Saat üçe yirmi dakika kala üzerime giydiğim bondi mavisi tona yakın kazağın eteklerini düzeltip sırt kısmı nasıl duruyor diye aynaya bakarak kontrol ettim. Sırtım V şekilde tamemen çıplaktı ve altıma şort olarak ten rengine yakın keten rengi şort giymiştim.
Oldukça kısaydı, diz kapağımdan en az üç dört parmak yukarı da bitiyordu ve sırtımla alt kısmımın açıklığı birbirine uyuyordu. İddialı kazak tercih etmiştim ve iki parçada üzerimde iddealı durmuştu.
Makyaj masama yaklaşıp üzerinde duran eyeliner'i elime alıp göz kapağıma güzel düz bir çizgi çekerek geri yerine bıraktım. Pembe dolgun dudaklarım için parlatıcı lip Gloss sürüp saçlarımı tarakla alnıma doğru serbestce taradım.
Son halime ise boy aynamdan bakarak tebessüm ettim. Oldukça güzel olmuştum, beni beğeniceğine emindim.
Giyinme odamdan ayrılıp odama geçmemle telefonumun nerede olduğuna baktım. Daha sonra ise aklıma telefonumu balkon da salıncağın üzerinde bıraktığım gelmesiyle, bolkona koşup salıncağın üzerinde ki telefonumu elime aldım. O sıra da ise gelen mesaj sesiyle ekranı açıp mesaja girdim.
Aşık 2
Geldim Reusturanta seni bekliyorum güzelim, her zaman ki masa da.
Seong hwa'nın yazdığı yılışık mesajı görmemle aynı anda bahçeye giriş yapan ve hemen malikanenin önünde duran lüks arabayla elimi aşağıya indirip balkonun korkuluklarına yaklaştım.
O ise bir kaç dakika araba da bir şeyler yapmış, ardından telefonla konuşurken arabasından inmişti. Bakışları beni bulmadan önce etrafta gezinerek, en sonunda benim durduğum balkonu bulmasıyla kapıyı sertçe çarpıp konuşmasını ise sonlandırmıştı.
Aramasının sonlanmasıyla elimi kaldırıp siyah saçlarının altından bana bakan adama bakarken hemen el sallamaya başladım. Parkası omzunda asılı, elinde iş için dosya çantası vardı. Bakışlarını tam göremesem bile bana bakarken oldukça sert kasılan çenesini fark edebiliyordum.
Görmüştü, instagram'a attığım son gönderiyi görmüştü!
Dudaklarım onun sert simasına karşılık kıvrılırken benden bakışlarını çekerek, sert ve net adımlarla malikanenin kapısına adımlayan adama biraz daha bakıp kıkırdadım.
Ardından ellerim onu kıskandırmış olabileceğim başarısıyla, heyecanlandığım için terlemeye başlamıştı. Bu sırada telefonumu göz hizama getirerek cevap bekleyen kişiye tek kelime yazıp telefonumu tekrar salıncağa fırlattım.
Hemen sonra ise arkamı dönerek odama çıplak ayaklarımla koştum. Odaya girmemle etrafa bakınarak dağınıklık var mı diye odamı kontrol etmeye başladım. Yatağın yanı başına düşmüş olduğunu gördüğüm vücut kemerini görmemle umursamayarak boy aynamdan kendime bakıp derin nefesler aldım.
Bir kaç dakika ardından odamın kapısının çalınmasıyla koşarak yatağın ortasına zıpladım. Hizmetliye psikoloğumu ayakta beklediği mi hissettirmek istemezdim.
"Gel." dememle açılan kapıya bakışlarımı düm düz yaparak baktım.
"Efendim bay kim geldi."
"Yani? Alsana içeriye ne bekliyorsun?" diyerek onu ters tavrımla cevaplayıp kaçar gibi gitmesini sağladım. Babam yüzünden başıma bir de bu hizmetli kesilmişti.
"Park Jimin..." kapının ardından içeriye ismimi kadife ses tonuyla seslenerek giren adamla bir anlık sertçe yutkundum. Ses tonu bile beni zevke getire bilecek türdendi. Ellerimi yatağa koyup, dizlerim üzerine geldim ve yatakta kedi pozisyonu alarak yüzüne başımı omzuma eğerken baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
⚜︎You Are My Home⚜︎
FanfictionDoyur beni seninle, yürüyemeyecek hale getir beni... Doç. Dr ve hastası en fazla, ne kadar ileriye gidebilirdi ki? Doctor #4 minv #1 taemin #1 sad #7 psikoloji #9 bxblove #6 sad #2 vmin #13 Başlangıç: 06.Mart.23 Bitiş: 18.Mayıs.23