✧14✧

38.1K 2.9K 296
                                    

16K olmuşuz şok oldum ya. İş yerinde çok yoğundum şu son iki günde, kısa bir bölüm olmuş olabilir, bu gece bir bölüm daha atabilirim. Hepinize teşekkür ederim <33

Oy ve yorumlarınız çok mutlu etti. Bu kadar ilgi beklemiyordum bu kitaba o yüzden mutluyum. 

Yanlışlar olabiliiirr, iyi okumalar<33

Yazardan

İki adam karşılıklı oturmuş sohbet ederken bir yandan içkilerini yudumluyorlardı. Kan bağı olmasına rağmen bu kadar farklı karakterlere ve fiziksel özelliklere sahip olmaları bir yana, ailede birbirine bağlı tek kişilerdi.

Atakan masanın üzerinde duran siyah paketi kavradı büyük eliyle. İçinden kendine bir dal çıkarttı, hafif dolgun dudaklarının arasına koydu onu izleyen bir çift gözün farkında olarak. Hiç oralı olmayarak gözlerini kısarak yaktı sigarayı ve derin bir nefes aldı. Ciğerlerine işleyen zehri dışarıya verdi ardından.

"Tekrar mı başladın sigaraya?" Aykut dayısının sesiyle ona döndü koyu kahveleri. Dudağı bilmem gibisinden kıvrılırken omuz silkti.

"Emin değilim." Uzun zamandır içmemişti sigara ama bugün fazla düşünmenin verdiği o rahatsız edici hissin geçmesi için ihtiyaç duydu. Bu sürede çok aramamıştı sigarayı ama şuan özlediğini fark etti. Bir nefes daha alırken, Aykut telefonda oynadığı oyuna geri döndü ve sesli bir şekilde güldü.

"Şuan içiyorsan başlamışsındır, bu kadar basit." İnce çerçeveli gözlükleri burnunun ucundayken gülüyordu. Atakan göz devirdi onun bu haline. 

"Ne zaman döneceksin Almanya'ya?" 

"Yahu daha bugün geldim sorduğun soruya bak. Hiç özlememişsin beni." Aykut dayısı alıngan bir şekilde konuşunca sırıttı Atakan.

"Özlemedim demedim, lafı çevirme."

"Özledim de demedin." 

"Dayı." Uyarıcı ses tonuyla konuşunca Aykut sesli, gür bir şekilde kahkaha attı. Atakan duygularını ifade etmeyi, dışa vurmayı hiç sevmemişti. 

"Hala aynısın yeğenim. İnsan hiç mi değişmez?" Biraz bu durumdan yakınırcasına cık cıkladı. Aykut sıcakkanlı bir adamdı fakat Atakan tam tersi soğuktu. "İki güne gideceğim bu arada, ziyarete geldim sadece. Orada hala rayına oturmayan çok iş var. Halletmem lazım." Diye cevapladı az önceki sorusunu. Atakan kısaca kafasını salladı. Atakan Almaya'da ki işini dayısına, Aykut buradaki işini Atakan'a devretmişti. Bir nevi pozisyon değişikliğiydi.

Elindeki sigarayı kültablasına doğrultup ucundaki beyaz külü düşürdü ve tekrar bir nefes aldı. 

"Yarın için işten sonra yemek ayarladık. Sevdiğin restorana." Rezervasyon yapmasını Can'dan istemişti geçenlerde ve bugün yaşadıklarına rağmen rezervasyon bilgilerini mail yoluyla Atakan'a atmıştı. 

Aykut kafasını kaldırıp parlayan kahve gözleriyle baktı yeğenine.

"Oh, çok iyi. Oranın mezeleri bir başka oluyor." Ardından kaşları çatıldı, "Akşam mı olacak yani, işten sonra?" Atakan kafasını kısaca sallayarak cevap verdi. "Aa Can gelemeyecek o zaman." Diye üzgün bir şekilde konuşunca, Atakan duyduğu isimle dikkat kesildi ve merakını belli etmeyerek sordu.

"Niye gelemeyecekmiş?" Aykut'un kaşları çatıldı.

"E oğlum kardeşi var ya. Bırakacak biri olmadığından gelemez. Bilmiyor musun?" Daha bu sabah bu durumu hiç de iyi olmayan bir şekilde öğrenmişti. Sıkıntılı bir nefes aldı, kalbindeki ağırlık yine kendini belli etmişti. "Can oğlum hiç gelemezdi zaten öyle yemeklere. Bir iki kere katıldığı oldu, ama bir gör nasıl mutlu olmuştu anlatamam." Aykut kocaman gülümsedi, "Onun için öğlenleyin yapmıştık." Kafasını iki yana sallarken hafif duygulanmış gibiydi.

Atakan başının ağrıdığını hissetti. Bir elektrik dalgası gibi şakaklarından alnına kadar ilerleyen bir ağrı. Onun mutlu halini hayal etti ister istemez.

"Can'ı baya kayırıyormuşsun sende." Diye konuştu Atakan. Bunu sadece ağzından laf alabilmek için söylemişti. Aykut'un gözleri pencereden dışarıya dalmışken, hatırladığı anılarla yüzünde hüzünlü bir gülümseme vardı. 

"Anneannen ve deden öldüğünde, ben 10, annen 6 yaşındaydı, bunları zaten biliyorsun. Sığınmacı gibi dedemin köy evinde yaşadık. Aksi bir adamdı, babaannem öldükten sonra çok asabileşmişti ama bize tek sahip çıkan da oydu, hakkını yiyemem. Annen çok ağlardı, küçücük kızdı sonuçta, ben de çok özlerdim. Annen üzülmesin diye onun yanında hep onu güldürür, sonra gizlice ağlardım tavukları beslerken, tarlayla ilgilenirken." Bir ah çekti Aykut. Sanki daha dün yaşamış gibi gözünün önündeydi yaşadıkları. "Can bana çocukluğumu hatırlatıyor, yaşadığı zorluklara rağmen böyle başarılı olması, kardeşine gözü gibi bakması.Bir kere somurttuğunu görmemişimdir iş yerinde. Çok güler yüzlü, enerjiktir." Aklına gelmiş gibi güldü Aykut. 

Atakan duyduğu şeylerle sertçe yutkundu. Kristal bardağı aldı ve kehribar rengi içkiyi kafasına dikti. Boğazını yakan sert içki onu anca kendine getirebilir, vicdanını susturup düşüncelerine set çekebilirdi.

O Can'ın içten bir şekilde güldüğünü hiç görmemişti. Sürekli üzerinde bir gerginlik, tedirginlik vardı Atakan'a karşı. Bunun sebebi çoğunlukla Atakan'ın ta kendisiydi, bunu biliyordu biliyordu adam. 

İlk zamanlar girişkendi aslında, yemekhanede aynı masaya gelir, konuşurdu az da olsa. Sabahları gülümseyerek günaydın derdi. Şimdilerde onu bile yapmıyor, tek başına yemeği asık ifadesiyle yiyor, kalkıyordu. Sürekli dalgındı. Atakan geçen gün su almak için ofis mutfağına gittiğinde Can'ın boş gözlerle kahve bardağını izlediğini görmüştü. Solgun ifadesi, anlamlandıramadığı bir çaresizlikle bakıyordu gözleri ve biraz da yalnız gözüküyordu sanki. Atakan ona seslendiğinde gür ve kalın sesi nedeniyle yerinde zıplamıştı çocuk korkuyla. Atakan'ın gözüne o şaşkın ifadesi gelince sırıtmadan edemedi. Ela gözlerini kocaman açmış, dolgun, küçük dudakları aralanmıştı.

Atakan üç fırt aldığı sigarası kendiliğinden yandığı için ucu tamamen beyaz kül olmuştu. Kül tablasına koydu dökmeden. Yüzündeki sırıtma aklına geldiği şeyle silindi.

"Biraz bahsetsene diğerlerinden de, hala çok tanımıyorum hiçbirini." Bunu sormasındaki amaç merak değildi. Hiçbirinin hayatı onun umrunda değildi, tabi Can'ın durumu gibi  bir şey varsa öğrenmesi fena olmazdı. Sadece birbirine uymayan şeyler vardı, bir an önce çözmek istedi.

Aykut Cemre, Merve ve Murat'tan kısaca bahsetti. Atakan onlar hakkında bilmediği şeyler öğrenmişti fakat onu asıl ilgilendiren onlar değildi.

"Seren," Diye söze başlayınca Aykut, Atakan dikkat kesildi, "Çok hırslı bir kadındır o. Valla onun gibisini görmedim desem yeridir." Aykut gülerek telefonunu masaya bıraktı ve Atakan'a döndü, "Her işin ucundan tutmak, her şeyde bir katkısı olsun ister. Seren ve diğerleri zaten birkaç senedir çalıştığım kişiler ve çok iş yaptık onlarla. Can gelince işi öğrensin istediğim için onu daha çok çalıştırdım. Oldukça başarılı ve genç tabi. Etinden sütünden yararlandım. İşte o zamanlar Seren biraz değişti."

Atakan kaşlarını çattı. Can gelince mi değişmişti yani?

"Nasıl değişti?" Aykut aynı paketten kendine bir sigara çıkartıp yaktı. Bilmem gibisinden dudağı büzüldü ve omuz silkti.

"Valla oğlum ben içlerinde olmadığımdan çok bilmiyorum tabi ama gözüme çarpan şeyler vardı. Ben çok insan tanıdım, artık bir bakışından anlarım insanları. Seren'de kendini geri plana falan atıldığını sandı herhalde." Aykut'un telefonu çalınca konuşma bitti. Telefonuyla birlikte ayağa kalktı ve hararetli bir konuşmaya girdi. İşle alakalı olduğunu anladı Atakan. Koltuğun yaslanma kısmına kafasını koydu ve düşüncelere daldı.

Yönetici Kalp- BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin