Araba şehrin biraz uzağında, Şile yakınlarında bir yerde durunca kaşlarımı kaldırdım. "Burada mı konuşacağız."
"Arabadan in!" dedi kapısını açıp arabanın içini temiz havayla doldururken..İtiraz etmeden söylediğini yaparken benimde aşağıya inmem ile birlikte kapıları kilitledi. "Biraz yürüyeceğiz.." diye açıklama yaptıktan sonra yanını gitmemi bekledikten sonra ilerlemeye başladı.
Toprak yolda ilerlemeye devam ederken istemsizce titrediğimi hissettim. Sonunda bir kaç adım daha attıktan sonra yolun sonunda gördüğüm manzarayla yutkundum. Gecenin karanlığında, rüzgarın da etkisiyle simsiyah görünen deniz büyük kayalıklara tüm sertliğiyle çarpıyordu. Yalnız olsam oldukça korkutucu bir görüntü gibi görünüyordu.
Tepedeki dolunayın yansıması denizin yüzeyine düşmüş..Etraftaki yıldızlar biraz da olsa geceyi aydınlatmaya çalışıyordu.
Enis biraz daha ilerledikten sonra ne zaman eline aldığını bilmediğim bir örtüyü yere bıraktı. Anlamsız gözlerimle ne yaptığını izlerken örtüyü yere yerleştirdikten sonra üzerine oturdu. Gözleri ileriye bakarken yanına gelmediğimi hissetmişti. Aniden bana doğru dönerken yanını işaret etti.
"Öyle duracak mısın? Otur hadi!"
"Şey..Elbisem.." dedim üzerimi işaret ederken. "Müsait değil pek..Sen anlat ben böyle de dinlerim!"
Gülümsemeye çalıştı. "O kadar kısa değil anlatacağım şeyler!" dedi ikinci cümlesini kurmaya hazırlanırken, "Hadi otur! Senin bacaklarını kesecek değilim!"
Gözlerimi devirip sıkıntıyla ofladım. Yanına ilerleyip az olan boşluğa bedenimi sığdırırken kollarımla bacaklarımı sarmaladım. Kollarımla örtmeye çalıştığım bacaklarıma bakıp alayla başını sağa sola sallarken ceketini çıkarmak için biraz öne eğildi. Sonunda parfüm kokulu ceketini çıkardıktan sonra bacaklarımın üzerine bıraktı.
"Oldu mu şimdi?"
Ne yani? Enis kaç milyon dolarlık ceketini dizlerimi örtmek için bana mı vermişti! "Te-Teşekkür ederim.." diye mırıldandım, beni şaşırttığını belli etmemeye çalışarak..Ama ses tonumdan da her şey belli oluyordu! Lanet olsun neden kekelemeye başlamıştım şimdi?
Gözleri gökyüzüne tırmanırken duyacağım şeyleri merak ederek yüzüne baktım. Ayın ışığı yüzüne vururken kirpiklerinin ve burnunun yüzüne gölgelediği bölgeye baktım.
Yüzü gerçekten de kusursuzdu!
"Beni izlemeye bırakırsan anlatmaya başlayayım.."
Dudaklarımı ne zaman aralayıp, onu izlemeye dalmıştım bilmiyordum. Bir an ne kadar boşa çabalasam da kendimi toparladıktan sonra başımı salladım. "Tamam. Anlat!"
Gözlerini önündeki boşluktan çekip bana doğru baktım.
"Aslına bakarsan ben bu güne kadar kimseye anlatmadım! Bunu sana neden anlatacağımı da bilmiyorum. Belki seninde bana karşı bahsettiğin sırlarından kaynaklı bir durum! Sonuçta benim senin hakkında bilmediğim pekte bir şey yok!"
Gülümsedim. "Benimde hakkımda bilmediğin şeyler elbette var. Kendini bu kadar önemseme!"
Son kelimelerimi söyledikten sonra gözlerini kısıp bana baktı. Yüzündeki belirecek o alaycı ifadesini bekledim, ya da dalga geçer gibi bir kahkaha patlatmasını..Ama bunların hiçbiri olmadı!
"Kendimi hiçbir zaman önemsemedim zaten!" diye mırıldandı. "Sadece çevremdekilere hissettirmemeye çalıştım yıllarca. Sana baktıkça bir kez daha ne kadar iyi oynadığımı anladım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEŞİNCİ MEVSİM
RomantikKollarımızı ısırarak saatler yapardık küçükken... Sanki zamanın canımızı acıtacağını anlarmış gibi. @cikolataliigofrett İlk Yayınlanma Tarihi : 01.03.2015 Son Yayınlanma Tarihi : 13.09.2015 Not: Bu hikayenin tüm hakları saklıdır.