80. Bölüm "kahve"

9 1 0
                                    

Bölüm şarkısı: Hadise - Feryat

***

(Furkan'dan)

Uzun bir koşu ardından arttık soluklanmam gerektiğini anladım. Gerçekten de fazlasıyla yorulmuştum bu sefer.

Bir banka oturdum ve su içtim. Bu aralar fazlasıyla koşuyordum. Nedenini bilmeden.

Evde durmak istemiyordum. Dışarıda da boş boş durmak pek mantıklı değildi. Tek yapabileceğim şey koşmaktı. Bugün de onu fazlasıyla yapmıştım zaten.

Yanıma birinin geldiğini hissettiğim zaman kalmak istedim. Ama ağlama sesi duyduğumda bu isteğim hemen yok oldu. Yan tarafıma baktım.

Kadın banka oturmadan önce cebinden bir bez çıkarttı ve bank iyice sildi. Ardından göz ucuyla bana baktı. Neyi kontrol ettiğini anlayamamıştım.

Yanıma oturdu. Çantasından kolonya çıkarttı. Eline iyice sıktı. Ardından tekrar bana baktı. Kolonyayı bana uzattı. Ellerime baktım. Başımı başka tarafa çevirerek istemediğimi belli ettim.

Kolonyayı tekrar çantasına koydu. Gözlerinden yaşlar akıyordu ama sesi çıkmıyordu. Ellerini yüzüne koyduğunda bağırmaya başladı.

Anlık bir irkilen yaşadım. Ellerini hızlıca yüzünden çektim. "Gözüm..." dedi. Kolonyalı elleriyle gözüne dokununca böyle olmuştu.

"İyi misin?" Elim yüzüne gitti ama o geri çekildi. "Dokunma o pis ellerinle bana." Ayağa kalktığında ben de kalktım. "Ne var benim ellerimde ya?"

Ellerimi iyice kontrol ettim. Pis falan değillerdi. Evden ellerimi yıkayıp çıkmıştım. Zaten daha sonra da hiçbir yere dokunmamıştım. "Pislik yuvası senin ellerin."

Ellerimi tişörtüme sildiğimde yüzünü buruşturdu. "Tişörtün çok temizdi. Şu an ellerin çöplük gibi." Sanırım gözünün acısı geçmişti. "Elimde de tişörtümde de hiçbir şey yoktu hanımefendi."

Tiksintiyle bana baktı. Uzaklaşabileceği kadar uzaklaştı benden. Sanki bende bir virüs vardı ve her an ona bulaşabilirmiş gibi davranıyordu. Bende hiçbir şey yoktu ki.

"Sen en son Ne zaman duş aldın be?" Burnunu tuttu. "Leş gibi kokuyorsun." Kendimi kokladım ama asla kokmuyordum. "Dün gece aldım. Evime gidince de tekrar alacağım. Koktuğumu düşünmüyorum."

Biraz yaklaştı. "Bence sen parfüm kokusundan hiçbir şey anlayamıyorsun. Bu kadar fazla parfüm sıkma. Boğuluyordum resmen." Ağır bir parfüm kokusu yoktu ki.

"Siz Bence fazla abartıyorsunuz. Koşuya çıktım. Parfüm niye sıkayım?" Kadın benden uzaklaştı. "Çok pissiniz. Ayrıca kafanız da yamuk. Banka silmeden oturdunu. Poponuzda bütün bakteriler var."

Kafam yamuk muydu? Bu kadın Ne diyordu böyle? Elim istemsiz bir şekilde yüzüme gittiğinde "dokunma." Diye bağırdı. Hemen ellerimi çektim.

Bu kadın beni korkutmuştu. Manyaktı Sanırım. "Neden? Anlamıyorum seni gerçekten?"

"Ellerin çok pis. Yıka öyle dokun. Ya da ben sana dezenfektan vereyim." Dedi çantasını tekrar karıştırdı. İçinden bir şişe çıkarttı. Bana yaklaşmadan uzattı. "İstemez. Ben pis değilim. İğrenerek bakma bana."

"Temiz değilsin. Kokuyorsun." Çıldırmak üzereydim kokmuyordum. Bu kadın Ne kokusu alıyordu? "Ne kokuyorum anlamadım ki?"

Kokladı uzaktan beni. "Bok kokuyorsun." Kaşların havalandı. Bol mu kokuyordum? Evet gerçekten de bok kokusu geliyordu ama kokan kişi ben değildim.

Kimdi? Kim kokuyordu? Etrafa bakıldığımda bokla alakalı bir şey göremiyordum.

"Bebeğin koşma düşersin." Koku daha da yaklaşırken yanımıza bir bebek geldi. Daha yeni yürümeye başladığı açıkça belliydi.

Yanımdaki burnunu koparmak istiyordu. Ve bu istek bende de mevcuttu. Bu koku çok ağırdı. "Sen de aldın değil mi? Kokuyorsun işte."

"Kokmuyorum. Ben yeni duş aldım. Hem ben neden bok kokayım? Altıma yapmayı üç yaşımda bıraktım." Kadın bana bakmadı.

Çocuğa baktım. Bu altına yapmış olabilirdi miydi? Çocuğu kucağıma aldığımda annesi öne atıldı. Çocuğu havaya kaldırdım. "Bırakın çocuğumu. Ne istiyorsunuz?" Kadın koşarak yanıma yaklaştı.

Gerçekten de bu çocuk bok kokuyordu. Çocuğu tekrar yerine bıraktım. "Çocuğunuz altına yapmış. Siz bu çocuğa kuru fasulye mi yediriyorsunuz? Bu kolu nedir? İki saattir ölmemek için direniyoruz."

Kadına da koku gelmiş olacak ki yüzünü buruşturdu. "Bebek daha o. Düzgün konuşun." göz devirdim. "Çocuğunuz ölü gibi kokuyor. Gidin bezini değiştirin Allah aşkına."

Kadın çocuğunu zorlanarak koyucağının aldı ve uzaklaştı. "Demek ki kokan ben değilmişim." Kadın bakışlarını yere eğdi

"Özür dilerim. Çok takından elince koku senden geliyor sandım." Başımı salladım ve banka geri oturdum. O kenarda beklemeyi tercih etmişti.

"Neden ağlıyordun?" Dedim kadının yüzüne bakmadan. "Önemli bir şey değildi." Ona döndüm. "Önemli bir şey değilse neden ağlıyordun?"

Gözleri hala kıpkırmızıydı. Buraya gelmeden önce de ağladığı belliydi. "Bir şey yoktu."

"Var işte. Neden ağladığını söyle. Bir çaresini bulalım." Kadın bana baktı. Burnunu çekti. "Benim çarem yok. Az önce sevgilimden ayrıldım. Yani o benden ayrıldı. Yani benim haberim olmadan o zaten benden ayrılmış."

Kaşlarımı çattım. Hiçbir şey anlamamıştım. "Nasıl yani?" Yanıma oturmadan önce tekrar bankı sildi. "Beni aldatmış. Hem de en yakın arkadaşımla. Ben bunu öğrenince ondan ayrılmak istedim. O da ayrılacakmış. Biz buluştuğumuzda Cemre geldi yanımıza. Sevgilim dedi. Benim sevgilime... beraber bana bakıp güldüler. Masadan kalkıp gittiler. Bir açıklama bile yapmadılar bana."

Bir an için kendi yaptıklarım gözümü önüne geldi. Ben de çok kötü şeyler yapmıştım ama asla böyle bir şey yapmazdım. Biriyle berabersen sadece bir kişiyle beraber olmak gerekirdi. Aldatmak. Hele ki sevgilinin arkadaşıyla beraber aldatmak kötüydü. Çok kötüydü.

"Açıklama istiyordun Yani." Dedim ona dönerken. Başını salladı ve göz yaşını sildi. "Ben bir açıklama beklediğim için onunla buluşmak istedim. Ama o benimle buluştu. Ardından bir kahve söyledi.  Cemre geldi. Gülerek beraber gittiler. Kahveyi de bana ödetti şerefsiz"

İstemsizce güldüm. "Ne gülüyorsun?" Dedi bir kez daha gözyaşını silerken. "Ve sen de onca olay arasında kahveyi sana kitlemesine takıldın. Bak bu iyiymiş gerçekten."

O da benimle güldüğünde yüzünü inceledim. Güzel bir kadındı. Bu kadını Hangi adam aldatabilirdi? Bu güzellik başka bir kadına tercih edilebilir miydi?

Saçmalıyordum şu an. Önüme döndüm. Ardından gözlerim sımsıkı yumdum. Tamam kız güzeldi ama beni ilgilendirmezdi. Allah sahibine bağışlasındı.

"Sanırım paranın boşuna gitmiş olması üzdü beni." Dedi gülüşünün arasından. "Evet boşuna gitmiş. O adama pardon şerefsize Harcanan bütün paralar boşa gitmiştir."

Bana bakarak gülümsedi. Gülüşü de çok güzeldi. Bu kadın güzeldi ya. "O zaman sana o kahvenin aynısından almanın zamanı geldi." Deyip kalktım ayağa.

O da benimle beraber kalktı. "Anlamadım." Onun tam karışında durdum. "Diyorum ki paran boşa gitmiş. O zaman o kahvenin aynısından alayım sana."

"Yok ya şimdi sana para ödetmeyeyim." Dedi. "Zenginim ben merak etme." Güldü. "İyi o zaman bir kahveden batmazsın."

Önümden geçti. Ben de arkasından yürümeye başladım. Kahve iyiydi.



——————————

Bölüm bitti.

İlk SeansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin