"Bunun özellikleri nedir acaba?"
"Bu model 32GB kapasiteye sahip efendim. Özellikleri koleksiyondaki diğer telefonlardan biraz daha düşük olsa da fiyat performans olarak değerlendirilince bunu tavsiye ederim." Adamın söylediklerine kafa sallarken elimdeki telefonu inceliyordum.
Evde yemek yedikten sonra Eren'i Ayşegül'e bırakıp Atakan'la bir alışveriş merkezine gelmiştik. Telefonumun kırıldığı gün fırsatımız olmamıştı ve artık bugün bunu halletmeliydik, telefonsuzluk cidden zordu. Mağazaya girerken Atakan lavaboya uğrayacağını, benim önden girip bakmamı söylemişti. Bütçeme göre bir şeyler bakıyordum fakat çok pahalı olması bir yana, paramın yettiği telefonların özellikleri çok kötüydü. Fakat adamın gösterdiği bu model fena sayılmazdı.
"Kamerası nasıl peki? Ben fazla fotoğraf çekerim de." Eren'in Fotoğraflarını çekerim desem daha doğru olurdu tabii.
"Arkada iki kamerası bulunuyor ve daha geniş açılı fotoğraflar yakalamanıza imkan tanıyor. Ön kamera desteği de var." Kameraya girdim ve etrafa baktım. Eh, yani işte.
"Fiyatı 7 bin demiştiniz değil mi?"
"Yok hayır efendim, bu model 12 bin lira." Gözlerim açılırken adama döndüm.
"Az önce 7 demiştiniz ama." Dudaklarını birbirine bastırarak kafasını iki yana salladı mahcup bir şekilde.
"Az önce gösterdiğim modelle karıştırmış olabilirsiniz." Doğru ya, beğenmediğim model. Elimdekine tekrar baktım.
"Buna taksit yapıyor musunuz?" Yine kafasını iki yana salladı. Bir kere de aşağı yukarı salla puşt herif!
"Ne yazık ki yapamıyoruz. Elektronik ürünlerde artık peşin ödeme alıyoruz."
"Peki sağolun, ben biraz daha bakayım o zaman." Adamı başımdan savmak istercesine konuşunca gülümseyip başka bir müşterinin yanına gitti. İçinden bana küfür ettiğini biliyordum çünkü tam on dakikadır on tane modeli anlattırmıştım adama. Taramalı tüfek gibi konuştuğundan her şey birbirine girse de, kafam allak bullak olsa da bir sonuca varamamıştım nihayetinde.
"Baktın mı modellere?" Atakan yanıma yaklaştığında kafamı salladım.
"Hı-hı." Az önceki telefonu işaret ettim. "Bu iyi gibi gibi, ne dersin?"
Atakan telefona bakmayıp kısık koyu kahveleriyle dik dik bana bakıyordu. Ne var anlamında kafa salladım ona.
"Bunu mu beğendin cidden?" Dedi inanmaz bir şekilde.
"Evet, hem diğerlerine göre daha uygun. Bunu alabilirim." Kaşlarını çattı.
"Sana telefonu ben alacağım dedim, neyini anlamadın?" Gözlerimi devirerek telefonu yerine koydum ve umursamadım onu.
"Ben de sana senin suçun olmadığını, zaten bir telefon almam gerektiğini söylemiştim." Ufak adımlarla telefonlara göz gezdirerek ilerledim. Arkamdan geliyordu o da.
"Beni ilgilendirmez, benim yüzümden kırıldı mı kırıldı. Alacağım dediysem de alırım." Ona doğru döndüm açıklamak için.
"Ama Ataka-"
"Bebeğim, hadi ısrar etme." Yüzünde itiraz istemeyen bir ifade vardı. Dudağımı büzerek pes ettim.
"İyi tamam." Eğer daha da ısrar edersem bu sefer yanlış anlayabilirdi. Bazen sadece kabul etmek karşındakini daha mutlu ediyordu, tıpkı şuan olduğu gibi. Dudakları yanlara doğru kıvrılmış, memnun bir şekilde sırıtıyordu.
"Hadi gel şu tarafa gidelim." diyerek Iphone'ların olduğu kısma sürükledi beni.
Yirmi dakikanın sonunda elimde paketlerle mağazadan çıkarken hem mahcup hem de mutluydum. Son çıkan en üst modelinden bir telefon, buna ek olarak saati ve kulaklığından almıştı Atakan bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yönetici Kalp- BxB
General FictionYeni yöneticisinin gelmesiyle birlikte Can'ın iş hayatı oldukça zorlu geçecek.