Gözlerimi açtığımda, yatağımda hissettiğim rahatlıkla bir kez daha gerindim. Sonunda hastane kokulu nevresimlerden kurtulmuş kendi odama yerleşmiştim.
Gonca'nın, annemin ve babamın itirazlarına kulak asmamaya çalışsam da günün sonunda onları da ikna edip evlerine yollamıştım. Şuan sadece tek bir şey istiyordum. Yalnız kalmak!
Kapının sertçe açılmasıyla bunun pekte mümkün olmadığını düşündüm. Eğer Enis'le aynı evde yaşıyorsam, onunla karşılaşmaya da alışmış olmam gerekirdi. Ama varlığından hala rahatsızlık duyuyordum. Birde hastane odasında söyledikleri eklenince..Düşünmemeye çalışıp gözlerimi kapattım.
"Uyuyorum. Ne işin var senin odamda!"
"Uyurken konuşanı da ilk defa görüyorum." dedi doktorun verdiği vitamini bana doğru uzatırken. "Bunun saati gelmiş. İç hadi!"
"İlaçlarımı da takip ediyorsun..Bravo vallahi!"
Bir şey demeden elindeki vitamini alıp olduğum yerde hafifçe doğruldum. İlacı birkaç yudum su takviyesiyle yuttuktan sonra istemesem de teşekkür ettim.
Elimdeki bardağı ona uzatırken, gözlerini kıstı. "Bana tuhaf davranman saçmalıktan başka bir şey değil!"
"Saçmalık mı! Sen hala olayın farkında değilsin galiba... Ölüyordum ben!"
"Bunu yapan benmişim gibi bakma yüzüme! Daha kaç kere söyleyeceğim. Ben asla masum birine zarar vermem!"
"Yarın doktora gideceksin." Sessizliğin ardından devam ettiği kelimelerle yüzümü buruşturdum. "Emredersiniz kocacım!"
Son kelimeyle dudakları kıvrıldı. "Ha şöyle. Kendine gel!"
Yüzündeki rahatlama ile gözlerimi kapatma isteğimi yok sayıp gülümsedim. "Biliyor musun? Kaç aydır evliyiz biz?"
Sorduğum şeyle yüzündeki tebessüm silindi. Ne yani bir de tarihi mi aklımda tutacağım dercesine bana bakarken, dudaklarını araladı. "Ne alaka şimdi?"
"Tam olarak dört buçuk ay!"
"Hım beşinci ayımızı kutlamamızı mı istiyorsun sen? Ben mi yanlış anladım." dedi yüzüme doğru eğilip eliyle çenemi kavrarken. Yakınlığımızdan yakınıp hızla kendimi yatağın başlığına dayadım.
"İzmir'de..Sahilde..Sadece bir kez düzgünce konuştun benimle..O andan beri bir kez olsun adam gibi karşıma geçip konuşmadın. Dertlerimi sormadın. Sıkıntını anlatmadın!"
Çenemdeki eli buz keserken donuk gözlerini gözlerime dikti. Dişlerini sıkıyordu. Yüzündeki kasların tümü gerilirken bana zarar verme ihtimalini aklıma getirip elini çenemden ittim.
"Seninle böyle bir konuda uzlaşmadık!" dedi tükürürcesine. "Benimle evlendin diye..Gerçekten bunları yapacağımı mı düşündü o küçük beynin!"
Yutkundum. Doğru!
Karşımda buzdan bir kale vardı ve sınırını geçmem imkansızdı. Tel örgülerden karşıya geçmek mümkün değildi! Eğer onun sınırını ihlal edersem çok fazla acı çekeceğimin farkındaydım. O karanlıktı. Her şeyiyle sır küpüydü! Onun hakkında kimse bir şey bilmezken sadece benim bilmem aptallık değildi de neydi?
"Bundan sonra ne benimle ne de oğlumla ilgili bir düşünceye kapılmanı istemiyorum. Bu ailen içinde geçerli. İyi veya kötü..Beni de oğlumu da düşünmeyin!" Başımı salladım. "Düşünmeyin."
![](https://img.wattpad.com/cover/33976252-288-k103.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEŞİNCİ MEVSİM
RomanceKollarımızı ısırarak saatler yapardık küçükken... Sanki zamanın canımızı acıtacağını anlarmış gibi. @cikolataliigofrett İlk Yayınlanma Tarihi : 01.03.2015 Son Yayınlanma Tarihi : 13.09.2015 Not: Bu hikayenin tüm hakları saklıdır.