BÖLÜM 49

20 3 0
                                    

Dedemler bazı işler için gitmişlerdi. Bizlerde avluda oturuyorduk. Tabi Onur yan uzanmış, bana yan yan bakıyordu.
O kadar çok sert mi vurdum yaa?
Amaaan neyse, geçer..
Hepimiz her onu gördüğümüzde gülmeden edemiyorduk.
Onur
"Ya gülmesenizeee!"
Suzan abla gülerek
"Valla kusura bakma sen kaşındın onurcum"
Onur
"Anne ben senin oğlunum ama, beni savunman gerek!" Dedi mız mız bir çocuk gibi.
Suzan abla
"Valla hiiiiç kusura bakma onur. Ben hep kızların tarafındayım, hem Leyla da benim kızım. Ben evlat ayırmam bir kere" diye hem söylüyor hem sarılıyordu. Bende başımı onun dizlerine koydum, saçlarımı okşamaya başladı.
O kadar güzel okşuyordu ki onca saat uyumama rağmen uykumu getiriyordu.
İçeriden Banu ile Bade çıkınca herkes onlara baktı. Bade sinirle Onur'a bakıyordu. Benim yüzüme hiç bakmiyordu bile.  Sonra hızla konaktan çıktı. Banu karşımıza oturunca Suzan abla
"Kız ne anlattın da bu manyak Onur'a bir anda düşman oldu?"
Banu güldü ilk önce sonra
"Valla anne olanı anlattım. Abimin gizlice Leyla ablanın ırzına girdiğini söyleyince sinir küpüne döndü."
Ben
"Kız o öyle mi anlatılır? Hem aramızda bir şey olmadığını sizde biliyorsunuz."
Banu
"Olsun olsun, en azından artık abimin peşinde dolanmaz"
Onur
"Ohh buna da çok şükür. En azından bu işin böyle bir kârı oldu" dediğinde hepimiz güldük. Artık anladığım tek bir şey vardı.
Bu aile her türlü zorluğu ya şakaya vurarak ya da hep beraber sırtlanarak atlatıyorlardı. Ve bu çok güzel bir şey.
Benim ailem ise suçluyu hep kendi aralarında arıyorlardı. Aslı konusunda uyaran Mert gibi yiğit gibi, kazım konusunda ve Gülnihal konusunda ben gibi. Sürekli suçlanan aile içinden biri oluyordu.
Bu da aileyi parçalıyordu...

Yiğitten...

Günlerdir evde ne huzur var ne bir şey. Leyla gitti gideli tüm aile çöktük.
Özellikle annem ile babam.
Babam günlerdir düzgün bir şey yemiyor, işe gitmiyordu. Kendine kızıyor, benim yüzümden gitti diyordu.
Ona tokat attığı için çok pişmandı.
Annem ise ruh gibi, kızımı bırakıp başkasına analık yaptım diyordu.
Kaan ile Arda içlerine kapanmışlardı, kimseyle konuşmuyorlardı.
Caner de sürekli ağlıyordu. Duygusal bebeğim benim...
Mert, mert normaldi. Ama bizimle konuşmuyordu. O da biliyor, Leyla bizim yüzümüzden gitti.
Haklı...
Meğer aramızda en akıllısı oymuş. Biz tam bir salaktık.

Ben de kendimi işlere vermiştim. Bir şey düşünmek istemiyorum.
Babamla Gülnihal'i polise teslim ettik. Leyla'nın kanıtı ile...

Her ne kadar kafamı işlerle yorsam da Leyla'yı çok merak ediyordum. Acaba kendini toparlayabildi mi?
Hiç birimiz onu aramıyorduk. Hangi yüzle yapıcaktık ki bunu? Hadi bulduk diyelim, yine kaçardı. Çünkü bizi görmek istemiyordu.
Yine haklı...
Ben olsam bende kendimi görmek istemem. Ki aynaya bakacak yüzüm bile yok şu an.

Evimizin neşesi, göz çiçeğimiz, bebeğim evini terk etmişti.
Yine haklı...
Ona demediğimiz kalmadı.
Çok utanıyorum, kardeşime inanmadığım için.

Şirketten çıkıp eve gittim.
Herkes yine sus pus.
Odama gidip üstümü değiştirdim.
Sofraya oturduğumuz da kimse bir şey yemiyordu yine.
Babamın telefonu çaldı, kim olduğuna baktığında kaşları çatıldı.
Kulağına götürüp
"Alo, Adem"
........
"İyi sağ ol sen nasılsın?"
.......
"Ne olmuş ki?"
.......
"Neeeğğhh? Nasıl?" Diyip bir anda ayağa kalktı.
.......
"Yok nerden haberim olucak? Tamam adem çok sağ ol haber verdiğin için"
.......
"Görüşürüz"
Deyip telefonu kapattı. Ağır ağır sandalyesine geri oturdu ve bizlere bakmaya başladı.
Annem
"Yakup ne oldu?"
Babam
"Leyla" dedi. Derin nefes aldı.
Kaan
"Ne oldu Leyla'ya?"
Babam
"Evleniyormuş"
"Neeee!?" Diye hepimiz bir anda bağırdık.
Nasıl? Kiminle? Olamaz, benim çiçeğim kimseyle evlenemez. Kim o kalbini çalan hırsız.
Babam
"Babamın arkadaşı yalçın amcanın torunu ile. Babam şu an Leyla'nın yanındaymış."
Ben
"Baba bu nasıl olur? Ne ara bu kız gönlünü birine kaptırdı"
Babam
"Kaptırmamış zaten, o çocukla Leyla'yı aynı ya- yatakta bulmuşlar"
"Ne diyorsun sen baba? Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Leyla böyle bir şey yapmaz!"
Bana bakıp
"Biliyorum, ama ani hareket etmeden önce işin aslını astarını öğrenelim. Yine Leyla'nın üstüne anlamadan dinlemeden gitmeyelim"
Haklı, babam doğru diyor. Sakin kalmalıyız.
Babam
"Ben babamı ariyim" dedi ve telefonu eline aldı.
Dedemi arayıp aramayı hoparlöre aldı.
Dedem
"Ne var lan hayta?"
Babam
"Ve aleyküm selam baba"
Dedem
"Gevelemeden söyle bakim sen"
Babam
"Baba bir şey duydum da ben. Leyla evleniyormuş, doğru mu bu?"
Dedem
"Evet doğru"
Babam gözlerini kapatıp derin nefes aldı. Sinirlendi.
"Peki söylenenler doğru mu?"
Dedem
"Yok yok, korkma doğru değil. Sadece uyumuşlar. O sırada ağalar falan bunları böyle görünce yanlış anladılar. Mecburiyetten evleniyor. Aralarında bir şey yok yani"
Ben
"Geberticem o iti!"
Dedem
"Merak etme senden önce Leyla halletti o işi, çocuk kıçının üstüne oturamıyor bile. Canım torunum"
Babam
"Helal bee! İşte benim kızım"
Dedem
"Sus ulen! Kızın diye o kadar üzdün demi!. Size söylüyorum, Leyla kendini toplayana kadar kimse gelmesin buralara. Alırım ayağımın altına. O Kaan'a da söyle hazırlıklı olsun, sıra onda çünkü"
Kaan
"Ne sırası dede?" Dedi kaşlarını çatarak.
Dedem
"Evlenme sırası eşek sıpası!"
Kaan şokla
"Dede sen ne diyon? Ben daha hazır değilim!"
Dedem
"Sus be! Otuzuna gelmiş tohuma kaçmış seni! Yiğitten hayır görmedim senden göreyim bari. Artık size bir el atma zamanı geldi. Ben ne dersem o. Berdel yapıcam. Yalçın'ın torununu sana alıcam. "
Kaan korkuyla
"Dede sakın, ben daha kimdir nedir tanımam bile!"
Dedem
"Merak etmeee, kız tam senlik.
Haftaya Leyla'nın düğünü var, Leyla'ya sorucam isterse sizde gelirsiniz. İstemezse de Leyla'nın düğününden iki gün sonra gelin. Kız istememiz var" dedi ve kapattı.
Kaan korku ile
"Babaaaa bir şey yap!"
Babam gülmemek için kendini sıkarak
"Karar verilmiş bile oğul. Artık ilk torunu senden alırız" dediğinde hepimiz güldük. Kaan ise ağlamaklı duruyordu.

Leyla yine ne yapmış ne etmiş istemese de ailemizin yüzünü güldürmüştü. Canımın içi...

Kaan
"Baba biliyorsun demi ben o kıza hiç bir zaman gerçek bir koca olmiycam"
Babam
"Olsun, zamanla seversiniz birbirinizi"
Kaan hızla odasına çıkarken annem
"Yakup beni kızıma götür, uzaktan da olsa göreyim" dedi.
Babam
"Benim de aklımdan tam da o geçiyordu. Hadi hazırlanın Kars'a gidiyoruz. İki hafta hepimize tatil."
Ben
"Baba dedemi duymadın mı? Gelmeyin diyor"
Babam
"Leylaya gözükmezsek sıkıntı olmaz, hem haberi olmazsa bişicik olmaz." Dedi ve hızla kalkıp
"Hadi ne duruyorsunu, herkes valizini hazırlasın"
Dediğinde herkes neşeyle odalarına çekildi.

Bende hemen odama gidip valizi çıkardım. Eşyalarımı koymaya başladım.
Her ne kadar Leyla'nın evleneceği sinirimi bozsada bu evliliğin formalite icabı olduğunu anladım.
Hem benim miniğim o piçin icabına bakmış bile. Bu da beni çok mutlu etti...

Kaandan...

Hâlâ olanlara inanamıyorum, bildiğiniz berdele kurban gidiyorum. Ama bu haksızlık. Bu olayda en suçsuz günahsız ben ile o evleneceğim kız.
Bundan eminim onunda istemediğine. Daha beni tanımıyor bile. Tıpkı benim gibi.
Ahhhğğ keşke Yiğit abim evlilikten dili yandığı için tövbe etmeseydi. Şu an o evleniyor olurdu.
Leylaa, leyaaa...
Seninle barıştığımda bunun hıncını çok fena çıkarıcam.
Ama önce dedemi ikna etmem gerek.
Bu saçmalığa hemen dur demeli.

Agâh bey...

Yalçın ile konuşmak üzere Leyla'nın dayak dersinden sonra konaktan çıkıp kaleye gittik. Baş başa konuşmak gerekirdi. Yarın olacak olan aşiret toplantısında sıkıntı çıkmamalı. Sonra diğer ağalar daha doğrusu cahiller ölüm ya da berdel diye tuttururdu. Bizde de buna müsade edecek göz yok.

Yalçın ile kaleye geldiğimizde kalenin tepesinden eşsiz manzarayı seyrediyordum. O akan nehrin güzelliği, aşağıda Kars yazısının yanında toplanmış keyif yapan insanlar, simitçinin bağırşı, mısırcının kokan mısırları. Tam bir Anadolu kenti benim için.
Çok özlemişim buraları.

Yalçın'a bakıp
"Yalçın biliyorsun ki diğer ağalar bize iki seçenek sunacaklar. Ya berdel ya ölüm."
Yalçın
"Bilmem mi?"
Ben
"Yarın Mardindeki kardeşim ve ailesi gelicek. Leyla'nın ve onurun ölümünü isteyebilir. O biraz cahil de! E sizinkilerde desteklerlerseler, hele bir de çoğu size düşmanken"
Yalçın
"Bunu da düşündüm. Benim torunum Bade ile senin torunun Kaan. İkisini berdel yapalım. Hem Kaan' ı tanırım. Benim torunla çok iyi anlaşırlar.
Kaan sessiz sakin biri Bade de şen şakrak ama çok kıskanç. Tam birbirleri için varlar. Aklımda onları yan yana getiriyorum da, çok yakışıyorlar"
Ben
"Fotoğrafı varsa göstersene" dedim.
Telefonunu çıkarıp bana kızı gösterdi.
Siyah uzun düz saçları, mavi gözleri birer renkli mavi çakıl taşı gibiler, beyaz tenli,biraz uzun boylu sevecen bir kızdı.
Bende kaanın fotoğrafını çıkarıp Yalçın'ınkinin yanına koydum. O da Kaan'a baktı.
Sarışın, ela gözlü, uzun ve heybetli.
Renkleri farklı gözükselerde yüzleri sanki aynıydı.
Ne demişler, insan sevdiğine benzermiş.
Yalçın ile birbirimize bakıp güldük.
Yalçın elini uzatıp
"Oldu bu iş. Artık sadece kanka değil dünür de olduk" dedi. Bende elini sıkıp gülerek
"Dünürüm benim" dedim.

Biraz daha vakit geçirdikten sonra Yakup aradı. Haber kulağına gitmiş. Bende her şeyi anlattım. Kaan'a da berdel yaptığımı söyleyip kapattım. Eminim istemiycek. Bu ikisi birbirini sevmezlerse benim de adım Agâh değil.
Eminim, torunumun kaderi bu kız.

En son bu aşiretimizde töre bende kullanıldı, ölmüş abimin karısını almam konusunda. Aşiret uzun zamandır böyle şeyler yaşamıyordu. Şimdi de Leylama denk geldi.
Ama nedense içimde huzur vardı. Rahattım. Onur'u tanıyorum. Benim ortaktır,
İyi çocuktur. Ki bu sabah Leyla onu döverken iyi olduğunu yine anladım. Kadınlara saygısı vardı.
Leyla ona o kadar sert vurmasına rağmen gıkını çıkarmadı.
Yalçın'ın torunu olduğunu belli etti.
Leylam ise, mutluydu. Her ne kadar kötü bir durumda gözüksede mutluydu. Galiba o da Onur'a güveniyor...

Kaybolan Çicekler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin