Bölüm 16

29 6 1
                                    


Sabah küt diye birinin yatağa atlamasıyla uyandım. Hangi davardı bu gene. Gözümü açtığımda abim elini başının altına koymuş bana bakıyordu.
Ben
"Lan davar o nasıl uyandırmaktır"
Abim
"Davar haa, gel buraya" diyip yastıkla bana vurmaya başladı bende dururmuyum bende yastığımı aldım o bana ben ona ver Allah ver.
Abim kafama vururken ben ayaklarına çelme taktım ve yatağa yapıştı, dirseğimi sıkıca tutup abimin üstüne atladım.
Abim acı ile
"Bana davar diyene bak ciğerimi söktün kız"
Ben
"Özlemişim seninle böyle oynamayı" diyip bu sefer kolunu bacaklarımın arasına alıp çekmeye başladım.
Abim
"Aaaagğğ tamam tamam bırak. Sen kazandın anladım güçlüsün"
Ben
"Ama abi en heyecanlı yerinde olur mu hiç?"
Abim kendini geri çekerek
"Daha ne olsun burdan sonra hastaneye mi gidek deli"
Ben
"Uyyy tamam tamam gel öpiyim geçsin"diyip tekrar abime yapıştım. Abimin yanaklarından öpüp bıraktığımda o da benim yanaklarımdan art arda öptü ve
"Kız deli ne yapıp edip gönlümü geri alıyon"
Ben
"Demiyon senin bende torpilin var"
Abim
"Var tabi, sana olmayacakta kime olacak"
Ben
"Uyy yerim seni yerim yerim, valla hayattaki tüm şansımı seni bulmakta kullanmışım iyiki de orda kullanmışım"
Abim
"Eee bir Altan BULUTUN kardeşi olmak ayrıcalıktır. Hadi çok konuştuk kalkıp kahvaltimizi yapalım"
"Tamam abilerin kralı" diyip toparlandık.
Abimle ilk yatakları toplayıp kahvaltıyı hazırlamaya koyulduk. Poyraz ile özgür işe gitmişlerdi bu yüzden evde ikimiz tek vardık.
Abim ile güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra yurdu ziyarete gitme kararı aldık. Ben dünkü kıyafetlerimi giydim abimde beyaz gömlek ile siyah pantolon giymişti, belinde parlak siyah kemerine de siyah ayakkabı uydurmuştu. Koluna gri saati ve boynuna da gri zincir takmıştı, gömleğinin kollarını dirsek altına kadar katlamıştı. Gören benim sevgilim sanardı. Benim yakışıklı abim beee, valla böyle bir yakışıklılık yok, kafam kadar kaslı kollar, up uzun boy, esmer yakışıklısı. Şimdi yaprak abimi görse kalbinin tam ortasından vurulurdu. Ahhh keşke karşılaşsalar. Biraz düşününce güzel fikir. Hemen Kaan'a mesaj atıp yaprağı yurdun yakınlarındaki kafeye getirmesini söyledim. Kaan'da aynı ben hiç dururmu hemen dedi ve yaprağa eski günleri yâd etmek amaçlı buluşup sohbet edelim demiş, yaprakta tamam demiş.
Benle abim yurda gidip ilk önce müdürle çay içtik ve dertleştik. Müdür bey bizi tanır, biz burdayken o bu yurda atanmıştı. Kendisi de yetimhanede büyüdüğü için bu işi yapmak istemiş, çocuklara baba şefkati vermek için. Ne muhterem insan yaa, onun sayesinde bu yurda mutluluk gelmişti.

Müdür beyden yurdun ihtiyaçlarını dinlemiş bunun için bir miktar para bırakmıştık. Aslında bağış yaptık.
Çocuklar okula gitmişti, okula gitmeyenlerde parkta oyunlar oynuyorlardı. Onları da görüp küçük hediyelerimizi verdikten sonra Kaanla belirlediğimiz kafeye gitmek için abimi ikna ettim. Boş günü olduğu için kabul etti hemen. Biraz yürüdükten sonra oraya geldik bile. İlk önce birbirimizi görmemiş gibi yapacaktık, sonra Kaan bizi görüp masaları birleştirmek isteyecekti bizde kabul edicektik. Yani planımız böyleydi.
Benle abim masamıza oturduğumuz da etrafıma bir göz gezdirince Kaan ile yaprağı gördüm. Kaan'da beni görmüştü ama biraz bekledikten sonra gelicekti. Benle abim siparişlerimiz verdik ve bekledik. Yaklaşık beş dakika sonra siparişlerimiz geldi. Tam da o sırada Kaan yaprağa bizi gösterdi ve bizlere el salladı. İkiside içeceklerini alıp yanımıza geldiler. Yaprağın gözleri abimde takılı kalmıştı, yavaş yavaş kızardı ve kızardığını anladığında hemen kendini toparladı.
Kaan
"Ne güzel oldu ya karşılaşmamız"
Ben
"Aynen, tesadüfünde böylesi, sizin bu semtte ne işiniz var di ki"
Kaan
"Biz öyle geziyorduk, eski günleri yâd edelim dedik"
Ben
"E süper beraber yâd ederiz"
Yaprak
"Sizin peki ne işiniz vardı burda?"
Abim
"Benle Leyla şu ilerdeki yetimhanede büyüdük, orayı ziyaret edelim dedikte"
Yaprak
"Aa ne güzel, şimdi orda bir sürü anınız vardır"
Abim
"Evet var, ziyaret ederken hepsini sanki tekrar yaşadık"
Ben
"Evet yaa ne de çok anımız varmış. "
Yaprak
"E anlatında sohbet olsun"
Abim
"Şurdaki camiyi görüyor musunuz?" Diye parmağı ile minareyi işaret etti.
Kaan
"Evet"
Abim
"Heh işte bir gün benle Leyla oraya kaçtık. Yukarıdan herşeyi herkesi görebiliyorduk. Biz orda eğlenirlen yurt görevlileri, nöbetçi öğretmenler bizi arıyormuş. Benle Leyla'nın ortak kimya öğretmeni görevliydi o günü işte bu kadın bizi farketti. Bize aşagı inin derken biz Kemal Sunal gibi yapıp
Dağdan bayırdan minareden düşte gel notumuzu verde gel diye soylemezmiyiz. Hoca notumuzu iyice düşürdü. O gün bu gündür o hocaya hiç espiri yapmadık" abim anlatırken onlar gülüyorlardı.
Yaprak
"İyide nerden aklınıza geldi minare "
Abim
"Bizim aklımıza daha neler gelmiyor ki? Mesela bir ara tabi o zamanlar küçüğüm, öğretmenlerimizle saklambaç oynarken öğretmenler odasında saklandım. İki saat beni aradılar, hiç birinin aklına orası gelmemişti"

Biz böyle sohbet ederken ben ile Kaan yavaş yavaş susuyor ortamdan geri çekiliyorduk. Abum ile Yaprağında git gide sohbetleri koyu oluyordu. En son öyle koyuydu ki sessizce çıkıp gitsem farketmezlerdi.

Çaktırmadan Kaan'a mesaj atıp acil işimizin olduğunu soylemesini söyledim.
Kaan komutu hemen alıp
"Gençler ben Leyla'yı da alıp kaçmam gerek"
Abim
"Niye ki?"
Kaan
"Baba tarafından akrabalar Leyla'yı gormeye gelicekler, eee artık onlarında tanışması gerek. Az önce yiğit mesaj atıp söyledi de"
Abim
"Haaa öyle miii? Tabi tabi siz gidin"
Yaprak
"Bizde birazdan kalkarız, Altan bey en son anlattığını bitirsin çünkü çok merak ettim ne olcak diye"
Ben
"Tamam o zaman size iyi eğlenceler biz kaçar "
Abim
"Görüşürüz"
Abimlerle vadalaşıp arabaya birdiğimizde ben
"Afferim lan o nasıl güzel bahaneydi öyle"
Kaan
"Yooo ne bahanesi gerçek bu. Sen yaprak işini söylemeseydin ben zaten gelip seni alıcaktım"
Ben
"Şaka"
Kaan
"Gerçek"
İşte Leyla kızım hapı yuttun. Sen misin milletin arasını yapmaya çalışıp Allah'ın işine karışan...

Sevgili arkadaşlar yoğunluktan dolayı sık sık bölüm yazamıyorum kusuruma bakmayın lütfen.

Kaybolan Çicekler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin