BÖLÜM 25

20 5 0
                                    

Yaklaşık üç gündür evdeydim. Bu durum artık canımı sıkmaya başlamıştı. Bu sabah Yiğit e Altan abimlerle buluşacagımı söyledim. Altını çiziyorum söyledim izin almadım. O itiraz etsede bunun benim kararının olduğunu ve gideceğimi ilettim. O da bana koruma göndereceğini söyledi. Beni uzakaktan takip edicekmiş. Bir de değil iki tane koruma. İtiraz etmek istesemde en azından buna müsade etmemi rica etti, bende kabul ettim. Şimdi de hazırlanmış abimlerle bulusacagim kafeye doğru yol almıştım. Yaklaşık on beş dakikalık bir yolculuktan sonra kafeye gelmiştim. Ama erken gelmiştim. Bir an önce evden çıkmak istemiştim de. Kafede kendime bir kahve söyleyip önümdeki dergileri kurcalıyordum. Kafeyi inceliyor dekorunu kendimece puanlıyordum( bu huyumu çok seviyorum).
Oturduğum yerde kapı arkamda kalıyordu. Bu sebepten dolayı kimin geldigini kimin gittigini goremiyordum. Biraz daha oturduktan sonra kapının sesi geldi. Yine dikkat etmedim ama gelen kişi tam karşıma oturdu. Dergiden başımı kaldırdığımda gelenin barış olduğunu gördüm. Şaşkınlıkla ona bakarken o
"Selam, nasılsın? Bak yine karşılaştık."
Ben
"Bu karşılaşmalar tesadüf değil gibime geliyor"
Barış
"Doğru tahmin"
Ben yine şaşırmıştım.
Barış
"Seni bilerek takip ediyorum"
Şaşkınlığımı üstümden atıp
"Neden? Yokse sende baban gibi beni mi kaçıracaksın?"
Barış alaylı bir şekilde gülüp
"Hayır, aslında sana bir şey vericem"
Ben iyice şaşkın hale gelmiştim, o da cebinden bir zarf çıkarıp bana uzattı.
Ben
"Bu ne?"
Barış
"Babamın sana mektubu. Okumamak icin kendimi zor tuttum. Babam oğluna değil de sevdiği kadının çocuğuna mektup yazmıştı, hemde öleceğini bile bile"
Ben
"Ne? Öleceğini bile bile mi? Yani o intihar mı etti? Yoksa kaçarken mi düştü?"
Barış
"ikisi de değil, babamın bir hastalığı vardı ve ölmek üzereydi. Ailenden intikam almak için seni amcam kazıma bıraktıktan sonra dikkatleri başka yöne çekmek istedi, zaten ölücekti, o da hem acısına son vermek hemde ailenden intikam almak için böyle birşey yapıp köprüden atladı"
Ben buna şasırmayıp
"Deliden ne beklersin ki?" Dedim.
Barış
"Deli de değildi, son zamanlarda olanlar onu çok bunaltmıstı"
Ben
"Hakan'ı fazla hatırlamıyorum. Hatırladıklarım sadece arada beni ziyarete gelip bana hediyeler alıyordu. Son zamanlarda çok agresifleşmişti o kadar. Ama amcanı çok iyi hatırlıyorum, hatırlamakta kalmamis iliklerime kadar onu yaşamıştım"
Barış
"Ben bana düşen görevi yaptım, artık seni takip etmeme gerek kalmadı. O bana babalık yapmasada ben ona son kez evlatlık yaptım. Artık hesabım onunla öbür dünyada. Seni ve aileni de rahatsız ettiğim için kusura bakma."
Ben
"Bu işin içinde başka bir şey var diye telefonda konuşuyordun. Peki ne olduğunu ögrendin mi?"
Bana bakıp güldü ve
"Mektubu okuduğunda anlarsın. Okumamak için kendimi zor tutuğumu söylemiştim ama dayanamayıp okudum"
ben
"Sağ ol ya, çok yardımcı oldun"
Barış
"Ne mutlu bana. O zaman bana müsade, senin tabirinle görüşmemek üzere" diyip masadan kalktı. Ben ise masada duran mektupla bakışmakla yetindim. İçinde ne oldugunu cok merak ediyordum ama bir o kadar da korkuyordum. 
Bir kaç dakika mektupla bakıstıktan sonra telefonum çaldı, aratan Yiğiti
"Alo"

Yiğit
"Kızım barış gelmiş yanına bir seyler konuşup sana mektup vermiş ve gitmiş neler oluyor?"
Ben
"Korkma zarar vermedi. Bir dahada vermiycekmiş zaten."
Yiğit
"Nasıl yani?"
Ben
"Peşimizi bırakacakmış"
Yiğit
"Peki zarfta ne var?"
Ben
"Hakan bana ölmeden önce mektup yazmış, hala okumadım"
Yiğit
"Ne mektubu bu ya? Neyse kardeşim sen canını sıkma, istersen senin yanında olurum okuduğunda"
Ben
"Bu iyi olur, ama bu aramızda kalsın. Barışın benim yanıma geldiğini diğerlerinin ögrenipte canlılarını sıkmaya gerek yok"
Yiğit
"Peki abicim, sen nasıl istersen. Şimdi napicaksin?"
Ben
"Abimleri arayıp eve geçeceğini söyliycem, sanırım bu kadar macera yeterli"
Yiğit
"Tamam ben seni ordan alırım sonrada eve geçeriz.l"
Ben
"Tamam" diyip telefonu kapattım. Hala mektuba bakıp, açmak için Yiğitin gelmesini beklemek istiyordum. Mektubu görmek bile tüylerimi diken diken etmişti. Yanımda biri olması bana iyi gelirdi.

Eve gelir gelmez odama gidip sıcak bir duş aldım. Hem ruh halime hem bedenime iyi gelmişti. Mektubu açmaktan çok korkuyordum. O insanlar beni o kadar korkuttular ki bir kaç kelimeden bile korkar oldum. Gerçi Hakan'ın bana pekte bir zararı olmamıştı. Ama o zamanlar daha küçüktüm, küçük olduğum içindir diye düşünüyordum karışmamasını.

Düşüncelerimden ayrılıp eşofmanlarımı giydim, saçım da gala havlu vardı. Kurutmaya üşeniyordum.
Yiğitin gelmesini beklemek benim için daha iyi bir çözümdü...

Kaybolan Çicekler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin