15..16..17..18..19..20..
Uyanalı kaç dakika geçmiş olmasına rağmen, ben tüm uyuşukluğumla karşımdaki beyaz duvara bakmaya devam ediyordum. Dün gece Enis'in anlattıklarıyla aklımdaki soruların hepsi silinmemişti. Aksine..Bir şeyler söyledikten sonra beynimdeki olaylar daha da karışmıştı.
Enis'in gerçek anne ve babası neredeydi acaba? Yaşıyorlar mıydı? İsteyerek mi vermişlerdi Enis'i bu aileye?
Sorular birbirini kovalarken kaşlarımı çatıp yattığım yerde doğrulmaya çalıştım. Saat öğle vaktine yaklaşmıştı. Enis çoktan şirkete gitmek için evden ayrılmıştı.
Yataktan kalktıktan sonra güzelce yatağımı toplayıp, üzerimi değiştirmiştim. Saçlarımı sıkıca topladıktan sonra kahvaltı yapmak için mutfağa inmiştim. Mutfakta tezgahın üzerindeki beyaz kağıt dikkatimi çekerken parmaklarımı tedirgince kağıda doğru uzattım.
"Kahvaltı yaptıktan sonra şirkete gel. Konuşmamız gerekiyor!"
Enis! Yine emirlerine kaldığı yerden devam ediyordu. Dün gece anlattıklarından sonra biraz olsun bana karşı olan tavrının değişeceğini düşünürken, ne kadar da aptalca düşündüğümü bir kez daha yüzüme vurdum!
O hiç bir zaman değişmeyecekti.
Dolaptan kahvaltılıkları çıkardıktan sonra ekmek sepetinden birkaç dilim ekmek alıp masanın üzerine oturdum. Isıttığım sütten bir yudum aldıktan sonra telefonumdan Burak'ın ismini bulup telefonu kulağımla buluşturdum.
Çok geçmeden açmıştı neyse ki. "Miraycımm!"
Son heceyi uzatırken gülümsedim. Keyfi yerinde gibi çıkıyordu sesi. "Günaydın canım."
"Günaydın mı? Saat 12'ye geliyor..Ve biz birazdan öğle yemeğine çıkacağız tatlım."
"Senin için öyle olabilir canım. Ama ben yeni kalktım henüz. Kahvaltımı yapıyorum."
"Yalnız mısın?"
"Evet..Birazdan şirkete geleceğim.. Orada mı olacaksın?"
"Burada olacağım olmasına da," dedi sıkıntıyla "Benimle görüşebilir misin, orasını bilemem.."
"Ne demek o şimdi?"
"Enis'i biliyorsun..Onu tekrar kızdırmak istemeyiz."
"Kolun nasıl oldu?" dedim kolundaki alçı aklıma gelirken. "Ağrı falan oluyor mu?"
"Sıkıntı yok ya..Bir kaç hafta daha böyle takılacağım sadece! Alçı iki hafta sonra çıkarılacak."
Beni görebilecekmiş gibi başımı salladım. "Anladım."
"Sen neden aradın beni?"
Reçelli ekmeğimden bir ısırık alırken, derin bir nefes aldım. "Şey için..Hani şu bebek meselesi.."
"Ben o listeden sonra pek bir şey araştırmadım. Ama duyduğuma göre Enis bu akşam mekana gidecekmiş!"
"Ne!" Duyduğum şeyle gözlerim büyüdü. "Sen nereden biliyorsun?"
"Bizim şirketteki asistanlar konuşurken duydum. Enis Bey'i kesmek için bu gece mekana gideceklermiş."
Asistanlar? Yutmak üzere olduğum ekmek boğazımda kalırken öksürmeye başladım..
"Alo..Alo..Sen iyi misin?"
Önümdeki suya uzanıp, öksürüğümü durdurmayı diledim. Sonunda kendime geldiğimde "İyiyim.." diye mırıldandım. "Kahvaltı yapıyorum da hem seninle konuşup hem yemek yemek zor oluyor biraz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEŞİNCİ MEVSİM
RomanceKollarımızı ısırarak saatler yapardık küçükken... Sanki zamanın canımızı acıtacağını anlarmış gibi. @cikolataliigofrett İlk Yayınlanma Tarihi : 01.03.2015 Son Yayınlanma Tarihi : 13.09.2015 Not: Bu hikayenin tüm hakları saklıdır.