Sabah kalkınca banyodaki işlerimi hallettim ve dolabımın önüne geçtim.
Üzerime yeşil kareli dizimin üstünde duran mini eteğim ile yeşil doksanlar araba baskısı olan beyaz tişörtümü giydim.
Yine olmazsa olmazım uzun çoraplar...
Uzun beyaz bir tane yeşil şeridi olan çoraplarımı giydim. İnce zincirli kolyelerimi de taktıktan sonra saçlarımı tarayıp bu sefer açık bıraktım. Yeterince uzunlardı artık. Aldığım saç bakım kremleri çok işe yarıyordu.Aşağı indiğimde herkes kahvaltıdaydı.
"Gunaydın" dedim güler yüzle ve boş olan tek yer Onur'un yanına oturdum.
Cenk
"Günaydın Leyloş"
Cem
"Günaydın yengoş"
Ahu ile Banu aynı anda
"Gunaydın yengoş" dediklerinde kızarmıştım. Hemende yengeleri oldum.Annem
"Günaydın kızım, bu gün çok şıksın"
Tebessüm edip
"Onur ile düğün salonu ve organizasyonu halletmeye gidicez de"
Onur yandan bakıp
"Yalnız o eteğin devamı nerde?"
Dediğinde güldüm, bu eteği ilk giydiğimde abimlerde böyle tepki vermişti.
Onur'a bakıp
"Tamamı bu" dedim gözlerimi kırpıştırarak. Onur
"Leyla bu çok kısa ama, hadi git değiştir gel, bekliyorum"Tabağıma kahvaltılık doldurarak
"Sen bekleye dur. Ben kahvaltımı yapıp çıkıcam. İster gel ister gelme" dediğimde kahvaltımı yapmaya koyulmuştum bile
Banu
"Yenge abim kıskandı baksana" dediğinde Onur
"Ne kıskanıcam be!"
Banu
"Ay bana ne cırlıyon abi! Git bak karın orda"
Cem
"Kızma abisi. Hem yengem çok güzel olmuşsun. Abimle olmasa bile eminim düğüne kadar sana görücü yağacak"
Annem
"Ayy valla kesin gelen olur. Hem maşallah benim kızıma ne giyse çok yakışıyor"
Onur kısık sesle
"Anlaşıldı, düğüne kadar katil olmazsak şükür namazı kılarım artık" dediğinde güldüm.
Güldüğümü görünce bana baktı ve sinirli yüz ifadesi yerini tebessüme bıraktı.Gelde aşık olma! Sen böyle bakarsan nasıl sevmeyeyim seni yiğidim.
Offf!Biz kahvaltımızı yaparken avlunun kapısı çaldı.
Yalçın dedem
"Ahanda dünürlerim geldi" deyip ayağa kalktı. Ne olduğunu anlamadım.
O kalkınca bizde kalktık, avlunun ortasına geldigimizde görevli kapıyı açtı.
Gördüğüm kişiler ile gözlerim doldu.
Onları burda görmeyi beklemiyordum, hele ki bu kadar çabuk. Ve onları görünce özlediğimi farkettim.
Herkes çok zayıflamıştı. Babam çökmüştü, annem zaten zayıftı ama iyice zayıflamıştı.
Abimlerde de heybet desen resmen kalmamış.
Mert ise aynıydı.Annem dolu gözlerle bana bakıyordu. Gözünden bir yaş dökülünce kendimi tutamayıp hemen yanına gidip göz yaşını sildim.
Daha çok ağlayıp sarıldı.
Benim de gözlerimin muslukları açılmıştı.
Kollarımı kaldırıp beline doladım.
Annem
"Özür dilerim annem. Seninle daha çok ilgilenemediğim için, sana inanmadığım için çok özür dilerim. Nolur affet beni. Ben tekrar kızımı kaybetmeye dayanamam" diye hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Geri çekilip ellerimle yanaklarını tutup baş parmağımla göz yaşlarını sildim.
Ben
"Annem... Sende haklısın. Senin için canını veren birine değer vermek her insanın yapacağı şey. Sende bilmiyordun ki olayların yalan olduğunu. Gerçek sandın ve ona değer verdin."
Annem burnunu çekerek
"Kızım, benim için canını vermeye çalıştığını gerçek sandım. Kendimi borçlu hissettim. Ama seni unuttum. Affet beni"
Tekrar kollarımı boynuna doladım.
"Annem" diyebildim.
Ondan ayrıldığımda babama baktım.
Deli gibi ağlıyordu. Çocuk gibi gözüküyordu. Burnunu çekiyor, ellerinin tersiyle gözlerini siliyordu.
Bana yaklaşamıyordu, çekiniyordu. Boynu büküktü. Hızlıca gidip kollarımı ona doladım.
O da hızlıca kollarını bana dolayıp
"Özür dilerim babacım. Keşke sana vuran elim kırılsaydı da o tokatı atmasaydım. Çok özür dilerim, bebeğim, çok""Şşşş, tamam baba. Olan oldu. Bende çok sinirliydim. Fevri hareket ettim."
Babam
"Olsun, yinede tüm suç bizde. Seni dinlememiz lazımdı. Dinlemeden yargılandık, üzdük seni."
Sıkıca sarıldım.
"Bak baba, yanındayım. Sakin ol. Hem bu ne hâl böyle, sen gelin babasısın, heybetin nerde senin? Çok çökmüşsün"
Dediğimde saçlarımdan öpüp
"Kokusuna kurban olduğum, seni çok seviyorum. Hem sen merak etme baban çok güçlü senin"
Suzan annem
"Kızım, babanlar kapıda kaldılar. Buyrun içeri" dediğinde annem ile babamı bakıp
"Anne baba bu hanım Suzan annem. Burda bana çok destek oldu sağ olsun. Suzan annem bunlarda annem ile babam"
Suzan annem
"Ayyy dünürlerim, hoşgeldiniz hadi gelin içeri" deyip sarılıp tokalaştı.
Abilerim bana bir umut baksalarda hiç oralı olmayıp direkt Mert'e sarıldım.
"Hoşgeldin kardeşim, nasılsın bakalım?"
O da bana sıkıca sarılıp
"İyiyim ablam, asıl sen nasılsın?"
Şakadan koluna vurup
"Turp gibiyim oğlum. Gel hadi seni eniştenle ve diğerleriyle tanıştırayım" dedim ve elinden tutup Onur'un yanına götürdüm.
Onur bana hayran hayran bakıyordu öylece. Sonra Mert'i farkedip toparlandı.
Ben
"Mertcim, müstakbel enişten. Müstakbel kocacım , müstakbel kayınçon... Kayınço oluyordu demi?"
Dediğimde ikiside bana güldüler.
Onur elini uzatıp
"Memnun oldum Mert. Ablan çok bahsetti senden"
Mert de sert gözükmeye çalışarak
"Bende memnun oldum damat" dediğinde gülmemek için kendimi zor tuttum. Şimdi karizma çizilmesin.
Onur da onun bu halini sevmişti.
Arkamdan boğaz temizleme sesi gelince döndüm.
Abi tayfası masum masum bana bakiyorlardı. Mert'e dönüp
"Mertcim, bu arkadaşlar kimler? Hayır yani ben bunları tanımıyorum da"
Evet. Yine onları süründürücektim.
Bu bana karşı olan kaçıncı ön yargılı hâlleri. Artık ciddi bir burun sürtmesi yaşmaları gerek.
Arda
"Leylaaa! Vallaha çok pişmanız, kulun kölen olalım bizi affet. Tekrar bize abi de. Nolursuuuunnn?"
Ben
"Çok beklersiniz, siz hele şükredin ki düğünüme gelmemize müsade ettim. Buralara gelmenize izin verdim. Yoksa sizleri uzuuuuun bir süre görmeye niyetim yoktu." Deyip yanlarından uzaklaştım ve avludaki oturma grubunda diğerlerinin yanında oturdum.
Dönüp onlara baktığımda Onur'u aralarına almış dövecek gibiydiler.
"Bırakın lan kocamı! Valla son zamanlarda dövüş konusunda çok geliştim, sizleri de almiyim ayağımın altına!" Diye bağırdığımda dedemler, Suzan anne ve çocuklar gür bir kahkaha attı.
Annem, babam ve Mert de bir şey anlamadıklarından öylece bakıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolan Çicekler
HumorAra sokaklardan deli gibi koşuyordum. Deli adam hala peşimde, artık ciğerlerim patlamak üzere daha ne kadar koşabilirim acaba hiç bilmiyorum. Çatlak herif bir türlü bırakmıyordu peşimi. Bu sefer beni yakalarsa kesin öldürür. Ölmekten beter eder beni...