🌠
Toprak Türel.
Motorları seviyorum. Hız yapmayı da. Rock'ı, rap'i, sigara içmeyi, küfretmeyi, dalga geçmeyi seviyorum. Eskiden yaşamayı da severdim.
Ecrin her şeyi bok etmeden önce yani.
Tatil diye İstanbul'dan kalkıp Bursa'ya gelmiştik ama benim sikik rutinlerim devam ediyordu. Sabah kalk, kavga et. Öğlen olsun, yine kavga et. Akşamına, bir posta daha kavga et. Mahinev'i üz, Mahinev'i kır, Mahinev'i ağlat. Yaklaşmaya çalıştıkça, düzeltmeye, onarmaya uğraştıkça bokun içine daha da batıyordum. Bu rutin eskiden olsa bana koymazdı ama şimdi, uykularımı kaçırıyordu.
Mahinev'i üzmek istemiyordum.
Ama gel gör ki, ailenin işe yaramaz piçi olarak başka hiçbir vasfım yoktu. Tüm umutlarım, tüm sevinçlerim ve tüm sevgim Ecrin'de tükenmişti. Şimdi Mahinev'e ne kadar yaklaşmaya çalışırsam o kadar beter hale getiriyordum olayları. Abimle iyi anlaşıyordu, Egemen'le, Atlas'la...Atlas'ı bile affetmişti bu kız! Ama beni asla affetmeyeceğini biliyordum.
Üzgünüm Mahinev. Bu kadar boktan bir abi olmak istemezdim.
Uzandığım daldan düşmemek için ekstra dikkat ederek cebimdeki Winston paketini çıkardım. Tek elle yakmak zordu ama diğer elimde telefonum vardı ve Mahinev'in hesabında geziniyordum. Çok takipçisi yoktu, henüz. Annem onu sosyeteye tanıttığı anda hesabının patlayacağını biliyordum. Güzel kızdı sonuçta. Ve etrafta yavşak çoktu. Atlas'ın aklına girip Mahinev'in hesabını gizli yapması için konuşsam mı?
Sigarayı içime çekerken ilk ve tek gönderisine baktım uzun uzun. Ozan, Atlas ve Hakan'la birlikteydi. Gülüyordu. Elbette güler, ben yanında değilim çünkü. Dalga dalga saçları, su yeşili gözleri, gözlerinden bile okunan o neşesi...iç çektim. Fena koyuyordu bana hepsi. Tatilimizi bok etmiştim, onu yeniden ağlatmıştım ve bir insan ne kadar kırılabilirse o kadar kırmıştım. Mahinev. Özür dilerim. Aslında..böyle bir insan değildim ben.
"Pamir...Neden öyle bakıyorsun?"
Duyduğum sesle birlikte az kalsın ağaçtan düşecektim, son anda tutundum bir yerlere. Telefonumu kapatıp bakışlarımı aşağıya diktiğimde, bembeyaz bir elbisenin içinde tin tin ilerleyen kızı gördüm. Aklıma aynı anda onlarca soru doldu. Buraya nasıl gelmişti? Beni fark etmiş miydi? Ses çıkarsam korkar mıydı? Aşağıya inmeli miydim? Henüz bu soruların hiçbirini cevaplayamadan, sanki tüm evren bana karşı birlik olmuş gibi, Mahinev adım adım tünediğim ağaca yaklaştı ve yere oturdu. Çok yüksekte değildim, başını kaldırdığı an beni görmesi işten bile değildi. O kadar yakınımdaydı ki saçlarındaki gümüş yıldızları, yanaklarındaki hafif pembeliği bile seçebiliyordum. Telefonunu havaya kaldırmıştı, biriyle görüntülü konuşuyordu. Kim olduğunu hatırlamam birkaç saniye sürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVERA
ChickLitMahinev, yalnızlıkla arkadaş bir kızdı. Doğduğunda yalnızdı, acı çekerken yalnızdı, büyürken yalnızdı. Böyle öleceğini düşünüyordu ta ki bir ailesi olduğunu öğrenene kadar. Aynı şehrin içinde, kendisinden kilometrelerce uzakta; annesi, babası, abile...