Not: Bölümü okumaya başlamadan Multimedia'daki fonu açmayı unutmayın.
MİRAY KORUCU'DAN...
Ellerimi lavabonun soğuk mermerine dayadıktan sonra gözlerimdeki yaşı daha fazla tutamamıştım. Ona karşı bugün güçlü olacağımı gösterecekken, yine karşıma geçip ona karşı ördüğüm duvarları kendi elleriyle yıkmayı başarmıştı. Gözümden akan rimel gözyaşlarımla karışıp çeneme doğru akarken musluğu açıp soğuk suyu avuçlarımın içine doldurdum. Yüzümü yıkayıp gözlerimi karşımdaki aynaya çevirirken içimden geldiği gibi ağladım sadece.
Gitmişti.
Önceden bahanem vardı en azından. İstesem gelirdi, arasam işlerini erteleyip yanıma gelebilirdi. Sarılabilirdi. O çok sevdiğim kokusunu bedenime sarmalardı. Artık o da yoktu.
Ağlamam şiddetlenirken sıkıntıyla dudaklarımı birbirine bastırdım. Diğer yanım gitmişti. Oğlumun babası gitmişti. Ben fark etmesem de içime bu kadar sızıp giren adam her şeyini alıp gitmişti.
Henüz daha pek bir şey yaşamadan, hayallerimde yer alan o mutlu anlarımızı gerçekleştiremeden eşyalarını toplayıp kilometrelerce uzağa gitmişti. Ve lanet olsun ki içimdeki gururum 'gitme' dememe izin vermemişti.
Vermeyecekti de.
Onca hatama rağmen beni bir kez olsun dinleme zahmetine girişmemişti. Birkaç fotoğraf parçasıyla tanımadığı bir adamın sözlerine inanmıştı. Ellerim titremeye başlarken açılan kapıyla bulanık olan çevrem biraz daha buğulandı.
"Miray..İyi misin sen?" Kolumda hissettiğim destekle yere düşmekten son anda kurtuldum. Gonca'ydı bu. Can dostum! Tek arkadaşım. "Neden ağlıyorsun? O adam kötü bir şey yapmadı değil mi sana?"
Gözümdeki yaşlar etkisini arttırırken yavaşça yere doğru düştüm. Benimle birlikte o da dizlerinin üzerine eğilirken, "O adam beni yalnız bıraktı." diye mırıldandım. "Ve ben bundan sonra nasıl yaşayacağımı bilmiyorum. Nasıl nefes alacağımı bilmiyorum. Oğlum büyüdükçe babasını sorduğunda ona ne cevap vereceğimi bilmiyorum."
GGözlerimin altını silip önümdeki görüntü biraz olsun netleşirken Gonca'nın da gözleri dolmuştu. "Oğluna biz sahip çıkacağız. Hepimiz."
Başımı salladım. "Hayır. Hayır. Hiçbir şey onun varlığını hissettirmeyecek."
"Hala vaktin var. Gitmesine engel olabilirsin."
Başımı sallarken boğazımı temizlemeye çalıştım. "Bu mümkün değil. Onu burada zorla tutamam."
"İkinizde hatalı davrandınız aslında. O da çok acele etti."
"Artık bunların önemi yok aslında. Boşandık az önce. Bana son kez veda etti. Her şey için teşekkür ettiğini belirtti." Gözlerim tekrar sulanırken söyleyeceğim cümlelerde boğazıma dizilmişti. "Ağlama artık. Herkes seni dışarıda bekliyor. Bu halde çıkma onların karşısına.."
"Elimde değil." Kollarımı onun elinden kurtarırken zorlukla ayaklandım. Yüzümü sildiğim mendille tekrar eski görüntümü aradım aynada. Pek mümkün olmamıştı. Buraya ilk gittiğim andaki, yüzümdeki makyajdan bir gram kalmamıştı.
"Evde bol bol konuşuruz. Şimdi çıkalım artık şu binadan."
Başımı sallayıp sonunda ağlamamı durdurduktan sonra lavabodan çıktık. Annem ve babam neyse ki beni zora sokacak şekilde üzerime gelmemişlerdi. Arabada sessiz bir yolculuk geçirdikten sonra Barlas'ı annemin kucağından alıp odasına çıkartmıştım. Arkamdan kimsenin gelmediğini fark ettikten sonra kapıyı kilitleyip Barlas'ı beşiğine bıraktım. Mışıl mışıl uyuyordu. Yanındaki koltuğa oturup yüzünü izlerken gözümden düşen incileri tekrar yere bırakmıştım. Burnumu çekerken parmağımı beyaz yanağında dolaştırdım. Her şeyden habersiz minik bedeniyle yumuşak yatağının içinde kollarını yukarıya doğru kaldırmış uyuyordu. Bilmiyordu ki babası olmayacaktı yanında...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEŞİNCİ MEVSİM
RomanceKollarımızı ısırarak saatler yapardık küçükken... Sanki zamanın canımızı acıtacağını anlarmış gibi. @cikolataliigofrett İlk Yayınlanma Tarihi : 01.03.2015 Son Yayınlanma Tarihi : 13.09.2015 Not: Bu hikayenin tüm hakları saklıdır.