Bölüm 17

31 4 0
                                    

Eve gelir gelmez ilk iş odama gidip kısa bir duş aldıktan sonra üzerimi değiştirdim. Kuğu gibi gözükmek istiyordum bu yüzden kırık beyaz, kabarık kollu bir elbise tercih ettim. Elbise adeta üzerimde su gibi duruyordu. Gelin gibi gözükmemek için elbiseme uyum sağlayan toz pembe bir kurdeleyi belime kemer olarak kullandım, altında da toz pembe alçak topuklu ayakkabılarımı giydim. Eski İngiliz kadınlar gibi bir tarzım olmuştu, çok zarif gözüküyordum.
Akşam saat 7 gibi geliceklerdi ve ben aşırı stres yaptım.
Saçıma koyu pembe bir kurdele bağladım ve küçük makyaj dokunuşlarıyla saat 6.15 geçe hazır oldum.
Aşağı indiğimde abi tayfası, babam ve Mert jilet gibi olmuşlardı. Yiğit'i daha önce takım elbiseli görmüştüm ama diğerlerini görmemiştim. Takım elbise giymeleri vücut kaslarını ortaya çıkarmıştı.
Salonda Bayram neşesi vardı, hepsi çok yakışıklı ve neşeliydi. Baba tarafı iyi insanlar olucak ki geliceklerine bu kadar sevindiler. Annem bile o kadar güzel olmuştu ki gözlerimi ondan alamıyordum. Tıpkı sarı bir papatya gibiydi, sarı saçları ve ona uyumlu sarı elbisesi onu harikulade gösteriyordu.
Daha fazla uzaktan bakmayıp aralarına katıldım. Beni gören ilk Caner abim olmuştu ve

"Waaaaaooww bu güzellikte kim böyle, matmazel bu dansı bana lutfeder misiniz?"
Diyip elini bana uzattı ve önünde eğildi. Elimi onun eline koyup
"Memnuniyetle bayım" dedim ve ayağa kalktı belimden tutup salon insanları gibi dans etmeye başladık. Diğerleri bizlere gülücükler saçıyordu ki araya Arda abim girdi ve

"Mamafih, bende sizinle dans etmek isterim" diyip elimi caner'in omzundan alıp öptü ve bu seferde onunla dans etmeye başladım.
Bu durum beni çok neşelendiriyordu, mutluyum çünkü ailemin yanındaydım. Sadece korkum, hüznün bir gün benim kapımı çalıcak olmasıydı. Çünkü bu hayatta herkes mutluluğun peşinden koşar, mutluluk için çalışıp didinir. Ama iş o ki mutluluğu ancak hüznü tattıktan sonra kazanabiliriz. Şu an mutluysam geçmişimde tattığım hüzünlerin verimidir.

Böyle gülüp oynarken herkes herkesle dans etmeye başladı, son dakikalarda koltuklara oturup dinlendik. Annemde son işleri kontrole gitmişti.

Hepimiz çok mutluyduk, bu mutluluk içimi bir hoş ediyordu. Gözlerimde şebnemlere vesile oluyordu. Ama kendimi tutup ağlamadım.

Biz gülüp eğlenirken Mert aynanın karşısında saçını düzeltiyordu. Zaten düzgündü ama daha da dikkat ediyordu. Yanımda oturan Caner'e dönüp
"Bunun neyi var böyle?"

"Dedem Mert'in haylaz olduğunu ve hep böyle kalacağını söyleyip durur. Adam olmaz falan filan işte. O da dedemin gözüne girmek için didiniyor işte"

"Yhaa kıyamam"

Biraz daha oturduktan sonra kapı çaldı. Kapının çalmasıyla beni bir heyecan bastı, yanaklarım al al oldu, sıcak bastı bir anda.
Herkes kapıya giderken sehpadaki sürahiden bir bardak su doldurup içtim ve peşlerine takıldım.

Kapıyı hafizem açtı. Annem ve babam en baştaydılar gerisi de büyükten küçüğe doğru ilerliyorduk.
İlk içeri yaşlı bir amca girdi, ardından dört tane kadın orta yaştaydılar iki tane de yaşlı kadın vardı, kadınlardan sonra da sayamayacağım kadar çok erkek girmişlerdi. Dört tane orta yaşlı adam geri kalanlar da ya benim yaşıtım ya da benden büyüklerdi. Herkes sıra sıra birbirlerini öperken sıra bana gelmişti yaşlı amca benim yanaklarımdan öptü bende elinden öptüm sonra

"Ahhh benim güzel kızım, sonunda dünya gözüyle kaybolan kızımı, torunumu da gördüm yaa" diyip bana sıkı sıkı sarıldı.
Bir şey diyemedim, daha doğrusu diyecek bir şey bulamadım. Karmaşık duygular içerisindeyim, hem mutlu hemde üzgünüm. Üzgünüm çünkü kaybolan o kadar çok yıllarım vardı ki. Tamı tamına yirmi iki sene. Çeyrek ömür resmen. Mutluyum çünkü nasıl bir sevap işlediysem artık ailemi buldum.

Kendimi düşüncelerimden alıp gelen misafirlerle ilgilenmeye başladım. Kuzenlerim büyük bir kısmı benden büyük oldukları için onlar Poyrazla falan takılıyorlardı. Benimle hemen hemen aynı yaşta olan altı kişi vardı. İsimleri: Ayhan, Kayahan, Metehan, Hakan, Taylan, Erhan dı. Bunların isimleri neden bu denli uyumluydu. Sanırım bunların adını koyan eltiler birbirlerini seviyorlarmış ki kafiyeli koymuşlar.

Aile büyükleri beni çok sevmişlerdi tabi bende onları. Kuzenler ile o kadar samimi değildim çünkü abi tayfası kıskandıklarını çok belli ediyorlardı. Onlar her ne kadar kuzenlerini sevselerde ben onların kız kardeşleriydim, kıskanmlaları onlardan önce geldiğimi anlamama sebep olmuştu.
Sevgilim olsa kim bilir ne yaparlardı.

Misafirler yemeklerini yedikten sonra kahve içmek için terasa gittiler.

Yaşlı iki tane kadın vardı ya heh işte onlar dedemin eşleriymiş. Birinin adı Handan ilk handan nineyle evlenmiş. Dedemin bütün çocuklarının annesiymiş. İkincisinin adı da Zümrütmüş. Zümrüt nine dedemin erkek kardeşinin eşiymiş. Eşi genç yaşta kalp krizinden vefat edince o zamanki ki hâlâ devam eden töreye göre ailenin diğer erkeği yengesini eş olarak alırmış, dedem ve Zümrüt nine istemese de onların aile büyükleri zümrüt nineyi dedeme eş yapmışlar. Dedem de ne yapsın kardeşimin emaneti diyip aralarındaki bağı hiç bozmadan sahip çıkmış kardeşinin çocuklarına ve Zümrüt nineye.

Herkes kahvesini içtikten sonra yavaştan ayaklandılar. Dedem yanıma gelip beni yarın bir yere götüreceğini söyledi ve alnından öptü bende elinden öptükten sonra onları yolcu ettik.

Hepimiz yorgun olduğumuz için odalarımıza çekildik. Bende üzerimi değiştirip hemen uyudum ...

Uzuuuunnn bir aradan sonra yeniden sizlerle...

Voteleri atmayı unutmayın🥰🥰🥰

Kaybolan Çicekler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin