37. Bölüm

29 3 0
                                    

Bölüm şarkısı: Ziynet Sali- deli

***

"Yani benden intikamını aldı. Yani arkadaşının intikamını aldı benden." Furkan hala yediği kazığın etkisinden çıkamamıştı. "Ben onun için bütün yattığım kadınları arayıp özür diledim. Hem de bir suçum yokken."

Gözlerimi devirdim. "Sen de kendini suçsuz ilan etme kendini şimdi. Kadınlarla yatıp daha sonra onları terk etmen fazla doğru bir şey değil yani." İlk önce bunu anlaması gerekiyordu.

"Onları hemen terk etmiyorum. Yani en azından aniden terk etmiyorum. Ben onlarla yatmadan önce benimle ciddi bir ilişki yapmamaları gerektiğini ben sadece tek gecelik bir ilişki aradığımı söylerim. Onlar da bunu düşünerek benimle yatmaya karar verir. Yani ben onlara ümit vermiyordum. Şimdi bu kız ne düşündüyse artık benim onları kullandığımı falan zannetmiş olmalı. Ama aslında bir nevi ben de kullanıyorum. Tamam ben ihtiyaçlarımı gideriyorum ama kadınlarda öylece kalmıyor herhalde. Onlarda kendi ihtiyaçlarını gideriyorlar benimle. İki taraflı bir şey yani bu."

Aslında söyledikleri doğruysa haklıydı. Kullanmak pek mantıklı bir kelime olmuyordu burada. "Benden hiç hoşlanmamış. Sadece kullanmak istemiş. Benim yaşattıklarımı yaşamamı istemiş."

"Aslında kızın arkadaşını bulup ona böyle bi rşeyin söz konusu olmadığını söylersen her şey normale dönebilir. Yani bunu karşılıklı olarak yaptığınızı ve senin onu zorla bir şeylere ikna etmeye çalışmadığını anlat ona. Belki o zaman her şey düzelir." Furkanın gözleir parladı ve aniden o parlama söndü.

"Tamam ben  kızı buna ikna ettim diyelim. Ama beni hiç sevmemiş ki. Nasıl her şey bir anda eski haline dönsün." Doğru söylüyordu. "O zaman sana başkasını bulmamız gerek. Tekrar o kızla olamazsın. Bir kere gururun olmalı."

"Ben yine de kıza kendimi açıklayacağım. Daha fazla ah almak istemiyorum. İlişkilerim sonra bok yoluna gidiyor. Daha fazla böyle şeyler yaşak istemiyorum." Başımı salladım. "Doğru bir yere değindin. Gerçekten artık beddua almaktan ne hale gelmişsin?"

Furkan ayağa kalktı. "O zaman bugünkü seansımız bu kadar." Başımı salladım. "Evet hadi kendine dikkat."

👹

Yeni eve gelmiştim. Fazla yorgundum. Direkt olarak uyumayı düşünüyordum ama kapının çalışıyla uyuma hayallerim suya düşmüştü. Kapıyı açtığımda karşımda Gçrkem duruyordu. Zaten bu saatte kapıma gelecek tek kiş Görkemdi. Zaten başkası buna cesaret etse yarı yolda dönmek zorunda kalırdı. "Bebediğim ben geldim." Görebiliyordum. Ama keşke görmeseydim. Çünkü gerçekten yorgundum. Tamam Görkemi görmek güzeldi ama şu an değildi işte.

"Bebeğim sana ne getirdim tahmin et." Elindeki poşeti gördüğümde gözleirm parladı. Görkem bana yemek getirmişti. Görkem bence her kadının hayaliydi. Ama bana nasip olmuştu. Eğer eli boş bir şekilde gelseydi büyük ihtimalle kapıyı yüzüne falan kapabilirdim ama eli boş gelmemişti. Hatta üstüne en sevdiğim şeyle beraber gelmişti. Ben buna dayanamazdım. Kokusundan anlaşılıyordu. Bu lahmacundu. Hatta anlaybiliyordum. Herkes üç tane düşecek şekilde almıştı.

Görkemi yakasından tutup hızlıca içeri alıp kapıyı kapattım. "Hızlıyız bakıyorum da." Elindeki poşeti aldım. "Evet öyle." İçeri geçtiğimde o da arkamdan geldi. "Keşke beni gördüğünde de bu kadar heyecanlansan."

Ona bakmadan bu söylediği şeye cevap olarak "ben seni her gördüğümde heyecanlanıyorum Zaten." Dedim. Arkamdan güldüğünü duydum. Ardından onu elinin benim belimi tutmasıyla duvara yapışmam bir oldu. O da tam benim önümde duruyordu.

"Yani şu an heyecanlısın." Kalbimin atıl sesini duyabiliyordum. Heyecanlanmamış olmama mümkün müydü? Ama konuşamıyordum. O yüzden başımı sallamakla yetindim. O bu halime Gülerken ben nefes almaya çalışıyordum.

"Kalbinin sesini duymak hoşuma gitti. Beni görünce bu kadar heyecanlandığını bilmiyordum." Elini duvara koyduğunda kenara sindim. "Çekil de artık yemek yiyelim."

"Benim yemeğim burada." Deyip yanağıma dokundu. "Benimki de burada." Dedim elindeki poşeti işaret ederek. Buna daha fazla gülerken ben de kenardan kıvrılmaya çalıştım.

"Hadi yiyelim bakalım yemekleri." Önüme geçmesi için bekledim. Arkamda olunca bana pek güven vermiyordu. Önümden yavaşça geçti ve salona girdi. Ben de iki tane tabak ve bardak alıp yanına geçtim. Kenardan sehpa çıkarıp önüne koydum.

"Televizyonu açayım mı?" Başını salladı. "Bence gerek yok. Ben seni izlerim." Gözlerimi kıstım. Görkem beni aldatıyor olabilir miydi? Sürekli güzel sözler söylüyordu bana. Geçen gün de kliniğe çiçek sipariş etmişti. Aldatılıyor olamazdım değil mi?

Lahmacunları tabağa koyduktan sonra Görkem'e döndüm. Görkem bana sorgular bir şekilde bakarken daha fazla uzatmadan konuya girdim. "Sen beni aldatıyor musun?"

İlk birkaç saniye ne dediğimi algılayamamış gibi suratıma baktı sadece. Ardından ağzı beş karış açıldı. Gayet net bir soru sorduğumu düşünüyorum. Neden bu kadar şaşırdı ki?

"Aşkım sen ciddi misin?" Evet anlamında başımı salladım. "Neden ciddi olmayayım?"

"Peki bu düşünceye nereden vardığını öğrenebilir miyim?" Oturduğum yerde düzeldim. "Tabi ki bana bu aralar çok güzel davranıyorsun. Aldattığını belli olmasın diye yapıyorsun bunu."

Ben ciddi bir şekilde bunu söylerken o gülmeye başladı. "Sen delirmişsin. Nasıl böyle bir şey düşünebilirsin?"

"Düşündüm işte doğru söyle aldatıyor musun beni?" Elleriyle ellerimi tuttu. "Sevgilim bu soru o kadar saçma ki cevap veresin gelmiyor ama senin için vereceğim. Tabi ki de seni aldatmıyorum. Bunu düşünmen bile anlamsız. Bir seni tanıyorum kız olarak bir de kardeşimi."

İşte bu kadar. İdeal erkek böyle olmalı. Bir kardeşimi tanımalı bir de seni. "İyi aferin o zaman. Şimdi yemek yiyebilirsin."

"Bu kadar iddialı bir soru sorup hemen ikna olman çok garip." Kaşlarımı kaldırdım. "İstersen konuyu uzatalım Görkemciğim. İster misin?"

Hızlıca başını salladı. "Bence öyle bir şeye gerek yok." Bence de yoktu. Şimdi rahatça yemeğini yiyebilirdim.


***

Bölüm bitti.

İlk SeansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin