🌠
Ulaş Türel.
İradesiz bir babanın vazgeçemediği çocuğu, doğan ilk oğlu. Annesinin gözağrısı değil, gönül yarası; kardeşlerinin abisi değil, korkulu rüyası. Koca bir aileyi mahveden en değersiz kişi. Değer miydi baba, benim için değer miydi? Alıp satsaydın ya beni şeytana, nolurdu benim gibi bir işe yaramazı feda etseydin tüm ailemiz uğruna? Eğer yapsaydın, verseydin beni Korludağ'a, bu önemsiz hayatımın bir anlamı olurdu en azından. Mahinev kaçırılmaz, ailemiz parçalanmaz, kimse acı çekmek zorunda kalmazdı.
Tek bir yanlış, onlarca kişinin hayatını karartıyordu. Bu yüzdendi işte sürekli en doğrusu için uğraşmam. Doğru olan tektir; hayat ya siyah ya beyazdır, gri diye bir şey yoktur. Aksini iddia eden omurgasızın ta kendisidir. Ah be baba...beni bir zamanlar vazgeçemeyecek kadar çok sevdiğin için tüm hayatım boyunca kendimden nefret ettim.
"Selçuk'la konuştun mu? Soruna tahammülüm yok Ulaş, sana bunu en başında söylemiştim."
Yere bakmaktan vazgeçip babamın oturduğu masaya baktım. O bana bakmıyordu, gözleri sayısız kağıdın üzerindeydi. İş hayatında bu denli kurnaz olan bir adamın söz konusu insan ilişkilerine gelince safa bağlaması sinirlerimi bozuyordu.
"Konuştum." dedim sakince. İşler yanlışa doğru sürüklenmediği müddetçe sakinliğimi korurdum. "Sorun çıkmayacak, bana güvenebilirsin."
"Sana güveniyorum." dedi önemsemezce. Garsona teşekkür eder gibi söylemişti bunu. İş dışında benimle fazla yüz göz olmuyordu son zamanlarda çünkü genelde hır çıkarıp kavgaya tutuşuyordum. Elimde değildi, içimde biriken siniri bir yerden atmam lazımdı ve babam, bu sikik 26 yılım için en mükemmel günah keçisiydi. Belki adiceydi ama sikerler. Bu da benim ondan intikam alma şeklim.
Ayaklandım. "Başka bir şey yoksa..."
Başını kaldırıp bir anlığına bana baktı. "Vehbi, Mahinev'i izlemeye devam ediyor mu?"
İç çektim. "Evet." Babamın hafif kontak korumalarından biriydi Vehbi. Korludağ, Mahinev'i kaçırdığından beri babam onu peşine takmıştı ve her ne kadar asalak herifin teki olsa da söz konusu gizliliğe gelince tilki gibi kurnazdı. Mahinev şu ana kadar takip edildiğini fark etmemişti. Fark etseydi de bir şeyin değişeceğini sanmıyordum. Bağırıp çağırması benim gözümde huysuz bir kedinin çığlıklarından öteye gitmiyordu. Ve babamın gözünde de öyle. Bazen ona bakıyordum ve 17 yaşında olduğuna inanasım gelmiyordu. Saftı, fazla saftı. İnsanların kalbinde doğuştan gelen bir iyilik olduğuna inanacak kadar saf. Vur ensesine al ekmeğini denilen bir karakteri vardı. Bu yüzden peşinde korumalar vardı. Ve yine bu yüzden, okula kaydolurken babam onun için tüm öğretmenlerle ayrı ayrı görüşmüştü. Özel durumundan bahsedip dersler için ona yardımcı olunmasını, çekingen olmaması için etkinliklerde aktif roller verilmesini istemişti. Annemle konuşurken jimnastik takımının lideri gibi bir şey olduğunu söylemişti bir keresinde. Bu da babamın işiydi. Mahinev farkında değildi ama babam onun her hareketini gözlüyor, ayağına takılacak taşları yolun üstünden kaldırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVERA
ChickLitMahinev, yalnızlıkla arkadaş bir kızdı. Doğduğunda yalnızdı, acı çekerken yalnızdı, büyürken yalnızdı. Böyle öleceğini düşünüyordu ta ki bir ailesi olduğunu öğrenene kadar. Aynı şehrin içinde, kendisinden kilometrelerce uzakta; annesi, babası, abile...