Bazen her şeyi arkamda bırakıp kaçsaydım nasıl olurdu merak ediyorum.Kaçmak istiyorum, gerçekten. Çünkü tüm bu yeni yaşam saçmalığı bir kabus gibi. Buradan gitmek istiyorum, uzaklaşmak istiyorum. Ama nereye gidebilirim ki? Eskiden kaldığım yere gidemezdim, Gülizar cadısı beni bir daha oraya sokmazdı. Alıp başımı bir otele gitmeyi düşünsem içimden bir ses kolaylıkla bulunacağımı söylüyordu. Türeller kredi kartımın hesap hareketlerini kontrol edebilirdi, kullanabileceğim nakit param yoktu çünkü. Başka bir şehire gitmeyi aklımdan geçiriyordum son birkaç gündür. Kimsenin beni bulamayacağı, Tanrı'nın unuttuğu bir yere yerleşmek ve ömrümün sonuna kadar orada yaşamak istiyordum.
Ah. Ben aptalım. Büyük aptalım hem de. Aile benim neyime? Yalnızlık kötü bir şey değil ki...
En azından canını acıtan kimse olmaz.
Didem Türel, ki kendisine önce anne demiştim, eve geri geldiğinden beri birkaç gün geçmişti. Telefonunu habersizce açıp tüm herkesin birlik olmuşçasına benden sakladığı gerçeği öğrendiğimden beri her şey boka sarmaya başlamıştı. Sabah uyanıp okula gidiyor, akşam eve geliyor ve aceleyle odama kapanıyordum. Ders çalıştığım ya da eğlendiğim yoktu. Penceremden dışarıyı izliyordum öylece, boş boş, amaçsız. Çokça kalbim ağrıyordu ve bunun sebebini tam olarak kelimelere dökememek beni deli ediyordu.
Bildiğim birkaç şey vardı.
Öncelikle Didem Türel arkadaşının kaza geçirdiği bahanesiyle evlatlık kızı Ecrin'i görmeye gitmişti.
Tüm aile de bunu benden saklamıştı. Herkesin bu olaydan haberinin olduğunu düşünüyordum çünkü bu gerçek, bir haftalık süreçteki bazı mantıksız davranışlarına açıklama getiriyordu. Üstü kapalı konuşmalar, ben yanlarına gelince aniden susmalar, Didem Türel'le telefonda konuşmamı engellemek için yaptıkları türlü türlü oyunlar...hepsi şimdi bir anlam kazanmıştı. Beni aptal yerine koyup oynamışlardı, belki de arkamdan gülmüşlerdir.
Her ne haltsa, benim sinirlendiğim şey Didem Türel'in evlatlık kızını görmeye gitmiş olması değil. Kızını görmeye gidebilir, sonuçta onlarla uzun bir süre yaşadı o kız, onu seviyor olabilirler, özlemiş olabilirler, Tanrı bilir belki de onu buraya geri getirmeyi düşünüyorlardır; bunların hiçbiri umrumda değil! Yalan. Umrumda.
Benim sinirlendiğim şey, yalan söylemeleri.
Neden kızını görmeye gittiğini söylemek yerine arkadaşının kaza geçirdiği yalanını uydurdu ki? Gerçeği söyleseydi ne olurdu? Tepkimden mi korkuyorlardı? İyi de ben onlara hiçbir zaman saygısızlıkta bulunmamıştım ki. Eğer bana gerçekleri söyleselerdi kalbim yine kırılırdı, yine incinirdim ama bu kadar değil. Kendimi değersiz bir çöp gibi hissetmezdim, en azından bana doğruları söyleyecek kadar güvendiklerini bilirdim.
Neden yalan söylediler ki?
Gerçeği bilseydim yüzlerine bakıp bir sorun olmadığını söyler sonra da odama çıkıp sessizce ağlardım.
Şimdi ağlayamıyorum bile. Belki şoktan belki de yaşadığım hayalkırıklığından dolayı tek damla gözyaşım akmıyor. Bunun yerine başım zonkluyor, nefeslerim kesiliyor, omzuma binen yükler yüzünden sırtım ağrıyor.
Eh be Mahinev. Sen hep böyle salaktın işte. Hayalkırıklığına uğramak istemiyorsan insanlardan beklentin olmamalı, ne çabuk unuttun...
Çantamın içine çalışma kitaplarımı ve defterlerimi yerleştirdim. Önümüzdeki hafta seri sınavlarımız başlıyordu ve bugün için bizimkilerle çalışma planı yapmıştık. Öğle arasından sonra etüde çıkacaktık ve kapanma saatine kadar çalışacaktık. Yani Aras'ın planı böyleydi. Bana çok gerçekçi gelmemişti çünkü Behlül denilen bir gerçek vardı. O kadar saat oturup ders çalışacağını düşünmek iyimserlik olurdu, normal zamanlarda bile yerinde duramayan hiperaktif bir çocuktu. Aras'ın çıldıracağını, Balçiçek'in bol bol küfredeceğini, Behlül'ün vur patlasın çal oynasın takılacağını biliyordum ama evden birkaç saat daha uzak durmak için her şeyi yapardım. Üstelik onlar benim arkadaşlarımdı. Yani öyle olduklarını umut ediyordum. Türel ailesinden yediğim kazıktan sonra herkese tedbirli yaklaşıyordum. Buna Pamir de dahildi. Son birkaç gündür koridorda onu gördüğüm gibi yolumu değiştiriyordum. Jimnastik dersindeki provamızı da ekmiştim. Yüzüne bakıp yalan söylemeye devam edemezdim. Bunun ne kadar iğrenç bir şey olduğunu anladıktan sonra hiç yapamazdım hem de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVERA
ChickLitMahinev, yalnızlıkla arkadaş bir kızdı. Doğduğunda yalnızdı, acı çekerken yalnızdı, büyürken yalnızdı. Böyle öleceğini düşünüyordu ta ki bir ailesi olduğunu öğrenene kadar. Aynı şehrin içinde, kendisinden kilometrelerce uzakta; annesi, babası, abile...