Türel ailesinin mutlu gecesi son bulduğunda ve gecenin yıldızı olan kız çocuğu, hediye paketleriyle dolu odasında derin bir uykuya daldığında; merdivenlerden aşağıya inen Ulaş Türel'in yüzünde hiçbir mutluluk ifadesi yoktu.
Annesiyle babası uyumuştu, kardeşleri de öyle. En azından Atlas'ı ve Egemen'i kontrol etmişti. Toprak'ı salonda, tekli koltuğun ucunda oturur halde görünce onu da kontrol etmediği için kendine küfretti.
"Bir işler karıştırdığını biliyordum." dedi Toprak. Bunu amcalarının evindeyken, abisinin yaptığı telefon konuşmasını uzaktan izlerken fark etmişti. Aptal değildi Toprak, kiminle konuştuğunu biliyordu.
"Babam onlarla buluştuğunu öğrenirse seni öldürür." dedi. Ve doğruydu bu. Yapardı. Babasının bir kahraman olmadığını, henüz küçük bir çocukken öğrenmişti.
"Babam önce kendi hareketlerine dikkat etmeli o zaman." dedi Ulaş ters ters. "En başında bu boka bizi bulaştıran oydu."
"Abi..."
"Toprak, bi siktir git gözünü seveyim, zaten canım burnumda!" Elinin tersiyle gözünü ovuşturdu Ulaş. Bu sikik dertler yüzünden uyuyamıyordu, delirecekmiş gibi hissediyordu. Bunu kardeşlerine yansıtmamak için elinden geleni yapsa da ve kimi zaman bunda başarılı olsa da Toprak'ın bu numaralara kanmayacağını biliyordu. Belki de kendisinden sonra en büyük olan o olduğu içindi. Belki de bu dert çoktan ona da bulaşmıştı. Baba senin yapacağın işi sikeyim, diye geçirdi içinden.
"Uyuyamıyor musun?" Oturduğu yerden ayaklandı Toprak. "İlaç getireyim mi?"
"Toprak siktir git!" diye patladı Ulaş en sonunda. Elini alnına götürüp gözlerini kapattı. "Lütfen git yat." dedi nispeten sakin bir ses tonuyla. "Git zıbar, beni hiç görmemiş gibi davran, git hadi!"
Toprak yirmi üç yaşındaydı ama sorsaydınız kırk üç gibi hissettiğini söylerdi. Ecrin'den sonra biyolojik kız kardeşinin hayatta olduğunu, aslında hiç ölmediğini, babasının sikik sokuk işleri yüzünden kaçırıldığını öğrendiğinden beri her şey boka sarmış vaziyetteydi. İşlerin daha da karışmaması için ilk defa mantığın sesi olmaya karar verdi, abisine abilik yaptı.
"Bu saatten sonra hiçbir şeyi değiştiremezsin." dedi kaşlarını çatarak. "Oyunlarına gelme abi. Babamın söylediklerini hatırla, onlar yeni doğmuş bebekleri bile kaçıracak kadar tehlikeli insanlar!"
"Toprak senin belanı sikeyim!" Yan tarafındaki koltuğa bir tekme savurdu Ulaş. "İşte tam da bu yüzden onlara ağızlarının payını vermem gerekiyor! Ulan..." dedi hiddetten konuşmaya devam edemezken. "Ulan, el kadar bebeği annesinin koynundan koparan adamlarda haysiyet mi aranır sanıyorsun? Sözlerine güvenilir mi o piçlerin?! Yarın bugün Egemen'e bulaşırlarsa ne olacak? Ya Atlas'a?! Kafan hiç mi çalışmıyor oğlum, ha? Ha?!"
"Babam.." Toprak duraksadı, söyleyeceklerinden o bile emin değildi. "Babam kendisinin ilgilendiğini söyledi." dedi güçsüz bir sesle. "Bu işe karışma abi." Dişini sıktı. "Yalvarıyorum sana, lütfen abi, gözünü seveyim..."
Kardeşlerinin arasında kişiliği en bozuk olan daima Ulaş'tı ama Ulaş bile, Toprak'la karşılaştırıldığında cana yakın bir insan sanılırdı. Kendisinden iki yaş küçük bu veletin içten içe kendini zehirlediğini biliyordu, biliyordu ama ona nasıl ulaşacağını kestiremiyordu. Sıkıntıyla iç çekti ve Toprak'a doğru birkaç adım ilerledi. Sonrasında elini kardeşinin ensesine atarken karşı çıkmasına ya da ayrılmaya çalışmasına aldırmadan başını omzuna yatırdı ve çenesini kardeşinin saçlarına koydu. "Bir şey olmayacak." dedi teskin eden bir sesle. "Kimse bana bir şey yapamaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVERA
ChickLitMahinev, yalnızlıkla arkadaş bir kızdı. Doğduğunda yalnızdı, acı çekerken yalnızdı, büyürken yalnızdı. Böyle öleceğini düşünüyordu ta ki bir ailesi olduğunu öğrenene kadar. Aynı şehrin içinde, kendisinden kilometrelerce uzakta; annesi, babası, abile...