11.

18.7K 1.1K 341
                                    






Bazen gözlerim dışında içimdeki her şeyin ağladığını hissediyorum.

İnsanlar mı çok yalancı yoksa ben mi çok safım, artık ayırt edemiyorum.

"Ya yemin ederim abime söyledim." dedi Egemen bininci defa. "Söyledim ama işte-"

"İşte ben kimim ki Ulaş beni umursasın, değil mi Egemen?" dedim sesimi yükselterek. Mutfağın boydan boya cam kapısından bahçeye bakıyordum dehşetle. "Rahatsız olduğum şeyleri söylememi istemiştin ve söylediğim ilk şey hemen başıma geldi." Tatsız bir şekilde gülümsedim, Ozan'ın yanımdaki varlığı bile rahatlatamıyordu beni. "Ben anladım sizi. Gerçekten. Korktuğum şeyleri öğrenip üzerimde koz olarak kullanmak istiyorsunuz." Dudaklarım titredi, biraz sinirden biraz da üzüntüden. "Gerçekten çok kötü kalplisiniz."

"Mahinev, canım, beni bir dinler misin lütfen?"

"Bana canım falan deme!" diye çıkıştım Egemen'e. Bahçedeki boyum kadar köpekleri gösterdim. "Şunlara bak! Üzerime atlasalar kolumu koparırlar! Köpek diye aslan besliyorsunuz evde!"

"Cidden abi." dedi Ozan beni destekleyerek. "Siz bunlara ne yaptınız? Son gördüğümden bu yana daha da büyümüşler."

Aile pikniğinde Egemen'e köpeklerden korktuğumu söylemiştim ve piknikten sonra tam üç gün geçmişti. Bu sabah gözlerimi açtığımda evin bahçesi Serengeti düzlüklerine dönmüş haldeydi. Abartmıyordum, Ulaş herkese köpek diye yuttursa da bu hayvanlar köpek falan değildi. Dev gibilerdi, vahşice havlıyorlar, birbiriyle kavga ediyorlardı. Şaka gibiydi resmen. Egemen alışacağıma dair saçmalıklar söylese de köpek korkumun ne kadar büyük olduğunu bilmiyordu. Normal insanlar korktuklarında kaçıp canlarını kurtarmaya çalışırdı mesela. Ben ise donup kalıyordum. Bedenim hareket etmiyor, dişlerim birbirine vuruyor, aklım o an için çalışmayı bırakıyordu. Belki alışabilirdim, yani bir ya da iki tane olsalardı.

Ulaş'ın tam beş tane köpeği vardı. Beş. Beş köpek ne demek ya?

Babam toplantısı olduğu için evden erken ayrılmıştı bu yüzden abi tayfası, Ozan ve Atlas ile evde tek başıma kalmıştım. Ders başlamadan beş on dakika önce sınıfta olmak istiyordum çünkü henüz tamamlayamadığım ödevlerim vardı. Eğer Ulaş ve aslan görünümlü köpekleri planlarımı baltalamamış olsaydı çoktan otobüse binmiş olurdum. Ama bunun yerine Egemen'in bir işe yaramayan özürlerini dinliyordum.

"Kuzen, bugün gitmesen mi okula ya?" Ozan eğilip başını omzuma yasladı. "Evde tek başıma çok sıkılırım ben."

Egemen uzanıp Ozan'ın kafasını iteledi ve kaşları çatık, "Sana kasma dedik ama bokunu çıkarıyorsun." dedi pis pis. "O eline koluna sahip çık Ozan, canımı sıkma benim."

Gözlerimi yumup açtım. Artık hiçbirine tahammülüm kalmamıştı. Saçma davranışları beni o kadar rahatsız ediyordu ki çıldırabilirdim. Egemen'e bağırmak istiyordum, kavga etmek, elime geçen her şeyi kırıp dökmek! Ama bunları yapamazdım tabii. Beni köpeklere yem ederler.

Egemen'i ve Ozan'ı tartışır halde bırakıp yemek masasına doğru ilerledim. Masanın baş köşesinde Toprak oturuyordu. Onu ilk defa takım elbise giymiş halde görüyordum, üstelik saçları da bugün çok düzenliydi. Pürdikkat telefonundan bir şeylere bakarken adım seslerimi duyunca başını kaldırdı. Yutkundum, sırt çantamın kulplarını sıktım.

MAVERAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin