Bölüm 10

55 9 0
                                    

Uyandığımda saat on bir olmuştu bile. Melo sessizce kalkmış yatağını toplamıştı. Bende yavaş ağır adımlarla kalkıp banyodaki işlerimi hallettim. Üstümü değiştirmeden pijamalarımla aşağı indim. Beni gören Yiğit hem yanıma gelip kolumdan tutarak
"Kızım niye seslenmiyorsun. Gelip seni alırdık ya"

"Niyeymiş, benim elim ayağım hala tutuyor işte ne gerek var sana"
diyip elini geri ittim ve yürümeye devam ettim. Düne göre daha iyiydim. Artık destek almadan gidip gelebilirdim. Bu sefer Kaan yanıma gelip

"Elin ayağın tutyor ama senin hala dikişlerin var kardeşim dikkat etmen gerek"

"Hele bak bak bak, ne çabuk kardeşin oldum. Çekilll, ben yıkılmadım ayaktayım"
Yiğit ve Kaan'a iki elimde işaret ederek
"Dertlerimle başbaşayım" dedim.
Yiğit
"Aaa ayıp ediyon ama biz dert miyiz?"
Ben
"Evet. Sizden alâ dert mi var"
Kaan
"Ama çok kırıcısın"
Ben
"Allah hallaaa bunu bana sen mi diyon cücük"
Yiğit kahkaha atarken Kaan
"Daha çok kırılıyorum ama"
Ben
"Coğta fifi, benim kırıklarımın yanında senin ki hiç bile, uçaktan görünen insan gibidir."
Dememle ikiside aynı anda birbirlerine baktılar ve sağ ellerini havaya kaldırıp
"Bundan sonra Leyla kardeşimizi hayatımız boyunca koruyup, kalbini kırmayıp birer abi gibi davranacağız. Yaptıklarımızın bedelini en ağır bir şekilde ödemeye, gerekirse kadın elbisesi giyip sokakta gezeceğiz. Senden bütün içtenliğimizle ve kalbimizle özür diliyoruz" diye bağırıp kollarını geri indirip asker gibi durdular. Ben bu hallerini görünce gülmeye başlayınca ikisi de iki yanıma geçip beni oturur vaziyette kollarının arasına aldılar. Ben
"Noluyo lan, napıyonuz oğlum bu ne iş. Hem beni nere götürüyorsunuz."
Yiğit
"Sen artık bizim kraliçemizsin bizde senin askerleriniz. Seni daha rahat bir şekilde yorulmaman için biz taşıyacağız"
Ben
"Af bekliyorsanız daha çok beklersiniz ama köleler"
Kaan
"Bizimle konuşman bile bizim için mucize kraliçem"
Ben
"Afferim, şükret. Şükret ki bir daha kalbimi kırmayasınız"
Yiğit
"Öyle bir şey artık söz konusu bile değil"
Ben
"Caaan kırmızı boğaya bak sen"
Yiğit
"Kırmızı boğa mı?"
Ben
"Heee evet kırmız boğa. Sinirlenince aynı kırmızı boğa gibi oluyon " dememle Kaan kahkaha attı.
Yiğit
"Bana bak Kaan Leyla tek bana öyle diyebilir eğer ağzından boğanın b sini duyarsam bende senin lakabını derim Leyla'ya ona göre.
Ben
"Kaan'ın lakabı mı var? Neee?"
Yiğit
"Söylemem"
Ben
"Söylemezsen affetmem"
Yiğit
"Söylersem de affetmiyeceksin ki"
Ben
"Aaaa nerden bildin, oysa ki yutarsın sanmıştım"
Kaan
"Benim canım abim kardeşlerini öyle kolay kolay bayrak etmez"
Ben
"Afferim çocuklar, hep böyle birbirinize destek olun emi" dedim sanki elli yaşında teyze gibi.
Kaan
"Peki kraliçem. Hadi gidelim mi bizi bekliyorlar"
Yiğit
"Gidelim"
Ben onların kollarından olan tahtımda oturuken onların beni nereye götürdüklerine bakıyordum. Beni terasa götürüyorlardı. Terasa geldiğimizde bana ait bir kahvaltı masası hazırlamışlardı. Diğerleri de işlerine gitmişler beni de Yiğit ile Kaan'a teslim etmişler. Anlamadığım bunlara nasıl beni teslim ederler, bunlar daha geçen hafta bana el kaldırıyorlardı.

Neyse bana özel kahvaltı masasının baş koşesine beni oturttular ve ayakta dikildiler. İkisine bakıp
"Otursanıza ne dikmişsiniz tepemde"
Kaan
"Kraliçemiz otur dediğinde otururuz"
Ben
"E diyom da oturun iiii"

İkiside benimle beraber oturdular. Genelde yalnız yemeği severdim ama yanımda birileri bana bakıyorsa onlarada zorla yedirirdim. Üçümüzde kahvaltımızı yaptıktan sonra oturma salonuna giderken bir oda gördüm. Daha önce orda öyle bir oda olduğunu fark etmemiştim. Hemen yürüyen tahtımı durdurup
"Şu odada ne var?"
Yiğit
"Orası müzik odası. Annem bir ara konservatuarda hocalık yapıyordu."
Ben
"Hadiii canıımm, vay be."
Elime odaya doğru ileri işareti yaparak
"Oraya gidelim" dedim
Tabi hemen beni götürdüler.
Odaya geldiğimizde bir çok müzik aleti vardı. Def, gitar, keman, darbuka, bakteri, piano, bandolin bile vardı. Ve adını henüz bilmediğim başka müzik aletleri. 
İkilinin kollarından indiğimde odaya bir tur attım ve piano da durdum. Baştan aşağı kusursuzdu, çok güzeldi. Aklıma yetimhane gelmişti

"Yetimhanede Billur teyze vardır... Rahmetli, o bana gitar ve piano öğretmişti. Yetimhanede küçülte olsa müzik odası vardı. Burayı görünce orası aklıma geldi"
Yiğit
"Mekanı cennet olsun "
Ben
"Amin"
Kaan
"Madem biliyorsun bize bir parça çalar mısın?"
Biraz düşününce uzun zamandır çalmıyordum şimdi çalmak iyi gelirdi.
"Tabi"
Pianonun başına dikkatlice oturup  tuşların üstündeki kapağı açtım.
Önümde serili siyah beyaz tuşları özlemişim.

Yiğit'in bakış açısından:

Pianonun başına oturup başladı çalmaya. Çaldığı parça Sertap Erener- olsun şarkısıydı. Şarkının söz kısmına gelince söylemeye başladı. Çok güzel bir sesi vardı, huzur verici bir sesti. Parmakları piano tuşlarının üzerinde sanki suda akıyormuş gibiydi. Zarifliği göz kamaştırıyordu. Şarkıyı söylerken duygulandığını fark ettim, ağlayacaktı ama ağlamamak için kendini tutuyordu.
Kaan'a baktığımıda onunda gözleri dolmuştu.
Sesi yüreğime dokunurken gidip kemanı elime aldım ve ona eşlik ettim. Bana baktı ve tebessüm etti. Beraber çalıyorduk o söylüyordu. Kendimizi müziğe öyle kaptırmıştık ki ne ara şarkının sonuna geldiğimizi fark etmemiştik. Şarkıyı bitirdigimizde benimde içim bir ferah olmuştu, müzik mi bana iyi geliyordu yoksa Leyla'nın sesi mi anlamadım.

Leyla'nın bakış açısından:

Bu şarkıyı söylerken hep duygulanırdım. Ki yine duygulanmıştım ama bu sefer çeşmelerimi kontrol altında tuttum. Ben pianoyu çalarken yiğit de keman çaldı, aslında çok şaşırdım keman çalmasına.

Müzik odasında biraz daha takıldıktan sonra odama çekildim. Öğlenden sonra yaprak abla gelip sargımı değiştirdi ve gitti. Acelesi varmış bir dahakine beraber vakit geçireceğiz. Sonra Yiğit ile Kaan geldiler, bana şebeklik yaptıkalar ama hiç birine gülmedim. Çok komiklerdi, Kaan etek giyip roman havası oynadı, Mezdeke açıp bir güzel kıvırdılar, delisin dansı yaptılar. Ama ben naptım kendimi tutup gülmedim, gülersem yüz verimis olurdum. Daha sonra gülmek için onları gizlice kayda aldım. Daha akşama kadar tekrar tekrar izleyip durdum.

Akşam olunca da tüm ev halkı toplandı. Melo yeni evine taşınmıştı bu yüzden o yoktu. Hepimiz yemeğimizi yedikten sonra odamıza çekildik. Arda'nın nişanı da ertelenmişti ben ameliyat oldum diye. İyileşince karşılıklı bol bol göbek atıcaz da.

Ben odama geçince yatağıma geçip yeni tarifler yapmak için kalem kağıdı elime aldım. Yazdıklarımı daha iyi olduğum bir zamanda uygulayacağım. Nasıl olduklarını çok merak ediyordum. Sonra telefonumla takılırken uykuya dalıverdim. Bu günüm de böyle güzel geçmişti, en azından olaysız...

Arkadaşlar çok yoğun bir gün geçirdim bu yüzden kısa bir bölüm yazdım kusura bakmayın. Umarım beğenirsiniz...🥰🤗🥰🤗

Kaybolan Çicekler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin