"Enis. Oyun oynama artık benimle."
Dudaklarımın arasından çıkan kısık sesimle omuzlarından geriye doğru ittirdim. Temasım ile yüzümden uzaklaştıktan sonra koyulaşmış gözlerini gözlerimden çekmedi. "Bu dediklerin sana göre değil. Biliyorum. Kimseyle yapamazsın sen! Sende biliyorsun."
"Ben yalnızlığa alışkınım."
Doğruladım. "Haklısın." Boynumdaki elini indirip dudaklarını araladı. "Haklıyım."
"Hala cevap vermedin? Bebekle ilgili düşüncelerini merak ediyorum."
"Hiçbir şey düşünmüyorum." dedi doğruca, "Düşünmek istemiyorum. Eğer o bebek bize aitse ben başaramam. Yapacağım şeyler ona da zarar vermekten başka bir işe yaramaz."
Gülümsedim. "Ona nasıl zarar verebilirsin ki? Küçücük bir bebek sonuçta."
"Bilmiyorum Miray. Düşünmek istemiyorum belki de. Bugüne kadar evliliğin ilk harfini aklımdan geçirmezken sen çıktın karşıma. Evlendik. Aynı evde yaşadık. Aynı havayı soluduk. Hiç kimseye anlatmadığım şeyleri anlattım sana. Sorunlarımı dile getirdim."
Gülümsemem yavaş yavaş silinirken, dudaklarımı birbirine bastırdım. "Geçmişin de çok yara almışsın. Bu hareketlerin de bu yüzden. Önüne bakmaktan korkuyorsun. Sen itiraf edemesen de yine aynı şeyleri yaşamaktan korkuyorsun."
Cevap vermeden bir süre gözlerini yüzümde dolaştırdı. İçerideki havayı boğazını yakarmış gibi içine çekerken ayaklandı. "Abartma!"
"Gerçekler bunlar."
"Miray. Canımı sıkıyorsun."
"Anladım ben seni. Kaçacaksın. Her zaman yaptığın gibi!" Başımı salladım. "Ama ne var biliyor musun Enis? Ben daha fazla katlanamayacağım sana. Boşanma evrakları yarın masanın üzerinde olacak."
"Sen benim dediklerimi anlamadın galiba!"
"Sen beni anlamaya çalışmadıkça, bundan sonra benden de seni anlamamı bekleme Enis Bey!"
"Çocuk doğana kadar ayrılmak yok. Ne olursa olsun bekleyeceğiz. Evet, istersen evleri ayıralım konuşma benimle. Ama o imzalar çocuk doğana kadar resmi olarak silinmeyecek."
"Çocuk doğunca ne olacak bay çok bilmiş?" Alayla sorduğum soruyla bana bakıp sırıttı. Tabii ki gerçek bir gülücük değildi.
"Onu da testten sonra öğreneceğiz."
Başımı salladım. "Peki. Öyle olsun ama bundan sonra bana karışmak yok. Birbirimizi de sık görmeyelim. İyi gelmiyorsun!"
"Az önce öyle demiyordun ama!" Öpüşmemizi hatırlatınca gözlerimi kapattım. Yanaklarımda kızarmaya başlamıştı. Alt dudağını üst dudağıyla örttükten sonra yanaklarımı işaret etti.
"Yine domates gibi oldun. Sen bu çocuğu nasıl yaptın merak ediyorum tatlım?"
O an aklıma tahmin etmediğim sahneler gelirken yatakta yan dönüp yüzümü görmesini engelledim. "İzin verirsen, uyuyacağım."
Kapının sesi duyulurken odadan gittiğini anlamıştım. Gözümden birkaç damla yaş düşerken elimle karnımı ovaladım. "Neden düzgün birine aşık olmaz ki insan? Hayatın kuralı bu sanırım. Acı çektirmek."
**
Aradan iki aydan fazla geçmişti. Enis'le görüşmüyorduk. Magazin haberlerinde ara ara denk geldiğim sahneler hariç doğru düzgün bir haberde alamıyordum. Karnım olması gerektiği gibi büyük bir top haline gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEŞİNCİ MEVSİM
RomansaKollarımızı ısırarak saatler yapardık küçükken... Sanki zamanın canımızı acıtacağını anlarmış gibi. @cikolataliigofrett İlk Yayınlanma Tarihi : 01.03.2015 Son Yayınlanma Tarihi : 13.09.2015 Not: Bu hikayenin tüm hakları saklıdır.