Atakan'ın düşüncelerini merak etmişsiniz hehe
İyi okumalar (⁄˘⁄ ⁄ ω⁄ ⁄ ˘⁄)♡
Sessizce süren araba yolculuğunda dışarıyı izledi ela gözleri. Ruh halleri gökyüzüne yansımış olmalı ki kara bulutlar tüm kasvetiyle mavilikleri kapatmış, gözyaşlarını akıtırcasına düşüyordu damlalar ön cama. Silecekler bile yetişemiyordu silmeye. Yanında arabayı sürmekte olan adam ise gergince direksiyonu sarmalayan elleriyle önüne bakıyordu. Direksiyonu tek elle tutardı normalde, yanındaki ela gözlünün elini veya bacağını tutardı bu zamanlarda. Şuan bunu yapamıyordu ve içindeki o dürtüyü tutmak istercesine kavramıştı sıkı sıkıya direksiyonu. Rahatsız oldu bu sessizlikten fakat ağzını açıp da ne diyebilirdi ki? İmdadına yine kalbini kırdığı çocuk yetişti.
"Gece uyumadın mı?" Dedi Can. Sabahtan beri o koyu kahveleri kızarıktı Atakan'ın, fark etmişti elbette. Bir de o batma hissiyle ovuşturup durunca iyiden iyi kızarmıştı kahvelerini sarmalayan beyazlar.
"Uyku tutmadı." Uzun süredir konuşmadığından sesi yeni uyanmış gibi boğuk ve çakıllıydı, boğazını temizledi ufakça.
Can önüne döndü bir şey söylemeyerek. Dün gece beraber uyuyamayacaklarını söylediğinden olsa gerekti. Kendini kötü hissetse de Atakan'ı biraz yalnız bırakıp düşünmesi gerektiğine karar vermişti. Bir yandan da olayı çok abartıp abartmadığı aklının bir kenarında dolanıp duruyordu.
Derin bir nefes aldı ve bu düşünceleri attı kafasından.
Şirketin otoparkına geldiklerinde yine sessizce indiler arabadan. Yan yana ilerlediler asansöre ve aynı sükunetle bindiler. Atakan her zaman yaptığı gibi aynaya yaslanıp kollarını bağladı. Ela gözlü çıkacakları katın düğmesini bastı ve olduğu yerde durdu öylece.
Koyu kahveler önündeki çocuğun beyaz ensesindeydi. Yine o kahverengi lekeler. Dokunabilmekten uzaktı ya gerçi. Yutkundu sertçe ve sıktı yumruklarını.
"Kızgın mısın çok?" Diye mırıldandı. Can bir an duraksadı ve gözlerini kapatıp açtı birkaç saniye.
"Kızgın değilim, kırgınım." İnce, berrak sesiyle nabzı hızlandı Atakan'ın. Bir şey diyemedi.
Asansörün kapıları açıldı tiz bir sesle. Can önde, Atakan arkada ilerlediler koridorda ve ofise girdiler. Ela gözlere baktı fakat kendisiyle ilgilenmiyordu. Birkaç saniye olduğu yerde durdu aşina olduğu güzelliğe bakarak fakat daha fazla öylece durmanın garip olacağını düşünerek kendi ofisine girdi.
Şimdi ise kalp çarpıntısıyla başbaşaydı. O kara düşünceler tekrar sardı zihnini. Can gitmek isteyecek miydi kendi evine? Ya giderse?
Sandalyesine oturdu ve arkasına yaslanarak ovdu ağrıyan başını. Kızıyordu kendisine. Ne diye o kadına en başından yazamamıştı ki o lanet olasıca mesajı, ne diye tutmuştu kendini? Niye kırmıştı o tatlı bebeğini? Beni aldattın mı derken ki o hali gitmiyordu gözleri önünden.
Önemsizdi onun için, hiçbir anlam ifade etmiyordu elbette o kadın. Tenezzül bile etmemişti bazı mesajlarına cevap vermeyi, bunu Can da görmüştü tabi. Sadece... Yazar yazar bırakır diye düşündü ve kendisinin hiçbir açıklama yapmasına gerek kalmadan öylece sonlanırdı diye umdu.
Derin bir nefes alarak masada duran telefonuna uzandı, bunları düşünmek istemiyordu artık. Sadece ela gözlünün kendisini affetmesine odaklanmalıydı.
"Efendim Atakan Bey?"
"Meral sıcak çikolata yapar mısın sana zahmet? Bana da bir sade kahve."
"Tabi efendim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yönetici Kalp- BxB
Ficción GeneralYeni yöneticisinin gelmesiyle birlikte Can'ın iş hayatı oldukça zorlu geçecek.