♔ BM 6 "BİTMEYEN RÜYA" ♔

237 16 0
                                    

Hastaneden çıkalı 3 gün olmuştu. Kimseye bir şey belli etmemek için çabalasam da uzun süre konuşmalarda sessiz oluşum en yakınlarımın dikkatini epeyce çekmişti. Özellikle de Gonca.

Şirketten çıktığı gibi soluğu yanımda alıyordu. Yetmezmiş gibi Enis Bey'e olan hayranlığı her geçen gün biraz daha artıyordu. Biz ondan uzak dur demeye çalışırken, o her gün bana başka başka olayları anlatıp onay vermemi bekliyordu.

"Geçen gün odasına kahvesini götürdüğümde bana teşekkür etii.." diye devam etti konuşmasına. Karşımda oturmuş bir şey dememi beklerken omzumu kaldırdım. "Başka ne demesini bekliyorsun Gonca. Hayır yani çok ilginç bir şey gibi gelmedi bana da."

Koltukta doğrulup kaşlarını kaldırdı inatla. "O anki ses tonu ve gözlerindeki ifadeyi okuman gerekiyordu. Ah tabii bunu sadece hissedenler farkedebilir.."

"Ne demeye çalışıyorsun.." dedim inatla. "Hala bana o adamı anlatıp durma lütfen. Eğer ki bu kadar da meraklıysan çık karşısına konuş düzgünce. Senin arkanda neler diyor kim bilir?!"

Yutkunurken sesi kızıldı bir an için. "Yoksa..Yoksa sana bir şey falan mı söyledi..Bak doğru söyle bana Miray!"

"Tabii ki bir şey demedi ama koca şirket çalkalanıyormuş..Onun kulağına gitmemesi mümkün mü sence?"

"Haklısın..Ben bugün iyi bir karar vermeliyim. Ya karşısına çıkıp konuşacağım ya da tamamen susacağım."

Başımı sallayıp onaylarken meyve suyumdan bir fırt çektim. Kahvesini bitirirken gözleri bardağıma takıldı.

"Hayırdır? Sen niye kahve almadın?"

"Her gün içmekten usandım.." diye mırıldandım. Bir şey söylemeye kalkışacakken telefonunun sesiyle duraksadı. Eliyle bir saniye yapıp telefonu kulağına götürdü. "Buyurun Kahraman holding?"

Kaşlarım çatılırken içimden Enis denen herif olmaması için dua ettim. O şirkette değil diye gelmiştim buraya. Eğer buraya gelirse hemencecik uzamalıydım buradan. "Aa Enis Bey mi?" diye mırıldanırken sinirle dişlerimi sıktım. Bendeki şans kimsede yoktu.

Lanet olsun!

İçimden bildiğim küfürleri sıralarken ayağa kalktım. O sırada Gonca da telefonu kapatmıştı. "Ne oldu bir anda?Oturuyorduk ne güzel.."

"Şey benim aklımdan çıkmış..Bugün babamın doğum günü için annemle hediye alışverişine çıkacaktık. Ben gideyim geç olmadan."

"Tamam o zaman ben seni geçireyim." dedi ayağa kalkarken..Hızla elimle engelledim. "Saçmalama telefon falan çalar açamazsın sonra kabahat başına patlar. Ben giderim hemen sen otur."

"Peki." dedi sırıtırken. "Yarın görüşürüz."

Gülümseyip asansöre doğru ilerledim. Lanet olsun midem yine bulanmaya başlamıştı. Kendimi asansöre atıp hızla zemin katın işaret edildiği düğmeye bastım, elimi karnıma götürdüm. "Ah..Hayır şimdi değil.."diye tısladım inatla.

Yarın bu felaketten kurtulacaktım!

Daha hastaneden ayrılmadan kararımı vermiştim. Doktorumla o gün konuşup kürtaj işini saatine kadar ayarlatmıştım.

Bir çocuk doğuramazdım. Üstelik babası bile yoktu! Buna kesinlikle hazır değildim. Benim hareketlerim bile çocukça iken bir de küçük bir bebekle asla başa çıkamazdım.

Asansör sonunda istediğim katta durmuştu. Şirketten hızlı adımlarla çıkıp otoparkın girişine doğru ilerledim.

Bir kaç taksi hazır görünüyordu. Üstelik müşterisi de yoktu.

İlk defa şanslı olduğumu hissedip gülümsemeye başlamışken biraz ileride duran siyah arabadan inen kişiyi fark edince hızla başımı çevirip görünmekten sıyrılmaya çalıştım.

Bu ne kadar mümkündü?

Enis Bey'in sesini duyunca pekte mümkün olmadığını anladım.

"Miray Hanım? Ne işiniz var burada?" dedi şirketi işaret ederken. Yanındaki iki koruması Enis'in işaretiyle yanımızdan uzaklaşmıştı.

"G-Gonca ile görüştüm. Bir sakıncası mı var!"

Ne kadar sert durmaya çalışsam da başta kelimeleri söylerken takılmam onu gülümsetmişti. Daha ne kadar rezil olacaktım kim bilir..

"Yok tabii. Görüşebilirsiniz."

Başımı sallayıp ilerlemeye başlayacakken parmaklarını saçlarının arasından geçirdi. "Bebek nasıl?"

Göz bebeklerim büyürken başımı ona doğru çevirip hırsla yumruk olmuş elimi yüzüne geçirmek istedim. Onu neden ilgilendiriyordu bu durum!

"Bebek falan yok." diye söylendim. "Üstelik bu sizi hiç ilgilendiren bir durum değil. Lütfen bundan sonra iletişime geçmeyelim."

"Bu mümkün değil gibi görünüyor..Sonuçta kardeşimin en yakın dostusun..Ya da takıldığı biri mi demeliyim..."

"Takıldığı derken?" Tükürürcesine yüzüne bakarken kaşlarımı çattım. "Siz beni ne sanıyorsunuz da bu ithamları düşünmeden ortaya atıveriyorsunuz.."

Sesim biraz yükselmişken çevreden geçen insanlar şaşkınca bana bakıyordu. Karşımda şirketin başında olan adam vardı ve herkes karşısında mum gibi erirken ben kalkmış yüksek sesle karşısında kendimi savunmaya çalışıyordum. Yüzümü az önce arkada duran iki taksinin bulunduğu bölgeye çevirdim. Şimdi hiç araç yoktu. Ben bu adamla uğraşırken onları da kaçırmıştım anlaşılan.

Şansıma bir kez daha lanet ederken çalan telefonuma göz gezdirdim. "Efendim Burak?"

Enis hala karşımda, anlamsız bakışlarını üzerimde dolaştırıyordu. Yanından ayrılıp şirketin bahçesinin dışına doğru yürümeye başladım. Biraz ileride cadde de muhakkak bir taksi bulurdum nasılsa..

"..Bir sorun mu var?Sesin kötü geliyor."

O sırada arkamdan bağıran Enis'e doğru döndüm. "Bu burada bitmedi Miray Hanım. Bana karşı gelmenin cezasını çekeceksin."

Dudaklarım o şeklini alırken Burak'ın sesi yükseldi. "O ses tonu..Lanet olsun sen neredesin!Enis mi yanında senin!"

Telefonu Burak'ın yüzüne kapatıp Enis'in arkasından bağırdım. O sözleri bana söyleyip şirkete doğru hareketlenmişti.

"Sana karşı gelmedim ben. Üstelik şirketindekilerle beni karıştırma..Ben onlara benzemem!"

Başını bana doğru çevirip dudağının kenarı alayla yukarı kalktı.

"Sen tahmin ettiğimden de aptalsın!"

Son söylediği cümleden sonra olduğum yerde donup kalmıştım. Kendini ne sanıyordu bu herif? Dünya onun etrafında falan mı dönüyordu da haberimiz yoktu?

Hırsla ayağımı yere vurdum. "Sana gününü elbet göstereceğim Enis Bey! Bakalım o zaman kim aptal ünvanına daha çok yakışacaktı.

Caddeye ilerleyip önüme gelen ilk taksiye atlayıp adresi vermiştim.

Bugün delicesine alışveriş yapacaktım. Yarın da karnımdaki bebekten kurtulacaktım.

Başka yolu yoktu!


**

Multimedia: Burak Kahraman


BEŞİNCİ MEVSİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin