Taehyung öğrendiği gerçekle ilk önce olduğu yer de kala kalsa da derin bir nefes alıp kollarını sıkıca, kollarının arasında kalan küçük bedene doladı. İnanmadı Jimin'e, inanamadı. Burnunu kalbine oturan kaybetme duygusuyla beraber, siyah saçlara gömdü, gözlerinden akmasını istemediği yaşları akarken.
"Yalan, yalan söylüyorsun bana değil mi? Gerçek değil bu. Yalan konuşuyorsun, oyun oynuyorsun yine Jimin." demeden edemiyorken, saçlarını öpüp, kokusunu içine çekerken kabullenmeyerek başını iki yana sallamaya başlamıştı.
"Sen sağlıklısın Jimin. Hasta olsan beni hatırlamazdın, geçmişi hatırlamazdın." konuşmaya devam ederken kollarını kucağında ki oğlanın beline daha sıkı sardı.
"Sen çok sağlıksın, emin ol benden bile. Şimdi yalan söyleme ve bana doğruları söyle güzelim." her kelimesin de burnunu yasladığı tenden ciğerlerine güzelinin kokusunu çekiyordu. Jimin ise konuşmuyordu.
"Çok güzel kokuyorsun biliyorsun değil mi?" diyerek konuşmayan Jimin'ine soru yöneltti.
"T-taehyung, sen daha güzel kokuyorsun. Kokuna aşığım ben senin..." Jimin onun diğer dediklerini duymadı. Sevgilisinin kabullenmediğini anlamıştı, onu daha fazla yormak istemiyordu.
"Taehyung, beni kollarında uyutsana." Derken başını Taehyung'tan uzaklaştırarak yüz yüze gelmişti.
"Gözlerin çok güzel." Taehyung baktığı gözlere bakarken göz yaşlarına hakim olamıyordu.
Jimin'in uzaklaşan başını tekrar boynuna sokup, da sıkı sarıldı ona, biricik aşkına. Yavaşça onu koltuğa kendiyle beraber yatırıp, bedenini kendi vücuduna asla bırakmak istemeyecek şekilde bastırdı. Öyle güzel sarıldı ki Jimin'in, tekrar dudakları titredi.
Gerçekler fazla ağırdı...
Jimin yorgunluk ve öğrendikleriyle tekrar ağlamamak için derin bir nefes alıp, gözlerini sevgilisinin kollarında yumdu. Daha fazla konuşmak istemiyordu, sanki şu kısacık zaman da kelimeleri tükenmişti. Sadece uyuyarak biraz, sadece biraz unutmak istiyordu.
"Biliyor musun, hep böyle kollarım da yat ve orada sadece uyu. Uyandığında ise beni sevdiğini söyle ve öp beni, benim de seni öpeceğim şekilde." Taehyung boynuna değen düzensiz nefeslerle bir eliyle sevgilisinin sırtını okşamaya başladı.
Onun söylediklerine ilk kez inanmak istemiyordu. Park Jimin, yalancı değildi. Ama ilk kez yalancı olmasını istedi. Böyle bir şey olamazdı, sevgilisi onu bırakıp bu dünyadan gidemezdi.
Bu adaletsizlikti... Sevgilisinin akan göz yaşları adaletsizceydi. İnanamıyordu, inanmak istemiyordu. Düşündükce Jimin'in, sırtını okşayan eli kasılıyordu. Elleri kaybetme duygusuyla terliyordu.
Kim Taehyung ilk kez kaybetme duygusunu tadıyordu.
Kollarında uyuya kalan oğlanın yüzünü, defalarca kez bıkmadan usanmadan gece boyunca izledi. Gözlerinden yaşlar ilmek ilmek akarken, sıcak sıvı siyah saçlara düştü.
Kalbi kan ağlıyordu. Göz, yaşları yumuşak saç tutamlarını okşuyordu...
Neden böyle olmuştu, niye oluyordu? Park Jimin, niye mutlu olamıyordu? Taehyung en çok buna isyan ediyordu. Varlığına alıştığı oğlanın ellerinden, kollarının arasından kopup gidecek olması Kim Taehyung'u, çıldırtıyor/kaherediyordu.
Böyle bir şeyin olma ihtimali düşüncesini inatla iteliyordu.
Gece boyunca, öptüğü yanağı, uyurken ufak ufak masaj yaptığı omuza ve kollara dokunmayı hiç bırakmadı. Onun rahat etmesi için iyice koltuktan sıyrıldı, derin uykuda dudakları hafifçe aralanmış dolgunlukları küçük küçük öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
⚜︎You Are My Home⚜︎
FanfictionDoyur beni seninle, yürüyemeyecek hale getir beni... Doç. Dr ve hastası en fazla, ne kadar ileriye gidebilirdi ki? Doctor #4 minv #1 taemin #1 sad #7 psikoloji #9 bxblove #6 sad #2 vmin #13 Başlangıç: 06.Mart.23 Bitiş: 18.Mayıs.23