini de seri bir hamleyle ince bele sardı. Can'ın dudaklarından tiz bir korku nidası çıkarken elalarını belertmiş, korkuyla irkilirken elindeki telefonunu fırlatırcasına attı tezgaha, oradan da sekip yere düştü fakat şuan onu düşünecek halde değildi, zira kalbi aynı telefonu gibi ağzından çıkıp ayakları dibine düşecekti korkudan.

Kafasını yana çevirdiğinde derin bir nefes aldı elini kalbine koyup. Aniden sinirlenerek kendine yaslayan adamın koluna vurdu sertçe.

"Atakan öldüreceğim seni!" Onu saran kaslı kolların arasından sinirle kurtulmaya çalışsa da bir işe yaramadı, sımsıkı tutuyordu çünkü.

Atakan Can'ı duymazdan gelerek güldü ve oğlanın açık kahve saçlarının açıkta bıraktığı tatlı, beyaz ensesine bastırdı dudaklarını sertçe. Yumuşacıktı ufak tefek kahve beneklerin olduğu teni. Derince bir nefes çekti burnundan. Nasıl tarif ederdi ki bu bağımlılık yapan kokuyu?

Yönetici Kalp- BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin