Bugün İstanbul'da ki son günümdü.
Evet.
Uzun uğraşlarım sonucu okuldan ayrılmış ve aileme İzmir'e teyzemin yanına gideceğimi söylemiştim. Nedenini defalarca sormuştu herkes. Herkese 'İzmir'i özledim. Burasının havasında boğuluyorum.." gibisinden cümlelerle saçmalıyordum. Halbuki bu şehir sıkılacağım en son şehirlerdendi.
Annemle babam başta izin vermesede kararıma saygı duyup benim mutlu olmam için izin vermişti. 'Yalnızca 1 ay!' Demişti ikiside. Bir ay sonra geri döneceğimi düşünüyorlardı. Bu şuan içim imkansız görünüyordu.
Gonca'nın odasında ona son kez sarılmamla bir kez daha vücudu sarsılmıştı. Bir saatten beri ağlıyordu. "Ağlayıp durma Gonca. Görüşürüz yine. Savaşa gidiyorum gibi davranmasanız?"
"Bir şeyler saklıyorsun. Bu beni ne kadar yaralıyor haberin var mı? Tabii ki yok! Aptal ben senin en yakınınım. Ya da ben öyle zannediyorum bilmiyorum. Bana her şeyi anlatman erekirdi. En başından..Olay ne bilmiyorum ama..Önemli bir şey olmasa sen çekip gitmezdin."
"Yok öyle bir şey!" diyerek parladım hemen. "Bunlar senin kafandakiler sadece.."
Gonca'nın yanaklarını silip bir kez daha dudaklarımı aralayacakken kapı hızla açıldı. İkimizin de başı kapıya doğru dönerken ellerimi yüzünden indirmiştim.
"İşinizin başına ne zaman döneceksiniz diye bekliyorum bende Gonca Hanım. Ha daha uzun sürecekse ben bölmeyeyim siz çıkın. Yerinize gelmek isteyen yüzlerce kişi var sırada!"
Yutkundum. Gonca özür dileyip başını eğip masasına oturdu. Enis Bey sinirle kısılmış gözlerini üzerime yönlendirirken "Hoşça kal Gonca." diyerek odadan çıktım.
Kapı kapandığında asansöre ilerleyip zemin katı tuşlamıştım. Kapılar hızla kapanırken Enis Bey koridorda çalışanlara ateş püskürüyordu. Bu adam her an sinir bozucu olmak zorunda mıydı!
Şirketin önündeki taksiye ilerlerken karşımda Burak'ı görmemle gülümsemem kulaklarıma kadar büyümüştü. Kollarımı boynuna dolarkne ggözleirmi kapattım sıkıntıyla. Kimseye belli etmek istemesemde buralardan ayrılmak beni üzüyordu.
"Prenses.." Kollarımı indirip gözlerimi açtım. Tekrar gülümseyip yüzüne baktım. "Gidiyorsun yani..Bugün.."
Sadece başımı salladım. "Boğulduğumu hissediyorum." Dedim parmaklarımı yakama götürürken. "Uzaklaşmak istiyorum sadece."
"Yalnız olacaksın. Sen bilirsin. Telefonun diğer ucundayım biliyorsun zaten."
Kıkırdayıp tekrar kollarımla boynunu sardım. "Özleyeceğim seni be kaptan!" Bir anda belimdeki ellerinin kasıldığını hissettim. Hızla geri çekilirken Enis Bey ve yanındaki şöförünün biizm yanımıza doğru geldiğini gördüm.
Bu şirketin bahçesinde ne varsa bıkmıştım artık! Kaç oluyordu bu sahiden? Bir,iki,beş?
"Vedalaşıyor musunuz? Ne bu sarmaş dolaş haller?"
Önüme gelen saçları kulağımın arkasına sıkıştırıp onu umursamadan Burak'a döndüm. Yanağına bir öpücük bırakırken "Görüşürüz.." diye mırıldandım. Az önce bineceğim taksiye ilerleyip hava alanına gideceğimizi belirttim.
Taksi hareket ederken camdan dışarıya bakmak istememiştim. İçimdeki bakma isteğine biraz olsun hakim olurken araba hızlandıktan sonra başımı kaldırmayı yine ihmal etmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEŞİNCİ MEVSİM
RomanceKollarımızı ısırarak saatler yapardık küçükken... Sanki zamanın canımızı acıtacağını anlarmış gibi. @cikolataliigofrett İlk Yayınlanma Tarihi : 01.03.2015 Son Yayınlanma Tarihi : 13.09.2015 Not: Bu hikayenin tüm hakları saklıdır.