Düğünde yaşanan skandalla herkes ne diyeceğini, nasıl hareket edeceğini şaşırmıştı. Konuklarından şaşkınlıını henüz bende atlatamadan Enis'in "Şimdi izin verirseniz bir an önce sizleri uğurlayıp odamıza çıkmak istiyoruz." demesiyle gözlerimi sıkıca kapatma isteğimi engelleyememiştim.
Misafirler arasında mırıltılar başlarken gözlerim bizi dikkatle izleyen bir çift pişmanlık dolu gözle beni izleyen Rüzgar'a döndü. Evet pişmanlık vardı gözlerinde. Belki de daha fazlası. Ama ben öyle görmek istiyordum.
Dudaklarımı zorlukla aralamaya çalışırken, o arkasını dönüp misafirlerin arasından hızlı adımlarla mekandan ayrılmıştı. Kolumdaki baskıyla zorlukla başımı önüme çevirdim. Enis her şeyi mahvetmişti.
Misafirlere bir şey demeyi düşünmeden gözyaşlarımı herkesten gizlemek ister gibi arkamı dönüp ilerlemeye başladım. Evin arka tarafından açılan kapıya ilerlerken çoktan kızarmış olduğunu bildiğim burnumu çekip hıçkırığımı serbest bıraktım.
Bugün benim en mutlu günüm olmalıydı. Öyle olmasını istiyordum. Her şey bir yalandan ibaret olsa da kendimi buna inandırmayı istiyordum.
Adımlarımı zorlukla ileriye atarken arkamda hissettiğim bedenle gözyaşlarımın hızlanmasına izin veriyordum. Sonunda pes edip durduğumda tam da tahmin ettiğim kişi karşıma geçio kollarımdan tuttu.
"Nereye kaçacaktın sevgili karıcığım?"
"Senden uzak neresi olursa oraya!"
Gözlerimin içine uzunca bakıp küçük bir kahkaha attı. "Her şeyi herkes öğrendi. Artık üzülmene izin vermen gerekmiyor."
"Her şeyi herkes yanlış bir zamanda, yanlış bir şekilde anladı! Babamın gözünün önünde nasıl küçük düştüğümden haberin var mı!"
"Babandan mı," dedi gözlerini alayla başka tarafa devirirken. "Yoksa şu Rüzgar denen heriften mi bahsediyorsun?"
"Benim hayatıma bu kadar müdahale edemezsin. Ben senin hiçbir yaşantına karışmadım. Karışmayacağım. Bu karar senin içinde geçerli!"
"Farkında mısın sen! Az önce evlendik biz." dedi iki elini beline yerleştirip aramızdaki mesafeyi kapatırken. "Herkes birbirine deli gibi aşık iki çift görmek istiyor."
"O çift biz miyiz?" dedim başımı sallarken. "Kendimizi kandırmayalım lütfen."
Bir şey diyecekken karnıma giren sancıyla yüzümü buruşturup elimi karnımın üzerine götürdüm. Hayır. Şimdi değil bebeğim.
Halimden anlamış olacak ki gözlerindeki ifadeyi değiştirip kolumdan tuttu sıkıca. "İyi misin?"
"Dokunma bana!" dedim tüm hırsımla parmaklarının arasından kurtulurken. "Sakın bana dokunma."
"Şu sözlerinden sıkıldım artık. Evliyiz biz anladın mı? Evlendin benimle. Boşuna çırpınıp durmayı kes!"
Bir elim hala karnımın üzerindeyken bir kaç adım geriledim. "İyi değilim."
Uzatmanın bir anlamı yoktu. Olan olmuştu sonuçta.
"Gidelim buradan artık!"
**
Enis'e ait olduğunu yeni öğrendiğim şehrin birkaç kilometre ilerisindeki villasının önüne gelince hiçbir şeyi umursamayıp kendimi üst katta bulunan küçük banyoya atmıştım. Üzerimdeki gelinlikten kurtulduktan sonra Enis'in önceden ayarladığı kıyafetleri üzerime geçirip bir kaç saat derin bir uyku çekmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEŞİNCİ MEVSİM
Lãng mạnKollarımızı ısırarak saatler yapardık küçükken... Sanki zamanın canımızı acıtacağını anlarmış gibi. @cikolataliigofrett İlk Yayınlanma Tarihi : 01.03.2015 Son Yayınlanma Tarihi : 13.09.2015 Not: Bu hikayenin tüm hakları saklıdır.