Her ne kadar kaçmaya çalışsam da gazetedeki haberleri görmeden içim rahat etmeyecekti. Masanın üzerinde bulduğum gazeteleri Enis hala mutfağa girmemişken hızlıca inceleme fırsatı buldum.
Neyse ki dün ki görüntülerle ilgili bir şey yoktu! Gözlerimi kapatıp gazeteyi göğsümün üzerine bastırırken, gözlerimi kapatıp büyük bir 'oh' çektim.
O sırada içeri giren adım sesleriyle hızla elimdeki gazeteyi masanın üzerine bırakıp yerime oturdum. Enis'in meraklı gözleri bedenimde dolaşırken ona bakmamakta kararlıydım. Bir an önce kahvaltı yapıp gitmesini beklemekten başka şansım yoktu.
Karşımdaki sandalyeye geçip çayını karıştırmaya başlamışken elinde az önce bıraktığım gazetelerden birini alıp, manşette yazılanları okumaya başladı.
O sırada telefonuma gelen mesajla elimdeki ekmekle oynamayı bırakıp ekrana yöneldim. Burak mesaj atmıştı.
"Dün gece konuştuğumuz gibi..Bir saate almaya geleceğiz seni Gonca'yla!"
Enis'e belli etmemeye çalışarak yavaş yavaş kısa bir mesaj atıp, gönderdim.
Telefonu masaya bıraktığım an keskin ses tonuyla ortamı yine germişti. Çatalımla salatalıklardan alırken "Burak" dedim gülümserken. "Bir sorun mu var?"
"Ne yazıyor sabahın köründe?"
"Sanane!"
Elindeki gazeteyi buruşturur gibi masanın üzerine fırlattıktan sonra bana doğru eğildi. "Benimle düzgün konuş, Miray!"
"Pardon kocacığım. Burak mesaj attı. Oldu mu şimdi?"
Yüzümdeki yapmacık gülümsemeyi bir kenara fırlatıp, bir daha hiç gülmemek üzere başımı önümdeki tabağa indirdim. Onun yanındayken kendim gibi davranmak istemiyordum. O saf kalbimi ona göstermek istemiyordum! Onun yaptığı gibi bir duvarın arkasına geçip hiçbir duygumu ona yansıtmak istemiyordum.
Tek yaptığım her seferinde biraz daha dibe batmak olmuştu. Bu güne kadar ona iyi davranmıştım da ne olmuştu sanki? Bana birkaç parça şey anlattı diye ona mı sığınmalıydım hemen? Onun sözlerini mi onaylayacaktım hep? Benim düşüncelerimin hiç mi önemi yoktu? Hiç mi benim içimdeki duygular konuşulmayacaktı bir masada.
Başımı salladım. Enis Kahraman'dan bahsediyordum. Karnımdaki çocuğun babası olacağını tahmin ettiğim adamdan!
Eğer son düşündüğüm doğruysa halim çok daha beter olacaktı! Hissediyordum.
O çocuk sevmezdi bir kere. Onun hayatına tersti masum küçük bir çocuk!
Bana karşılık vermemiş, şimdi de önüne yönelip tabağındakilerle uğraşıyordu. Önüne düşen bir kaç tutam saça gözüm kayınca içimden bir şeyler koğtu sanki.
Acaba oğlumda onun gibi mi olacaktı? Saç rengi..Gözleri..
Başımı salladım bir anda! Neler düşünüyordum ben! Henüz babası olduğu bile kesinlik sağlamazken, ben kendi hayal dünyama geçiş yapmıştım resmen!
Oturduğum sandalyeden kalkıp mutfaktaki kilere ilerleyip küçük bir sepet çıkardım. İçine bir şeyler doldurmaya başlamışken hemen arkamda hissettiğim buz kütlesiyle duraksadım.
Ona doğru dönerken gözlerimi kıstım. "Ne var?"
"Bir yere mi gideceksiniz bugün?"
Önümdeki sepetten de mi belli olmuyordu pikniğe gideceğimiz? Bazen gerçekten de düşünemiyor oluşu aklımı kurcalıyordu. Sonra aklıma koca şirketi yönettiği gelince beynimdeki fonksiyonların çöküşünü izliyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/33976252-288-k103.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEŞİNCİ MEVSİM
RomansaKollarımızı ısırarak saatler yapardık küçükken... Sanki zamanın canımızı acıtacağını anlarmış gibi. @cikolataliigofrett İlk Yayınlanma Tarihi : 01.03.2015 Son Yayınlanma Tarihi : 13.09.2015 Not: Bu hikayenin tüm hakları saklıdır.